Gecenin on ikisi, karanlıkta, yalnız başına evine doğru yürüyordu Jeongin. Çalıştığı mağazasını kapatmak ona düşüyordu.
Changbin hyungunu ve Felix'i düşündü. Cidden bu kadar hızlı ilişkiye girerler mi?
Belki de Jeongin'in bu zamana kadar sevgilisi olmadığı için kıskanmıştır. Öpüşmeyi de bilmiyor, sevgiliyken nereye gidilip nasıl davranılacağını da bilmiyor.
Onun için sorun değil arkadaşları ona yeterdi. Changbin, belki Felix ve Hyunjin. Hyunjin? Çok aptal ve bu onun gülümsemesine sebep oluyordu. Onu güldürüyordu mesaj ve hareketleriyle. Fakat hoşlanıyor mu, bunu kendisi de bilmiyor.
Sokak lambalarıyla aydınlatılan sokaktan geçerken, arkada onun haricinde başka bir adım sesleri duyuldu.
Korktuğunuz zaman kalbiniz nasıl hızlı atarsa şu an Jeongin'in kalbi de öyleydi. Belki gider diye düşünüp yoluna devam ediyordu ama hayır, ısrarla Jeongin'in peşinden gidiyordu.
Eline telefonu alıp Hyunjin'e mesajlar atıyordu ama o da ısrarla bakmıyordu.
Artık adımlarını hızlandırmıştı ve gözleri çoktan dolmuştu. Hyunjin de bakmıyordu, ne yapacağını bilmiyor vaziyette.
Arkasına baktı ve uzun boylu, şapka takmış biriydi. Adımlarını daha da hızlandırdı. Adımlarını hızlandırdıkça arkasındaki de hızlanıyordu.
Jeongin korkudan sessizce ağlıyordu ve çoktan koşmaya başlamıştı. Arkasındaki de koşuyordu.
"Jeongin!"
Tanıdık ses duyunca arkasına bakmak istedi ama durmamalıydı. Hem ağlıyor, hem koşuyordu. En sonunda bir ara sokağa girdi ve soluklanmaya başladı.
Arkasından aniden biri sarılınca gerçekten kalp krizi geçirdiğini zannetmişti.
"Sana kaç kere seslendim, duymuyor musun?"
Tabii ki Hyunjin. Başka kim olabilirdi? Jeongin ondan ayrılıp yüzüne baktı, emin olmak için. Hyunjin'di bu, gerçekten. Bir iç çekip sarıldı büyüğüne. Hala ağlıyordu çünkü gerçekten korkmuştu. Hyunjin ise gülüyordu çünkü eğlenmişti.
"Başka biri olduğunu zannetmiştim."
Hyunjin keyifle güldü ve o da Jeongin'e sarıldı.
"Üzgünüm, sadece şaka yapmak istedim."
Nedenini ikisi de bilmiyor ama Jeongin bunun üzerine daha çok ağlamıştı.
"Küçük bebek seni, ağlama çok üzgünüm."
Hyunjin'in de sesi endişeli çıkınca küçüğü ağlamayı kesmiş ve ayrılmıştı.
"Beni eve bırakır mısın?"
Hyunjin kafa salladı ve beraber ara sokaktan çıkıp Jeongin'in evine doğru yürümeye başladılar.
Hala korkuyordu Jeongin ama çaktırmıyordu. Sakince yanındakinin elini kavradı ve birbirine kenetledi. Utanmıştı bu yüzden sadece yola bakıyordu. Hyunjin ise şaşırıp bir ellerine bir de Jeongin'e bakıyordu. Jeongin tabii ki korktuğu için tutmuştu ve biraz da... yakınlaşmak için.
"Benden etkilendiğini biliyordum," dedi keyifle gülerken. Çok hoşlanıyordu sanırım.
"Hayır, korktuğum için tuttum elini. Ayrıca sen beni ağlattın."
Yanındaki görmese bile Hyunjin göz devirmişti.
"Özür dilerim, tamam mı? Ayrıca bundan ders almalısın! Tek başına gidince ne olacağını gördün."
İkisi de sustu. Jeongin'in evine varmışlardı.
"Teşekkür ederim."
Hyunjin gülümsedi.
"Her zaman."
Cesaretlenip içeri girmek üzere olan Jeongin'i durdu.
"Ayrıca bugün el ele tutuşurken..."
İç çekip dudaklarını bastırdı, bu kadar zor olamaz sanırım.
"Yakınlaştığımızı hissettim."
"Ben de..."
İkisi de birbirine gülümseyip ayrıldılar. Hyunjin bu gece daha çok umutlandı.
--
bu 2021de yazıldı ve 2024ten geliyorum vallahi değiştim artık böyle yazmıyom yeni okuyanlara uyarım budur.