"Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın,"...
Duyduğu sesle hızla yerinden kalkan Yağız, karşısında beklemediği o kişiyi görmesiyle kısa süreli şaşkınlığına engel olamadı. İlk şoku atlatmasıyla karşısındaki bedene sıkıcı sarılması bir olmuştu.Kendini sarıldığı bedenden ayırarak hâlâ şaşkınlığını atamamış suratı avuçlarının içine aldı Hazan. Kapalı gözlerden süzülen gözyaşlarını baş parmağıyla silerken hafif bir gülümsemeyle, "parmak mendilliği" diye fısıldadı. Duyduğu sözle hafif bir gülümseme oluştu Yağız'ın suratında da. Gözlerini hafifçe araladığında karşısında gülümseyerek bakan yüze yaklaştı, eliyle okşadığı saçlara bir öpücük kondurdu.
...Yağız oturdukları koltukta hafifçe kıpırdandı. Hazan'ın, boynuna gömdüğü kafasına kendi başını yaslarken omzundaki eli sıkıca tuttu.
"Neden geldin Hazan?"
Hafifçe elini, soru soran dudakların kenarında, her gülümsemede çukur oluşan noktaya götürdü, "Sana geldim Yağız, hiç gitmemek için geldim." Yanağındaki ele hem kocaman hem de kuş kadar hafif ama en çok özlem dolu bir öpücük bıraktı Yağız Egemen.
...Hava giderek kararmış, dışarısı serinliğini soğuğa bırakmıştı. Saatlerdir sarıldığı bedenden ayrılarak "hadi Hazan, içeri geçelim hava soğudu," diyerek yanındakinin elini tutup kaldırdı Yağız. İçeri geçerek Yağız'ın önceden hazırladığı yemeklerden yediler. Yemek sessiz geçmişti,, sadece ikilinin gözleri konuşuyordu, hasret akıyordu o gözlerden.
Her ne kadar Hazan ''gitmemek için geldim,'' dese de Yağız acele etmeyecekti. Sevdiği bedene sarılıp uyumayı, sabah o büyülü kokuyla uyanmayı herşeyden çok istese de ne kendi ne de Hazan için daha sonrasında en küçük bir pişmanlıkları olsun istemiyordu. Hazan herşeyin en özelini hak ediyordu.
Misafir odasındaki eksikleri tamamlayarak Hazan'a odayı kullanabileceğini söylediğinde Hazan'ın yüzünde farklı bir gülümseme ile karşılaştı. Yağız artık her şeyin çok fazla üstüne gitmeme kararı aldığından -her ne kadar sebebini merak etse de- bu gülümsemeyi irdelemedi.
Hazan ve Yağız odalarına çekildikten sonra Hazan'ın yüzünde hala o gülümseme vardı. O gülümsemede minnet vardı, teşekkür vardı. Yağız'ın o kocaman kalbini tekrar görmüş, neden Yağız'a aşık olduğunu tekrar anlamıştı. Çünkü Yağız kendinden çok onu düşünüyordu hatta ondan bile çok onu düşünüyordu. Hazan ''hazırım'' demeden hiçbir şey yapmayacaktı Yağız, kemdi ne kadar isterse istesin...
Aklındaki tüm bu düşüncelerde odada bunalan Hazan sessizce bahçeye çıktı.
...Yağız, yüzüne vuran ışıkla rahatsızlıkla kımıldanarak uyandı, gün daha yeni yeni ağarıyordu. Aklına gelen düşüncelerle birden gözlerini açtı. Olanlar rüya mıydı? Rüya olamayacak kadar gerçekti. Bu düşüncelerden sıyrılarak önce lavaboya sonra da misafir odasına yöneldi. Odaya giderken kafasını çevirdiği bahçede gördüğü bedenle şaşkına döndü.
Kapıyı aralayarak hızla uyuyan, soğuktan büzülmüş bedene yaklaşan Yağız, buz gibi olmuş suratı avuçlarına alarak hafifçe okşadı. Yağız'ın hafif seslenişleriyle uyanan Hazan, karşısında gülümseyen adama gülümserken bahçede uyuyakalmasına şaşırarak ciğerlerine kadar hissettiği soğuk aklını uyuşturmuştu.
İçeri geçerek kalorifer peteğinin yanına büzülen Hazan'a bir kaç battaniye getiren Yağız, bir süre sonra yanına diz çöküp "kahvaltı hazırladım. Hadi bir şeyler yiyelim ısınırsın," diyerek onu omuzlarından hafifçe kavrayarak kalkmasına yardım etti.
...