Tanınmayan Silüet

19 3 6
                                    

-Anlatıcı tarafından Yong sun

Hapishanenin sıcak ve boğucu havası geldiği günden beri hiç değişmemişti. Değişmeyen diğer şey haksız yere onu buraya sokanlara duyduğu öfkeydi. Bir batağa sürüklenmişti ve bunun sonucu da hapiseye kadar gelmişti. Simsiyah saçları, deniz mavisi gözleri ve bembeyaz bir teni vardı hem kadınların hem erkeklerin ilgisini her zaman çekerdi. Hapishanede bile insanların gözü üstündeydi her an kendisini korumak zorundaydı. Bu yüzden, soğuk ve ağır abi gibi takılmaya çalışıyordu. Yemekhaneden çıkıp hücresine ilerlediğinde uyku saatine hala bir kaç saat olmasına rağmen "Bugün biraz erken uyusam da sorun olmaz, zaten yapacak bir şeyim yok" diye içinden geçirdi ve uykuya daldı. Derin bir uykudayken üzerinde bir el hissetti. Yanlış bir şeyler vardı... Elin sahibi kasıklarından yukarı doğru ona dokunuyor ve Yong sun vücudunda bazı ıslaklıklar hissediyordu. Olayları farketmesi zaman almıştı ama sonrasında fark etmişti bunun garip bir rüya olmadığını. Birisi ondan faydalanmaya çalışıyordu. Hemen gözlerini açıp o kişiyi ittirdi fakat karşısındaki manzara karşısında korkusuna yenik düştü. Artık anlam veremiyordu. Neden sürekli kendini korumak zorundaydı? Neden her defasında bunları yaşıyordu? Güçsüzdü. İttirmesi hiç etki bile etmiyordu. Karşısında kendisinin iki katı olan bir adam vardı ve durmuyordu. "Neden.. neden ben?" Tekmeliyor ve yumruk savuruyordu ama gereksizdi. Hemen ardından gelen bir sesle irkildi. Adam durmuştu ama konuşan o değildi. Hapishanenin yanan hafif sönük lambası sesin sahibi olan kişinin yüzünü örtmeye yetiyordu. Kimdi o? Neden buradaydı? Tanıyamayacağı bir durumdaydı. Bir kişiyle uğraşması yetmiyor muydu? Tüm bu düşüncelerle boğuşurken tanımadığı adam sözünü yineledi, "Yeter artık bırak onu." Ne yani ona yardım mı ediyordu ama neden? Onu tanımıyordu bile. Sesi tanıdık değildi. Kesinlikle onu tanımıyordu. Taciz etmeye devam ettiğini gördüğünde tekrar konuştu. "Bırak onu." O bunu dediğinde önündeki kişi kafasını dönmüş ve ışık yüzüne vurmuştu. O hapishanede en yakın olduğu kişilerdendi. Hayal kırıklığına uğradı. Bir kez daha ve bir kez daha. O kafasını dönmüş bir şekilde sesin sahibiyle konuşurken tartışma büyümüştü. Ama yardımına gelen kişi soğukkanlılığını bozmuyordu. Onlar tartışırken çoktan tahrik olmuş ve bütün gücü tükenmişti. Gözlerinin dolduğunu hissetti ve etraf onun gözlerinde dönmeye başladı. "Bir şeyler yanlış..." kötü hissetti ve destek almak için hapishane arkadaşına tutundu. Bir anlığına kendinden iğrendi. Daha az önce kendisine taciz eden birine muhtaç olmuştu. Düşündü düşündü... "Adil değil, hiçbir şey adil değil..." birden gözleri karardı, ayaklarının yerden kesildiğini hissetti. Düsünceleri yarım kalmış ve nedenini bilmediği soğuk bir siyahlığa bürünmüştü. O sırada birisinin onu tuttuğunu ve "Hey iyi misin?" diye endişeyle sorduğunu duydu fakat o çoktan kendini karanlığa bırakmıştı.

-Anlatıcı tarafından Dae ho

Hapishaneye geldiği ilk günden dikkatleri üzerine çekmek istememişti, zaten farkedilmesi kolay bir görünüşü vardı: Saçları kahverengi gözleri ise yeşildi ve beyaz bir tene sahipti. Bu kadar normal gözüken vücuda karşılık çeşitli yerlerinde dövmeler yer alıyordu ve kaşının üstünde de piercingi vardı. Her zaman bu görünüşünün tamamlayıcısı olan sert ve keskin yüz hatları onu daha çekici yapıyordu. Bulaştığı ilk olayında pislik bir tecavüzcüyü engellemek zorunda kalması onu daha da sinirlendirdi. Zar zor düşmekten kurtardığı adamı yatağın üzerine geri bıraktı. Kafasını çevirdiğinde az önce saldıran iri yarı adamla göz göze geldi. Adam hem korkuyor hemde kendisini sert göstermeye çalışıyor gibiydi. Fakat böyle bir şey karşılıksız kalamazdı, adamın yüzüne sağlam bir yumruk geçirdi. Vurdukça vurası geliyordu. Asla durmadı ve devam etti. Etrafın kalabalıklaştığını anlayabiliyordu. Ama durması için bir sebebi yoktu. Sinirliydi. Ona geçmişteki babasını hatırlatıyordu ve şu anda durmak onun için sadece bir kayıp olurdu. O devam ettikçe etraf kalabalıklaşmaya ve mahkumlar izlemeye devam etti.

