İlaçlar Bedenimi Uyuşturuyor

566 44 10
                                    

[Namjoon]

Yine bir Cumartesi günü diyaliz merkezine gidiyordum. Şu lanet olası yerden kurtulamamıştım bir türlü. Hafif yağmur çiselemeye başlamıştı bile. Bu güzel havanın tadını çıkatmak istemiştim kısa süreliğine de olsa. Airport'ları cebimden çıkartıp taktım. 'Coldplay' açıp mırıldanarak eşlik ettim. Epey yol yürüdüğümde gelmiştim çoktan.

İçeriye adımımı attığımda , burnuma dolan koku ile yüzümü buruşturdum. Kimliğimi onaylattırdıktan sonra oturup beklemeye koyuldum. Bu sırada telefonum ile meşguldum. Yanıma oturan yaşlı çifte dönüp baktım. Göz göze geldiğimizde başımı eğerek selam verdim. Yaşlı teyze konuşmaya koyuldu.

"Geçmiş olsun evladım. Hasta neyin oluyor ?" Merakla sormuştu. Gülümsedim ,

"Benim. Yani hasta olan benim efendim. Size de geçmiş olsun."

"Ah yavrum.." derken yüzü düştü.

"Tanrı yardımcın olsun. Hemen iyileşiverirsin umarım."

Nereden bilsin 3 yıldır bu hastalıkla başa çıkmaya çalıştığımı.

"Umarım. Teşekkür ederim duanız için. Siz , İkiniz de mi hastasınız ?"

Amca konuşmaya katıldı , eşine bakıp gülümsedi.

"Evet. Söz verdik biz birbirimize , her zaman birlikte yaşayacağız acımızı da mutluluğumuzu da. Tanrı bizi ayrı tutmadı. İkimiz de hastayız evlat."

Şimdi var mıdır böyle birbine sevgi ile bağlanan aşıklar ? Tahminimce yok denilecek kadar azdır.

"Çok geçmiş olsun efendim. Ben,, ne denir bilmiyorum.. Üzgünüm. Ama birbirinizi böyle güzel sevmeniz çok güzel doğrusu."

Teyze gülmüştü amcaya bakarken.

"Sağol evladım. "

İçeriden doktorun ismimi seslenmesi ile ayağa kaltım.

"Şey iyi günler dilerim."

Hızla ayağa kalıp içeriye girdiğimde sedyeye oturdum. Kolumu açtığımda hemşire iğnelerden morarmış koluma tekrar iğne batırdı.

Uzanmış 1 saattir bekliyordum. Boş odada duvara bakıyorudum. Saat mi geçmek bilmiyordu bugün ?! Buzluk gibi olan odadan çıkmak için can atıyordum her defasında. Kapı açıldığında bıkmışça nefesimi verdim.

Acı çekmekten çok yorulmuştum. Bu canımı yakan yere gelmek istemesem de mecburdum.

Kolumdan çıkan iğneler ile gözümden yaş gelmişti. Alıştım desem bile vücudumda oluşan ağrılar beni öldürüp diriltiyordu.

Biraz bekleyecektim yine. Bu şekilde yürüyemiyordum. Bekleme solonuna geçtim tekrar. Kafamı duvara yaslayıp gözlerimi kapattım.

2 saate yakın beklememden sonra saat 17.00'e gelmişti. Ayağa kalktım sendeleyerek. Saçlarımı düzelttim. En azından kendime gelebilmiştim.

Dışarıya çıktığımda yağmur durmuş , batmakta olan güneş yerini almıştı. Yürürken aklıma takılmıştı tekrar. Hastalığım yüzünden kimseye aşık olmayacağıma dair kendime söz vermiştim. Hiç kimseyi yarı yolda bırakmak istemezdim. Annem.. Eğer o yanımda olsaydı bu hastalığı yenebilirdim belki de. Babam yanımda olsaydı eğer , belki de her şey düzene girecekti. Ama olmayacaktı. Hiç bir şey istediğim gibi olamayacaktı. Ne de olsa kanun buydu ve ben çoktan kadere teslim olmuştum.

Eve girdiğimde yorgunlukla kendimi koltuğa atmıştım. Yorgunlukla uyumama izin vermiştim.

𝐒𝐞𝐨𝐮𝐥. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin