"Hey!" Hyunjin yanına oturan bedenle irkildi. Yurda geldiklerinde kimse hiçbir şey demeden içmeye başlamıştı. Uzun süredir içmiyorlardı ve herkesin kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı.
Oh bir de çoğu sarhoş olmuştu, tıpkı şu an yanına oturan Felix gibi.Hiçbir şey yapmadı Hyunjin. Ne ona bir şey dedi ne de yanından gitti. Sessizce oturup elindeki kadehten yudumlamaya devam etti.
"Neden bana bakmıyorsun Hyun?" Uzun süredir bu hitap şeklini aşık olduğu adamın ağzından duymamıştı Hyunjin. Bunu bile özlediğini farketti. Felix ani bir hareketle yanındaki bedene sarıldı. Sarhoş olduğu için doğru düzgün düşünemiyordu.
"Özledim. Seninle böyle olmayı özledim. Kokunu özledim. Seni öpmeyi özledim. Beni öpmeni özledim. Gülüşünü özledim, uzun süredir samimi bir şekilde güldüğünü görmedim. Bana güldüğün gibi.. seni çok özledim Hyun." İçi titredi Hyunjin' in. Uzun süredir ilk defa bu kadar yakınlardı. O da özlemişti Felix'i. Felix'in her şeyini. Fakat Felix'e bir zarar gelmemesi için buna katlanmak zorundaydı. Sözleşmeleri 2 yıl sonra bitecekti. O zaman daha mutlu olucaklarına inanıyordu. Kimse onlara karışmayacak, yasaklar koymayacaktı. Bunun için sadece 2 yıl dişlerini sıkmaları gerekiyordu.
"Sen de beni özlemedin mi? Bana hep, beni her salise özlediğini söylerdin. Şu an özlemiyor musun? Beni artık sevmiyor musun?" Dudaklarını büzerek konuşması Hyunjin'i fazlasıyla zorluyordu. Lee Felix onu delirtmeyi seviyordu. Felix koltuktan kalkarak Hyunjin'in kucağına oturdu. Bu Hyunjin'in ona bakmasını sağlamıştı. Şimdi ikisi de birbirinin doğrudan gözlerine bakıyorlardı.
"Bana doğruyu söyle Hyun. Beni hala seviyor musun?" Kendini Hyunjin'in kucağında hareket ettirerek rahat bir pozisyon buldu. Bu yaptığı Hyunjin'in yutkunmasını sağlarken saniyelik gözleri kıcağındaki bedenin dudaklarını buldu. Daha sonra hızlıca gözlerini başka bir yere çevirdi. O da biliyordu, bir kere kapılırsa kendini tutamayacaktı ve bu işten zararlı çıkan hem Felix hem de grup üyeleri olacaktı. Şirketin bu konuda kararı kesindi. Bunu değiştiremezlerdi.
"Beni zorluyorsun Yongbok." Felix'e tek Yongbok diyen kendisiydi. Başka kimsenin söylemesini sevmezdi. Hyunjin'e özel olsun isterdi.
"Sen de kendini sınırlama o zaman." Kafasını Hyunjin'in boynuna gömerken kısık sesiyle konuştu. Şu an terasta oldukları için ikisi dışında kimse yoktu. Terası çeken bir kamera da olmaması işlerine geliyordu.
"Changbin'e nasıl baktığını görüyorum Hyun." Fark ettiğini biliyordu Hyunjin. Çok belliydi zaten. Duygularını saklamada pek başarılı değildi. Fakat kendine kızıyordu. Changbin'in Felix'e sadece kardeş gözüyle baktığını biliyordu ama yine de kıskanıyordu işte. Felix ile yakın olması gereken kendisiydi ama lanet yasaklar onları uzaklaştırıyordu.
"Sorun değil çünkü ben de Jeongin'le seni görünce öyle hissediyorum. Onu sadece kardeş gibi sevdiğini biliyorum ama bir yandan ya beni unuttuysa düşüncesinden kendimi alıkoyamıyorum. Bu beni huzursuz ediyor. Seni kaybetmiş gibi hissediyorum. Öyle zamanlarda sadece oturup sana sarılarak ağlamak istiyorum." Aynılarını Hyunjin de hissediyordu. Felix'i kaybetme düşüncesi onu deli gibi korkutuyordu. Felix onun eviydi. Sığındığı bir yuvaydı. Huzurlu hissettiren sayılı şeylerdendi.
Hyunjin en sonunda kendini teslim ederek olayları akışına bırakmaya başladı. Bu gece ne isterse onu yapacaktı. Sabahı düşünmeyecek ve aşık olduğu adama sevildiğini hissettirecekti. Ellerini kucağındaki bedenin beline koyarak yavaşça okşadı.
"Sana hala aşığım güzelim. Seni hala her şeyden çok seviyorum. Aklını bu saçma sorularla doldurma artık. Söz veriyorum bunun sonunda ikimiz de mutlu olacağız. Sadece biraz sabretmemiz gerekiyor. Bana güveniyorsun değil mi?" Bu sadece öylesine bir soruydu. Felix ona sonsuz güveniyordu.
"Evet." kafasını kaldırıp gözlerini aşık olduğu adamın gözleriyle buluşturdu Felix. İkisi de birbirlerine o kadar yoğun bakıyordu ki bunu anlatmaya ne sözcükler ne de cümleler yeterdi.
Hyunjin yavaşça dudaklarını Felix'inkiyle birleştirdi. Hareket etmiyorlardı. Bir süre anın tanıdını çıkardı ikisi de. Bu hissi özlemişti Felix. Dolgun dudakların kendi dudaklarını örtmesini.
Ardından ikisi de bu sessizliği bozup dudaklarını hareket ettirmeye başlamışlardı. Felix için Hyunjin'in dudakları eşsizdi. Kiraz gibi dolgun ve kırmızıydı. Tadı ise şeftaliyi andırıyordu. Sanki dudakları dünyadaki tüm güzel tadları barındırıyormuş gibi açlıkla emmeye başlamıştı. Hyunjin hareketlerini hızlandırarak kendini Felix'e bastırıp alt dudağını sertçe ısırdı. Felix anlık gelen acıyla boğuk bir sesle inleyip dudaklarını ayırdı. İkisi de nefes nefese kalmıştı. Ardından Felix içine derin bir nefes çekerek konuşmaya başladı.
"Seni seviyorum."
