2

19 3 0
                                    

Kolumda hissettiğim tutuşun daha sıkılaştığını giderek anladığım da bundan daha fazla çıkışım olmadığını anladım.

"Konuşmamız lazım."

Normalinden sert çıkan sesi tüm vücudumda olumsuz bir etki yaratıyor. Galiba onun etkisi beni kesinlikle kötü etkiliyor.

"Üzgünüm, telefonumu alıp çıkmam gerek."

Titrek sesimi konuşurken kontrol altına almaya çalışam da nafile olduğu belliydi.

Umursamamıs olucak ki kendimi aksi yönde çekilirken buldum bir anda.

"Victor, işim var yetişmem gereken bir yer var."

"Erkek arkadaşın biraz daha bekleyebilir merak etme."

Cevap vermeme izin vermeyerek beni 1erkeklerin giyinme odasına doğru çekti. Saat 5 civarlarında olsa gerek. İçerideki boşluk da bunu bir nevi kanıtladı.

Beni sandalyelerin birine oturtduktan sonra bir şey aramaya başladı. Kendisine bakmaya utandığım için bakışlarımı ondan kaçırıp yere bakıyordum. Ama hareketlerinden anladığım üzere garip bir şekilde sinirliydi.

"Neden sinirlisin?"

Alacağım sorunun cevabını bile bile yine de sormadan kendimi alamadım.

Omuzunun üstünden attığı bakış ile içimde bir şeyin eridiğini hissetmeme engel olamadım.

Bakışlarımı yine yere indirmiştim ki çenem de bir el hissettim. Eli sinirden titriyordu ama olabildiğince kendi benliğinden uzaklaşmayarak nazik tutmaya çalıştığını anlamak zor degildi.

Gözlerini üzerimde hissetiğimde üzerimde ki suçluluk duygusunu engeleyemedim. Sanki birinin canına kıymış gibiydim. Ama o son anda beni tutmuştu.

Süveterimin kolunu sıyırdı. Paketen çıkardı bir tomar pamuğa, keskin kokusu olan bir ilaçla ıslattı.

"Bu biraz yakabilir, eger dayanamazsan kolumu sık."

Yavaş ama narin hareketler ile serin pamuğu derimin ustunde gezdirmeye calıştığı. Gerçekten bu kadar acıtacağını düsünmedim.

En sonunda dayanmayarak kafamı onun omzuna yasladım. Ters bir tepku vermedi ama anlik olarak bir duraksama yaşadı. Sonra işine devam etti.

Gözlerim kendiliğinden kapanmaya baslamış olacak ki giderek uyusmaya başlamıştım. Hatırladığım küçük küçük şeyler boynumde hissetiğim sıcak nefesi ve keskin parfüm kokusu.

Parfümünün keskin kokusu gözlerinde canlandırdığım okyanusun verdiği his ile aynıydı.

Bir süre sonra pamuğun hissettirdiği acı his, serinlik hissi ile birbirine karıştı ve alıştım.

'Gerçekten bunları yaparken ne zihniyetle yapabildiğini bilmiyorum. Seni az da olsa akıllı bulmuştum oysaki.'

Karşı çıkmak istedim ama doğru seçebileceğim sözcükleri bulamadım. Suskun bir şekilde azarlanan bir çocuk gibi karşısında durdum.

Bir anda kolumda ki tutuş hafifleşti. Arkasına dönüp yine bir şey aramaya koyulmuştu ki beklemediğim bir şekilde üstündeki ceketi çıkartıp bana uzattı.

'G-gerçekten teşekkürler ama istemiyorum. Hava soğuk bile değil.'

Bunu derken aynı zamanda süveterimin kollarını çekiyordum bir yandan.

'Üşüyüp üşümemen hakkında bir şey yapamam. Sadece uzatma ve al.'

İstemeyerek uzandım ve tereddütsüz bir şekilde üzerime geçirdim.

' Son olarak-'
Elini pantolonun cebine atıp, siyah. Kaplı bir telefon çıkardı. Kabından anladığım için benim telefonumdu.

' Aramaya geldiğin telefonun. Ve ne kadar isteklisindir bilmem ama görüşmen gereken başka birisi daha var galiba. Bir göz atsan fena olmaz.'

Kelimelerinin sonuna doğru gözleri telefonumun ekranına dönüp ekranını açıp bana verdi.

~ 'Koç' adlı kişiden 8 cevapsız arama~

Bıkmış bir şekilde yüzümü ellerim arasına alıp içimden kendime küfürler yağdırıyordum.

' İnsanların işine karışmaktan nefret ederim ama bir sorunun varsa benimle paylaşabilirsin'

Zamanın durmasını istedim bir anlığına. Zamanın durup şu son birkaç aydır olan her şeyi kendime yedirip sıradaki adımlarıma karar vermeye çalışırdım. Belki her şey öyle daha kolay olurdu.

' Beni evime bırakır mısın lütfen?'

'Olur, bu halde tek başına çıkamayacağını düşünmüştüm zaten.'

Bunları söylerken bir yandan da olduğu yerden ayağa kalkmış ve boş olan elini bana nazikçe uzatmıştı.

Gerçekten yürümek istemiyordum o yüzden elini tuttum ve kalktım. Ama bacaklarım tam tersini istercesine beni aşağı çekiyorlarmış gibi hissettim. bulunduğum yere tekrar yığılacağımı anlamış olmalı ki omuzlarımdan tuttu beni.

'Y\N iyi olduğuna emin misin?'

Cevap vermek istiyordum ama vücudumda bunu söylicek güç bulamadığım için sadece kafa sallamak ile yetindim.

2. deneyişimde bu sefer ayakta durabilmiştim. İstemsizce kolunu destek alıp bulunduğumuz yerden sonunda ayrılmıştık.

Victorun arabasına ulaştığımızda önce bana kapıyı açtı. Sonra sürücü koltuğuna geçti.

Hava yağmurluydu. En sevdiğim.

Yağmur suyunun insanın tüm dertleri ile birlikte tüm her şeyi alıp götürdüğünü düşünürüm. Sokaklardaki çoğu insan evlere sığınmaya çalışır. Her yer durulur. Sadece damlaların birbirine çarpışma sesi duyulur.

Kendi mahalleme girdiğimiz de bir şeyin mantıksız gittiğini anladım.

'Yol tarifini vermeden nasıl geldin?'

Arabada önceden de devam eden sessizlik doldurdu kendini.

' Bir ara senin evine bir şey bırakmak için gelmiştim.'

'Anladım...'

Apartmanın önüne geldiğimiz de kemerimi çıkarıp arabadan ayrılacaktım ki beni durdurdu.

'Biliyorum, yanında birinin bulunmasını istemiyorsun ama yine de bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin.'

Daha fazla göz gelmek istemediğim için basit bir teşekkür ile kestirip attım.

Hızlı adımlarla apartmanın girişine ulaştım. Arkamı döndüm ve hala orada beklediğini fark ettim. Geriye kalan tüm enerjim ile ona hafifçe tebesüm ettim.

İkna olsa gerek çünkü sonra ayrıldı.
Birkaç kere daha teyit edikten sonra apartmandan çıkıp kendimi yağmur damalarına bıraktım..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 16, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝓑𝓵𝓸𝓸𝓭𝔂 𝓱𝓮𝓪𝓻𝓽Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin