Küçük bir bahçeye sahip müstakil ev görüş açıma girdiğinde beklediğimden daha sakin gözüken ev ile bakışlarımı yanımdaki arkadaşıma çeviriyorum. Sana demiştim, dediğini haykıran bakışları ile adımları hızlandığında ona uyum sağlayarak kapısı açık duran eve giriyorum.
Yazları çevre halk hep başka yerlere gittiği için dışarıya hafifçe sızan müzikten rahatsız olacak kimseler yok. Eve girer girmez parti sahibinin özel olarak ayarladığını düşündüğüm loş ışıklı bir ortam beni karşılıyor ve etrafta kısa bir göz gezdirerek sakin bir köşe arıyorum.
Çoktan kısa bir tur yapmak için yanımdan ayrılmış arkadaşım sebebiyle tek başıma Amerikan mutfağı oturma odasından ayıran ve bar tezgahı görünümü taşıyan yüksek masanın sandalyelerinden birine yan şekilde oturuyorum. Masada duran bira şişelerinden birini almak için kolumu uzatıyorum ve avcum soğukluğu cam yüzeyini nemlendirmiş şişeyi kavrıyor.
Açacağı arayan gözlerim masanın diğer ucunda olan çocuğu bulduğunda sabırsızca metal aleti bırakmasını bekliyorum. Konuşmaktan oyalanarak bir türlü kendi birasını açmamış olan çocuğu beklerken sıkıntıyla bir nefes veriyorum. Konuştuğu kız beni gördüğünde onu dürterek bu işlemi hızlandırmasını söylüyor ve kısa bir sürenin ardından nihayet küçük alet masanın yüzeyi ile buluşuyor.
Hızlıca küçük açacağa uzanıp elimde tuttuğum şişenin metal, tırtıklı kısmına taktığımda çocuğun ''Kusura bakma dostum.'' diyen sesi kulaklarıma ulaşıyor ve küçük bir baş hareketi ile önemli olmadığını ima etmemin ardından çocuk kızla birlikte uzaklaşıyor.
Oturmuş olduğum sandalyenin ayakları yere sabitken oturma kısmı döndüğü için elimde tuttuğum şişeyi ağzıma yaslayıp bir yudumun boğazımdan kaymasına izin verirken yarım bir daire çizerek odanın oturma kısmına dönüyorum. Bazı köşelerde ikişerli, üçerli bir şekilde toplanıp ellerinde içkileriyle konuşan gençler var ve bir de kendini müziğin ritmine bırakıp salınarak dans edenler.
O sırada loş ışığın altında çok seçemesem de tüm farklılığı ile turuncu saçlar gözüme çarpıyor. Oturup sadece insanları izlemeyi düşünürken böyle cesur bir rengi tercih eden kişiyi merak ediyorum ve önünde duran insanlar sebebiyle yüzünü göremezken sarhoşluk yerine bana hafif bir ağırlık veren sıvının tekrar boğazımdan geçmesine izin veriyorum. Mayışmışım gibi bir his veriyor aldığım yudumlar fakat umursamıyorum ve turuncu saçların sahibini kapatan bedenin çekilmiş olmasıyla gözlerim şaşkınlıkla açılıyor.
Tanıdık bukleler eskisinden farklı olarak turuncu haliyle görüş açıma girdiğinde onu görmeyi beklememiş olmam ile sarsılıyorum ve bunu fark ederek ayrılmadan önce bana son söylemiş olduğu sözleri hatırlatır gibi gülümsüyor.
"Ayrılamayız biz, ihtiras var."
Yanında sohbet etmekte olduğu kız kulağına yaklaşarak bir şeyler dediğinde bakışlarımın buluşmuş olduğu beden yamuk bir gülüş bırakıyor, göz alıcı gamzeleri yanaklarını süslerken. Başını salladığında kız ondan uzaklaşıyor ve turuncu saçlı bedenin adımları benim olduğum noktaya yönelirken tenimin yandığını hissederek yarılamış olduğum şişeden büyük bir yudum alıyorum.
Ortadaki kalabalığı aşarak tam yanımda durduğunda geniş omuzları, içine bir şey giymemiş olduğunu belli eden önü ilikli kot ceketinin koluma sürtünmesine sebep oluyor ve hatırladığım boğucu olmayan ama keskin notalara sahip parfümünün kokusu burnuma ulaşıyor.
Ben onun geldiği yöne dönük bir şekilde otururken benim tersi yönüme dönük olan beden masadan benim elimdekinin aynısı olan şişeden bir tane kaparken metal kapağını hızlıca açıp umursamaz bir şekilde yere düşmesine izin verip bana döndüğü bedeniyle dirseğini masaya doğru yaslıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orange | Banginho
Fanfiction"Tanıdık bukleler eskisinden farklı olarak turuncu haliyle görüş açıma girdiğinde onu görmeyi beklememiş olmam ile sarsılıyorum ve bunu fark ederek ayrılmadan önce bana son söylemiş olduğu sözleri hatırlatır gibi gülümsüyor." 28/06/21