Güneşin yerini aya bırakmaya başladığı saatlerde,yeni çıkmaya başlayan çimenlerle örtülmüş bir tepenin üzerinde,günbatımı renklerinin eşsiz dansını izleyen Risa yavaşça mavinin açık tonlarıyla süslenmiş gözlerini yanındaki oğlana dikti. Kıvırcık kızıl saçlarını kaşıyarak "Yıldızları sahiplenen çocuğu hatırlıyor musun?"diye sordu. Oğlan siyah ve uzun saçlarını boynundaki logo gözükecek şekilde sırtına doğru savurdu. "Evet...Hatırlıyorum “dedi kısık ve bir erkekten beklenmeyecek kadar ince bir ses tonu ile. Kız göz ucuyla oğlanın boynundaki logoya baktı. İlk yapılan keşif gemilerinden biri olan Straps'ın bir modelinin resmedildiği logo her seferinde onu heyecanlandırıyordu. "Kaşiflerden biri olarak...sende hayatında sahibim diyebileceğin bir şey olsun istemez miydin? Yıldızlar gibi sonsuz?". Oğlan,Jrem,bir süre bu soruyu düşündü. Doğar doğmaz ona biçilen görev sonsuzluğun zamanlarındaki tek karşılığı olan evreni incelemekti. Ailesi gibi dünya üzerinde sadece birkaç ailede nesilden nesile geçebilen bu görev onlar için büyük bir öneme sahipti. Bu yüzden boynundaki logoyu taşımak onun için ne kadar bir gurur kaynağı olsa da uzun sürebilecek yaşamının sonunda onu bekleyen ölümün bu keşiflerden ötürü genç yaşlarına kadar inebileceğinin de bir göstergesiydi. Sonsuzluk arayışları onların sonu oluyordu ve bu hayatlarındaki normal olan tek şeydi. Gezegenler bilinmeyen tehlikeler ile doluydu ve ne kadar gelişmiş bir teknolojiye sahip olsalar da bu bilinmez sonsuzlukta yanlarında sadece gemide bulunan mürettebatları ve arada bir konuşabildikleri,Dünya'dan hareketlerini izleyen destek gurubu vardı. Bu da Kaşif olmayı olduğundan daha zor bir görev haline getiriyordu ve yaşam süresini barındırdığı tehlikeler bakımından oldukça geriye çekiyordu. Yine de Jrem bu duruma alışmış gibiydi. Hayatı boyunca ona söylenen tek şeydi bu sonuçta. Ailesi gibi o da bu durumu kabullenip gurur duymalıydı. Onlar sayesinde insanlar yeni gezegenlere gidebiliyor ve yeniden yaşam kurabiliyorlardı. O bir yaşındayken ölen annesi,babası ve geriye kalan tüm yakın akrabaları gibi...Başka gezegenlerde yaşayan herkes onlara minnet duyuyordu...Duymalılardı.
Bu yüzden bu soru Jrem için olduğundan daha büyük değerler taşıyordu. Belki de o öldüğünde ona minnet duymaları için tüm insanlığa vereceği bu cevabı Risa duyuracaktı. Rengini yitirmiş elini havaya kaldırarak,önlerinde hırçın dalgaları ile şov yapan denizi gösterdi. Risa gülümseyerek "Onun sonsuz olduğunu sanmıyorum Jrem."dediğinde Jrem kafasıyla reddetti ve Risa'nın kafasını iki elinin arasına alıp hafifce yukarı doğru kaldırdı. "Ben ufuk çizgisini istiyorum Risa..."diye yanıtladı. Duyduğu cevap karşısında şaşıran Risa,Jrem'in ellerinden kurtularak "Ne yani sen...Sen ufuk çizgisini mi istiyorsun?"diye sordu kekeleyerek. Jrem tekrar kafasıyla onayladı. Daha önce ufuk çizgisini sahiplenen bir kaşif duymamıştı. Risa kahkahalar eşliğinde kendini geriye doğru attığında şaşkınlığını gizleyemedi. Genç kız cevaba gülmüyordu sadede hala sonsuz olarak nitelendirilebilecek bir şeyin olduğunu ve Jrem'in cevap veremeyeceğini düşünmüştü. O da ufuk çizgisinin "şu noktada bitiyor" dendiğini duymamıştı. Fakat bu kahkahaları Jrem'e aşağılayıcı gelmiş olacak ki somurtkan yüzünu şişirerek "Soruyu soran sendin..."dedi. Risa gülmeyi keserek tekrar doğruldu. Saçındaki otları ayıklarken "Sadece bende ufuk çizgisinin bir noktada bittiğini duymamıştım ve hala...hala sonsuzlukla eşleştirilebilecek bir şeyin var olduğunu düşünmemiştim."dedi. Jrem'in hala kalbi kırıktı. Risa'nın bu kadar gülmesini beklemiyordu. Küçük kız da bir süre sessiz kaldı. Söylemeye çalıştığı şeyi anlatamamak onun da canını sıkmıştı. Gözlerini kendini gecenin mavisine bırakan gökyüzüne çevirdi. O sırada,yıldızlarla dolmaya başlayan gökyüzünde gördüğü şey tekrar gülümsemesine sebep oldu. Jrem'in omzuna sertçe vurarak onun da dikkatini Rozmiyen isimli gemiye çevirdi. Bu Risa'nın ailesinin geliştirdiği son gemilerdendi. Dünya listelerinde ilk ondan aşağı inmeyen bu geminin en büyük hayranlarından biri olması ikonikti. Arkasında bıraktığı mavi alevlere kaydı gözleri. Bu görüntüye aşık olmamak elinde değildi.
"Bir gün o gemiyi ben kullanacağım."dedi Jrem,Risa'yı düşüncelerinden ayırarak. "Kaptan koltuğuna benim adım işlenecek ve yeni bir gezegen keşfi ile geri döneceğim. Herkes beni karşılayacak ve bana-"Risa sözünü keserek ayağa kalktı ve bağırmaya başladı.
"Ufkun sahibi Jrem için! Sonsuzluk ve ötesi için! İnsanlık için!" Ardından Jrem'i de kaldırarak cılız kollarını havaya kaldırdı.
"İNSANLIĞIN YENI KEŞFI IÇIN!!"
***
Yıllar sonra Risa,ailesinin de ondan beklediği gibi bir keşif gemisi tasarımcısı olmuştu ve dönüştürülmesi zor fikirleri ile tasarımcılar arasından fazla seçildiği söylenemezdi. Mühendisler tasarımcıları kendileri seçerdi ve Risa'nın epik fikirlerini geliştirip hayata döndürebilecek tek mühendis de onun kadar deli dolu olan Kras Mirontan'dan başkası değildi. İkilinin tasarımları insanlar tarafından çokça konuşulsa da bu konuşmaların pozitif eleştirilerle dolu olduğu söylenemezdi. Son on yıldır kaşifler tarafından hiç seçilmemiş tek tasarım onlarınkiydi. Çünkü tasarladıkları modeller onlara delice geliyordu ve bu yüzden kullanmak istemiyorlardı. Belki de tabutları olacak bu gemilerle anılacakları için uçuk fikirlere fazla açık değillerdi. Herkesin sevdiği şey ile anılmayı istiyorlardı. Kendileri ne kadar sevseler de çoğunluğun sevgisi neredeyse tüm kaşifler için daha önemliydi. Bu yüzden diğer tasarımcı ve mühendis ekiplerinin söylemleri ile Risa gibi bir çılgını Kras gibi bir deliden başkası seçmezdi. Aslına bakarsanız Kras zeki ve olgun bir insandı. Deli olan tek tarafı istediği her şeyi olur ya da olmaz demeden gemiye eklemek istemesiydi ve bunu genelde yanında çalıştırdığı işçilere zorla yaptırırdı. Onun isteği artık kalıplaşmaya başlayan uzay gemisi modellerinden uzaklaşmaktı. Tasarımcıları bu yüzden sevmiyordu ve kendi tasarlamaya kalktığında eklediği her şey bir bedele mâl oluyordu. Ayrıca kaşiflerden de bu kalıplaşmaya uydukları için nefret ediyordu. Yeni keşiflere eski hayaller ile gitmek hangi akla sığıyordu?
Ona göre bir gemi, tasarımcısı ve mühendisinin de hayallerini kaşifi ile birlikte sonsuzluğa taşırdi. Bu yüzden her seferde tasarımcıların daha yaratıcı olmalarını beklerdi. Yeni zamanın getirdikleri ise onun canını sıkıyordu. Sadelik ne zamandan berri hayallere ev sahipliği yapıyordu da onun haberi yoktu? Düz metalik gri ile boyanmış ve sırf kullanılan bir malzemesi üst düzey markadan alınmış diye "yeni" denilerek satılan gemiler gerçekten bir kaşife uyuyor muydu? Kaşiflerin de modaya uyma merakları onu öldürüyordu. Bunca sebepten ötürü kendine partner olarak seçtiği kız herkese farklı görünüyordu. Çünkü o da kendi gibi fikirlerini sunmaktan ve kalıplaşmaya başlamış duvarları yıkmaktan çekinmiyordu. Geriye kalan tek şey onlar gibi düşünen bir kaşif bulmaktı.
Birlikte heyecanla alt hangara indiler. Onlara verilen bu hangar en alt katta, güneşi unutmuş toprakların arasındaydı fakat Kras bunu umursamıyordu. Güneşi hayallere karsı zaten bir engel olarak görüyordu. Merdivenleri ikişer üçer indiler ve devasa geminin birkaç metre önünde durdular. Kras bir süre geminin üzerindeki boyaları kontrol etti. Risa'da motor için tasarladıkları yeni malzemelerin ayarlarına bakıyordu. Bu gemi onlar için oldukça önemliydi çünkü en büyük kaşif ailelerinden biri olan Herinler de bu sefer tanıtımda olacaklardı. Onlardan birine gemilerini beğendirmek demek,tasarımlarının yıllar sonra ilk defa sonsuzluk ile buluşacağı anlamına geliyordu. Kras terini elinin tersi ile silerken "Bir Herin'in bu gemiyi kullandığını düşünsene Risa...Hayallerimizle birlikte evrenin uçsuz bucaksız denizine daldığını..."dedi bir yandan da derin bir iç çekerek. Risa kafasını motor bölümünden havaya kaldırarak kabarık kızıl saçlarını toplamak için olabildiğince sıktığı bandajını düzeltti. Mavi gözleri her zamanki gibi umutla parlıyordu. "Peki bir gezegende daha hayatın yaşanabileceğini keşfetse? O zaman gemimizin ismini ne kadar kişiye duyurabileceğini düşünebiliyor musun?"diye sordu. Kras için bu ulaşılması zor fakat düşünmesi bi hayli eğlenceli bir hayaldi. Bir anda duraksayarak "Sahi Risa...Sen bu gemiye ne isim verdin?"diye sordu.
Genç kız göğsünü gererek gemiye vurdu ve "Ufuk!"diye bağırdı. Hangarda birkaç kez yankılanan sesinin karşılığında Kras sadece belirsiz bir duygu ile "Ufuk?"diye tekrarladı. O devrim yaratacak fikirler ile gelen Risa'dan daha güzel ve anormal bir isim bekliyordu sadece. Risa hala aynı sevinç ve gururu ile "Evet! Bir Herin'in sahip olduğu şeyin ismi."dedi. Krans daha fazla kurcalamadı. Yavaş yavaş aklar düşmüş başını kaşıyarak camı silmek için malzeme almaya indi. "Risa ne diyorsa o..."diye geçirdi içinden. Aralarındaki bir anlaşma ile verdikleri karar doğrultusunda o Risa'ya isimleri verme hakkını,Risa da istediği kadar gemi tasarımında değişiklik yapma hakkini ona vermişti. Risa ne kadar büyük bir güçten feragat ettiğinin farkındaydı fakat tasarladığı geminin ona ait olan bir isim ile keşiflere çıkmasını istiyordu. Bu yüzden bu fedakarlığını kendince sineye çekebilirdi. Bir süre gemisine baktı. Gözler görülür hataların çoğu giderilmişti,test sürüşlerinden başarıyla geçmişti ve her şeyden önemlisi tamamlanmaya çok yakındı. Son kontroller için geminin içine girdi. Tasarladığı beyaz koltuklara ondan habersiz yerleştirilen ve gösteren mavi sonsuzluk işareti güzel durduğu için Kras kendini şanslı saçmalıydı.
Gemide 4 ana koltuk ve bir kaptan koltuğu bulunuyordu. Ortada duran kaptan koltuğuna,en sevdiği ve diğerlerine göre biraz daha fazla saygı duyduğu koltuğa,oturdu. Boyun ve bel kısmına tekrar ayaralanabilir masaj yastıkları eklemesi güzel bir detay olmuş gibiydi. Yeni olduğu idda edilen fakat eskisinin kopyası olmaktan öteye gidemeyen tasarımlarda bu özellik çıkarılmıştı ve zamanlarınin çoğunu oturarak geçiren mürettabat bundan dolayı bir süredir dert yanıyordu. Gösterge panellerine baktı. Temiz durmalarını istediği için birkaç defa daha sildi. Koltuğun yanındaki hologram ekranını kontrol eden kumandaya göz gezdirdi. Onu kullanmak harika bir duygu olmalıydı. Geminin tavanında bulunan projeksiyonların oluşturduğu hologramlar istenilirse tüm odayı kaplayacak kadar büyük oluşu onu büyülüyordu. Hayallerinde her daim büyütülmüş yıldız haritaları gerçek olanları ile eşdeğer tutulmuştu. Derin bir iç çekerek sahip olamadığı bunca güzelliğe son bir kez baktı. Ayağa kalkarak mürettebatın bulunduğu koltuklardan birine oturdu. Çıkabilecek en ufak bir aksilik bile başlamadan biten bir kariyere sahip olmaları için yeterli bir sebep olacaktı.
Bir anda duyduğu ses ile irkildi. Kras camı temizliyordu ve yaşından beklenmeyecek saçma suratlar eşliğinde yapıyordu bunu. Sadece gülümseyerek geçti. Normalde daha saçma suratlar ile karşılık verse de bu sefer çok gergindi. Çocukluk arkadaşı olan ve bir Herin olan Jrem'i bu sefer görmeyi umuyordu. Onun bir kaptan olarak tasarladığı gemisini seçmesi onun için büyük bir mutluluk olurdu. Kras da onun bu gerginliğini fark etmiş olacak ki birkaç saçma surattan sonra durdu. O günün kalanı ve seçim sabahına kadar olan zamanları hangarda geçmişti. Ufuk isimli geminin sonsuzluğa gidilen bu yolda devrim yapmasını umuyorlardı ve bunun ilk adımı seçilmekti...
Seçim günün sabahında hangarlardan çıkarılan gemiler büyük arenaya getirilirdi. Bu arenada onlar için son bakımları robot asistanlar tarafından yapılırdı. Herkese bu konuda eşitlik sağlamak istenmişti,bu yüzden son kontrolleri yapan tüm robotlar aynı fabrikadan aynı marka ve modelde getirttirilmişti. Risa ve Kras heyecanla kendi yerlerine gittiler. Boyu elli santimi aşmayan camdan dört duvar ile belirlenmiş bölgelerde yapılacaktı sunumlar. Fakat onlarınki en köşede duran ve ışığı en az alandı. Mühendisler arasında alınan bir karar ile son birkaç yıldır arenada onlara verilen seçim bölgeleri,o yılki satış verilerine göre seçiliyordu. Listenin sonundaki de,Risa ve Kras olurdu genelde,en uçtaki ışıgı az alan ve tam köşede duran bölgeyi alırdı. Risa birincinin olduğu yere baktı. Arenanın tam ortasında,ışığı en iyi alan yerde,tasarımdan yoksun bir modelin durması ne acıydı. Sonsuz evreni keşfetmek için seçilmesi de ayrı bir konuydu. Derin bir iç çekerek merdivenlerden birine çıkmaya başlamış Kras'ın yanına gitti. Kras sızlanarak "Şu lambaları bilerek düzelttirmiyorlar!"diye bağırdı. En tepeye vardığında tırmanırken hissetmediği fakat şimdi etkisinde olduğunu anladığı korkusu ile yüzleşmişti. Bacakları titiriyor,nefesi kesilmeye başlıyor ve akan ter damlaları gözlerini yakıyordu. Lambalardan birini sökerek beline bağladığı ışık küresini yerleştirdi onun yerine. Herhangi bir bağlantıya ihtiyaç duymadan çalışan bu küreleri daha önce neden kullanmadığını bilmiyordu ve uzun süredir bunun için kendine kızıyordu. Yere indiğinde bir süre kendine gelmek için bekledi. Gözlerine gelen terini silse de ayaklarının titremesini geçirmek mümkün değildi."Neden keşif birliğine seçilmediğimi daha iyi anlıyorum..."dedi buruk ve alaycı bir gülümseme ile bacaklarını gösterirken. Risa koşar adım bir bidon su alıp Kras'a fırlattı. "Yine de güzel oldu."dedi ne kadar ışık hâlâ yetersiz olsa da. Kras suyu içtikten sonra dudaklarının kenarından akan suyu üstüne silerken "Unutturma da onu geri alalım. Gerçekten çok pahalıydı."dedi.