-Anlatıcı tarafından Yong sun

Gözleri aralandı. Kulakları kalabalık insan sesleriyle dolmuştu anında. Aynı zamanda çınlıyordu kulakları. Doğrulduğunda gördüğü manzara onu şaşırttı. Soğukkanlılığını koruyan adam, yerde ölümüne yumruk sallıyor ve nefret kusuyordu. Bu onu korkutmuştu, korkutmaya yeterdi. Hiçbir şeye anlam veremeden etrafındaki kalabalığın farkına vardı. İnsanlar normal bir film gibi izliyorlardı. Bu çok daha korkutucuydu. Bir kez daha farkına varmıştı, burada asla güvende değildi. Ayağa kalkmaya bile gücü yoktu, zaten yorgundu. Bu sefer ağzını araladı ve seslendi. "Her ne yapıyorsanız kesin şunu!" Sesi çok ince ve cılız çıkmıştı. Onu duyduklarından bile emin değildi. Uzaktan gardiyanların sesi geldi. Birden kalabalık sessizliğe gömüldü. "Mahkum Dae ho!"

-Yong sun' un ağızından

"Daha ilk günden bir kavgaya mı karıştın?" Adının Dae ho olduğu öğrendiğim adamı iki kolundan sıkıca tutup götürmeye başladılar. Burda neler oluyordu böyle? Benim yüzümden tek kişilik odaya götürülecekti. Bağırmak istedim ama buna karşı çıkarsam herkesin benim az önce neler yaşadığımı bilmesinden ve ilgiyi üstüme çekip daha çok tehlikede olmaktan korktum. Giderken Dae ho bana bakmıştı, gözleri hem merhametle hemde duygularını göstermemeye çalışmakla meşguldü, gözlerinin yeşili karanlık ve ıssız bir orman gibiydi. İçimde bir şeyler olmuştu, beni kurtaran daha önce olmamıştı, benimle ilgilenip koruyan... Bu hissettiğim duygu da neydi?

-Anlatıcı tarafından Yong sun

Suçlu hissediyordu, ve ayriyeten hissettiği bu garip duyguya anlam veremiyordu. Şimdi düşününce sanırım kendisine karşı ilk defa bir sevgi hissetmişti. Mutluydu ama içini kaplayan huzursuz bir suçluluk duygusu vardı. Dae ho' nun gözlerindeki bakış onun böyle hissetmesine sebep olmuştu. Hem sevildiğini hissediyor hem de acındığı için kötü hissediyordu. Garip ama güzel bir histi onun için. Bu ilk deneyimlediği duygularıyla beraber insanların dağılmasını ve gardiyanlarin hapishane arkadaşını da götürüşünü izledi. Bir süre durdu, soğuk yatağına geçti ve kendini karmaşık düşüncelerden uzak bir rüyaya sürükledi.

-Anlatıcı tarafından Dae ho

"Evet. Doğru şeyi yaptım. Ben hatalı değildim." Kafasında bu cümleleri tekrar edip duruyordu. Gardiyanlar onu zorla sürüklerken aklına o geldi. O? Doğru ya.. ismini bile bilmiyordu ve ismini bile bilmediği birine yardım etmişti. Başını belaya sokan birine yardım etmişti. Ama doğru olan buydu biliyordu. Nereye gittiğini bile bilmeden yürürken tekrar onu düşündü. Zayıf ve narin vücudu aklına geldi. Gerçekten güçsüzdü. Ama gözleri... onu hipnotize edebilecek güzellikteydi. Nedense bir anlığına ona daha uzun süre bakabilmeyi diledi. Kim bilir burada olduğu süre boyunca kaç kere bu durumlara marus kalmıştı. Yine sinirlendi. Ama gereğinden fazla sinirlenmiyor muydu? Neden onun hakkında böyle düşüncelere sahip olmuştu? Garipsedi. Olduğu bu durumu oldukça garipsedi. Bu düşünceleri kafasından atacak bir ses duydu. Gardiyanlardan biri konuşuyordu. "Anlaşılan seni ilk günden terbiye etmek gerekiyor" diğer gardiyanın hafif kıkırdamaya benzer sesini işitti. Biliyordu kötü şeyler olacağını. Bir odaya itildi ve uzun süre sonra her zaman alışık olduğu acıyı tekrar vücudunda hissetti.

Sürekli kavgalara itildiği ve ağır yaralar aldığı için artık bunlar hiçbir şeydi. Sadece bitirmelerini bekledi. Yorulana kadar tekme ve yumruklarını savurmuşlardı. "Artık akıllanmışsındır. Bundan sonra kavgaya karışmamaya çalış yoksa yemediğin dayağı bizden yersin." Gülümsemişti, düşündü, yemediğim dayak... gerçekten acaba dayak yemeseydi bugün nasıl bir insan olurdu? Bu işlere hiç bulaşmasaydı, babası olmasaydı...

Oda çok soğuktu yediği dayaktan dolayı heryeri ağrıyordu ve kıpırdayamıyordu. Ne kadar alışmış olsa da vücudu hareket etmesine izin vermiyordu. "Bugün yerde uyumak zorunda kalacağım sanırım" diye düşündü ve gözlerini kapattı. Tekarardan Yong sun' un mavi gözleri gözünün önüne geldi, korkmuş ve yardım isteyen gözleri tıpkı annesinki gibiydi...

Bu onu hem mutlu etmiş hem de huzursuz etmişti. Annesini tekrar gördüğü için hissettiği bütün acıya karşı mutlu hissetti. Şimdi anlıyordu neden gözlerine daha çok bakmak istediğini.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 13, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kader HapsiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin