Gözleri, yıldızları ile parlamıyormuş hissine kaptırıyor.
bruno mars, just the way you are
●
Taehyung;
Bir insanın kendini tanımaya çabaladığı evre çok zordu, sorduğu ve yanıtsız kalan sorularla baş etmek.
Onlarla Jeongguk'un ilk kez bize katıldığı buluşmaya giderken kendimi tamamen tanıdığımı düşünüyordum. İyi bir doktor olmak için çabalamış, kendimi tamamen işe vererek hayatımın bundan ibaret olduğuna kendimi inandırmıştım.
Aşık olmak ve çocuk sahibi olmak istiyordum ama her zaman, aşkı kendimin bulacağına inanıyordum.
Bir an gelecek ve ben artık aşık olmaya hazır halde olacaktım ve bekleyecektim o kişi gelene kadar.
Kimseyi şaşırtmayarak restorana en son varan kişi olduğumda Seokjin yerinden kalkarak bana sandalye çekmiş ve yine geç kalmam ile ilgili umursamadığım espriler yapmıştı. Olağan, her zaman yaşadığım sıradan bir buluşmadan ibaretti.
Onun gözlerini görene kadar.
Jimin ve Hoseok hyungun ortasında oturmuş halde bana bakarken gözleri bir girdap misali beni içine çekerek eritmişti. Hazır değildim, aşk bugünlerde olması gereken en son şeydi benim için fakat Jeon Jeongguk için bu önemsizdi, dudakları utangaç bir gülümseme ile kıvrılırken ya da bana "Taehyungie hyung" diye seslenirken içimde bir savaşı başlatan fitili ateşlediğini bilmiyordu.
Kimsenin ilgisine veya sevgisine muhtaç olmayan ben onun bir bakışını ve benim için gülümsemesi için yalvaracak hale gelmem tuhaftı. Her anımı onunla geçirmek, onu tanımak istiyordum. Ona yakın olan herkese karşı içimde inanılmaz bir kıskançlık duygusu baş gösteriyordu.
Parmaklarım ince beline dolanarak onu düşmekten kurtarırken ellerini omzuma koyarak beni geri itmiş, yıldızların kıskandığı gözleri yaşlarla dolarken ondan uzak durmamı istemişti.
Ben onun yanında nefes alabildiğimi hissederken onun bu itişi beni bitirmişti.
Bir şeyleri anlamak için yalnız kalmam gerekiyordu ve arabaya binerek Han Nehri kıyısına sürerken zihnim dört yıl boyunca öğrendiği tüm psikolojik bilgileri yeniden geçiriyordu. Jeongguk, korkmuştu. Benden tiksinmemiş, gerçekten uzak durmamı istememişti. Ona olan ani dokunuşum onu korkutarak geri çekilmesine sebep olurken aklı başka dokunuşların iğrençliğini getiriyordu onun gözlerinin önüne.
Bir insanın onun hislerini, ruhunu ya da bedenini önemsemeden izinsiz bir şekilde dokunarak onun üzerinde kalıcı hasar bırakmasına katlanamıyordum. Geceleri görmüş olabileceği kabusları düşünmek, kendi bedeninden iğrendiğini hissetmek ve onun her an dolmaya hazır gözleri içimde birine karşı nefreti körüklüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the way we love' taekook
Fanfictionjeon jeongguk, busan'daki okulunda sorun yaşayarak seoul'e taşındığında kuzeni park jimin'in arkadaş grubu arasında bulmuştu kendini.