Islak, uzun saçlarımı bir havluya sarıp odamdan çıktım. Kurutmaya hiç mecalim yoktu. Tüm gün canım çıkmıştı. Salona girdiğimde televizyonun karşısında oturan Donghyuck'un eli ayağına dolaşmış, televizyonu kapatmıştı. Ne yaptığını anlamıştım.
"Onu mu izliyordun?"
"Özür dilerim hyung."
"Özür dilemene gerek yok Hyuck. Sevdiğin bir dizi izliyorsun. Hatta aç birlikte izleyelim."
"Emin misin hyung?"
"Eminim güneşim, açabilirsin." televizyonu açtığında tanıdık yüzü görmemle derince yutkundum. Yine bir gençlik dizisinde oynuyordu. Saçının arkasını uzatmış, mullet bırakmıştı. Her şeyin yakıştığı Jeong Jaehyun'a bu da yakışmıştı. Duygularım birbirine karışırken ağlamamak için gülümsedim. Bana yaptığı şeye rağmen hala ona ağlamak istemem aptal olduğumu kanıtlıyordu. Bir kızla dondurma paylaştığı sahne geldiğinde yüzündeki gülümsemeyi izledim. Gamzelerini tüm açıklığıyla belli ettiği, dişlerini gösterttiği büyük bir gülümsemeydi bu. Gözlerimi çekmeden onu izlemeye devam ediyordum ki televizyon kapandı.
"Hyung." başımı Hyuck'a çevirdiğimde bana doğru yaklaşmış, ellerini yüzüme yerleştirmişti.
"Ağlama lütfen, gerçekten özür dilerim." ağlıyor muydum? Fark etmemiştim bile. Hyuck gözlerimi silerken gülümsedim.
"Özür dileme bebeğim. Ağlamıyorum hem, gözüme bir şey kaçtı." daha fazla yüzümü görmesini istemediğimden başımı eğdim, o da anlamış olacak ki sıkıca sarıldı bana. Kapıdan gelen anahtar sesiyle ayrıldık birbirimizden. Taeyong hyung gelmiş olmalıydı.
"Ben geldim güzellerim."
"Hoş geldin hyung." Hyuck geri cevap verdiğinde iyice yüzümü sildim. Taeyong hyung bu halimi iyi karşılamazdı. İşten yeni geldiği için banyoya yönelmişti. Bir müddet sonra salona girdiğinde ona bilerek dönmedim. Hyungum Hyuck'un başına bir öpücük bırakmış, yanıma gelmiş, önümde durmuştu.
"Yu?" kaçış yerim kalmadığından hafifçe başımı kaldırdım.
"Ağladın mı sen?" önüme çöktüğünde gülümsedim.
"Hayır hyung." kafamdaki havluyu çıkartmış, saçlarımı karıştırmıştı.
"Saçlarını kurutmanı söylemiştim." ağlamamın üstünde durmamasına sevinmiştim.
"Sen yapar mısın hyung?" gülümsemiş, başıyla onaylamıştı. Ayağa kalktığımızda Hyuck bana göz kırpmıştı. Birlikte odaya girmiştik. Beni önüne oturtup kurutma makinasını açmıştı. Bir müddet sonra taramış, ve beni kendisine çevirmişti.
"Nasıl geçti günün?"
"Yoruldum biraz hyung. Bir köpek getirdiler fazlasıyla yaralanmıştı. Çok strese girdim."
"Nasıl oldu peki?"
"Ameliyatı başarılı geçti. Şimdi onun direnmesi lazım."
"Eminim çok güçlüdür. Şimdi anlat bana lütfen. Neden ağladın?"
"Onun dizisini izledim. Gerçekten ağlamak istemiyordum hyung. İstemsizce oldu. Hyuck diyene kadar fark etmedim bile."
"Sana onun için ağlamaman gerektiğini söyledim güzelim. Değmez o buna. Daha fazla kendini yıpratma."
"Biliyorum hyung kendi aptallığım. Hala onu atlatamamam benim sorunum."
"Saçmalama. Şimdi gidip yemek yiyoruz. Hadi kalk." kendisi kalktıktan sonra benim elimden tutmuş, beni de kaldırmıştı. Kolunu boynuma atmış, birlikte Hyuck'un yanına gitmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eyes tell the truth - yujae
Fanfiction"bana bakınca içi parlayan gözlerinin yerini kocaman bir boşluk almıştı." Nakamoto Yuta × Jeong Jaehyun minific