Okulun ilk gününden, yani o bütün olayların olduğu günden, iki hafta geçmişti. Louis olanları unutmak istemişti ve unutmuştu. Ama okuldakiler onun unutmasını zorlaştırıyordu, her Louis yanlarından geçtiğinde gözlerini ona dikip aralarında fısıldaşıyorlardı, olay neredeyse herkes tarafından duyulmuştu.
Louis bu bakışlara da alışmıştı, zaten Louis hep alışırdı. Uyum sağlamak zorundaydı o hep. Alışmak zorundaydı.
E bide Harry vardı. Louis, Harry'nin bulunduğu ortamlara asla girmiyordu. Ortak dersleri olduğunda ise erkenden sınıfa gidiyordu yer bulmakta zorlanmamak için, bir daha yanyana oturmak istemiyordu onunla.
Zaten Harry'ninde yediği nefret sözlerinden sonra ona bakacak hali yoktu herhalde diye düşünüyordu. Kendini bilmez ukala olarak görüyordu onu. Anlamıyordu herkes ona nasıl katlanıyordu onunla konuşmak için ruhunu satacak kızlar bile görmüştü bu iğrençti çünkü Harry Styles bu muameleyi hiç hak etmiyordu.
Zaten Louis onun suratına bile bakmıyordu.
Nick ise yaptıklarından sonraki gün gelip Louis'den özür dilemişti. Olay tam olarak şöyle olmuştu 1 gün sonra yani salı günü öğle yemeklerini yerken Nick gelip Louis'ye konuşmak istediğini söylemişti.
Louis ilk başta istemediğini söylese de Nick "lütfen Louis çok kısa" diye ısrar etmişti ve kalkıp yemekhanenin kenarına geçmişlerdi.
Nick "Louis ben çok üzgünüm sadece seni görünce nedne öyle davrandım bilmiyorum ama oldu işte ve yanlış hareketler yaptım sanırım" dedi. Nick'in gerçekten üzgün suratını görünce Louis yumuşamıştı. Nick'e bakarken Nick'in arkasındaki bir iki masa ileride Harry'nin oturduğunu görmüştü.
O yeşillerini yine dikmiş ifadesizce Louis'yi izliyordu. Louis bir iki saniye ona baktıktan sonra gülümseyerek Nick'e dönmüştü ve elini çocuğun omzuna atıp "sorun yok Nick sadece bir daha olmasın yeter" demişti.
Masasına geri dönerken yine çok kısa Harry'e baktığında o ifadesiz suratın yerine kaşlarını çatmış bir Harry gördüğünde nedenini bilmese de mutlu olmuştu.
Harry'nin, onun dışında herkesi umursamasına deli olduğunu biliyordu. Ve oda onun deli olmasına deli oluyordu bu nedenle böyle davranmaya devam edecekti.
Nick onu 2 haftadır her gördüğünde selam veriyordu. O günden sonra bu çocuğun içinden çıkan meleğe şok olmuştu Louis.
Liam'la Louis ise artık tam kardeştiler. İki haftada çok yakınlaşmıştılar. Birbirlerinin her şeyini biliyorlardı neredeyse. Louis'yle Niall da sıkı dost olmuşlardı. Üçü çok iyi anlaşıyorlardı artık.
Liam ise, ah Liam'ın günden güne içindeki hoşlantı büyüyordu Zayn'e karşı. Hele geçen ki konuşmalarından sonra ona gittikçe bağlanmıştı. Ama Zayn onun yüzüne bile bakmıyordu bazen bu onu çok kırıyordu.
Sadece yanlarında biri yokken karşılaştıklarında Zayn gülümsüyordu Liam'a. Liam çok mutlu olsada bu gülümsemelere çaktırmıyordu.
Üçüncü haftanın ilk gününe uyandı Louis. Hızlıca hazırlanıp aşağıya indi. Liam'ın artık bir arabası vardı. Annesinin arabası onun olmuştu. Aslında Mark "ikiniz için okula gelip giderken zorlanmayın diye geçici bu" demişti ama zaten Louis araba kullanmayı bilmiyordu.
Masaya oturup Karen'ın hazırladığı şeyleri yemeye başladığında Liam'da sonunda gelmişti. Oda bir şeyler atıştırdı ve çıktılar. Araba olduğundan artık daha güzel kahvaltı yapabiliyorlardı.
Arabaya girdiklerinde Louis "bugün ki futbol seçmelerine katılacağım" dedi Liam'a "futbola yeteneğinin olduğunu bilmiyordum Tommo" dedi Liam şaşırarak. Sonra arabayı çalıştırdı. "yani idare ederim herhalde eski okulumdada takımdaydım" dedi Louis.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONLY THE BRAVE//LS
Fanfiction"söz" diye mırıldandı Harry onun bu hareketlerine hipnotize olmuştu. "söz verdin ve sana güveniyorum" diye mırıldandı onu doğrularmışçasına Louis yavaşça kolunu bırakırken. "Dediğin o şeye gelirsek, o- o sadece cesurlar için Harry"