O sırada hangarın kapısı büyük bir gürültü ile açıldı ve bugüne özel olarak yere yerleştirilen ışıklar tüm bölmelere ulaşacak bir yol çizdi. Herin'ler içeri girdiğinde büyük bir alkış koptu. Robotların bile katıldığı bu alkış silsilesi yalakalıktan başka kelime ile açıklanamasa da ikili de guruba uyarak ellerini çırptı. Askeri yelekler ve gemiyi analiz etmek için akıllı ekranlara sahip gözlükler ile havalı durmadıklarını kimse iddia edemezdi. Siyah saçlıların ağırlıkta olduğu aile,saçları kadar siyah gözlerini belli eden beyaz tenleri ile dikkatleri üzerlerine topluyordu. Koyu gri botlarını yere sertçe vurarak ışıklarla işaretli yollarda yürümeye başladılar. "Sadece beş kaşif mi gelmiş?"diye sordu Kras göz ucuyla bir kez daha sayarak. Herinlerin ünlü olma sebepleri zaten kaşif sayısı değil mürettebatın tamamının aynı aileden olmasından kaynaklanıyordu. Bu insanlık tarihinde esine az rastlanan bir durumdu. Yüzlerce keşifleri de bu ünlü olma durumuna tuz ve biber olmuştu aslında. "Hepsinin kaşif olduğunu sanıyordum."dedi Risa şaşkın bir ifade ile. "Elbette hepsi kaşif değil. Sadece tüm Herinler gelecek dediklerinde Kaşif Grondiras'ın da geleceğini düşünmüştüm."dedi. Risa'nın gözleri o anda irileşti. Kaşif Grondiras kaşifler arasında bile bir lider konumunda olan efsanevi bir insandı. Yüzlerce yeni gezegene ilk adım atan kaşif olması ile bilrikte,şuan insanlıgın yaşadığı on iki gezegenin dördünu de keşfeden kişiydi. Ona büyük bir hayranlık besliyordu ve tasarladığı gemiye binmesini çok istiyordu. Kaşifler ve mürettebatları gemilere bakarken hangarın kapıları tekrar aralandı.
Beklenen isim hangara girdiğinde yerdeki ışıklar renk değiştirdi ve kan kırmızısı bir efekte büründüler. Kaşif Grondiras gözlüklerini sahte bir mahcuplukla çıkartarak "Lütfen...böyle şeylere gerek yok.."dedi. Hangardaki herkes kendine gelen övgüleri dinlemekten ve kendini pohpohlamaktan ne kadar hoşlandığını biliyordu,bu yüzden bu mahcubiyet hiçbirine izlememişti. Yine de o Grondiras'dı yüzlerce keşfin altına imzasını atan,efsanelere konu olmuş ve halkın sevdiği kaşif olmayı başarmış kişiydi. Gözlüklerini tekrar takarak çalıştırdı. "Sonsuzluk ve ötesi için yapacağımız keşiflerde kullanacağımız araç hanginizin olacak acaba..."dedi kısık fakat tok bir ses tonu ile. Mürettebatı ile gemilerin bulunduğu bölgeleri gezerken Risa'nın gözüne tanıdık bir suret ilişti. Siyah uzun saçları her zamanki gibi arkaya savrulmuş ve soluk teni onu tüm Herinlerden kolaylıkla ayıran özelliği olmayı bırakmamıştı. Kras'ın omzuna vurarak "Şu oğlan...Elinde dijital çizgit olan. Kim o?"diye sordu. Kras bulanıklaşan gözlerini silerek Risa'nın tasvir ettiği oğlanı bulmaya çalıştı. Bulduğunda ise yüzündeki anlamsız ve şaşkın ifade yerini tiksinç bir ifadeye bırakmıştı. "Kaşif Grondiras'a yakışmayan bir adam o Risa."dedi. Bu lafı ile olayı kestirip atmak istiyordu fakat Risa'nın ısrarcı bakışları buna engel olmuştu. Kras derin bir nefes alarak Risa'yı kenara çekti ve kısık bir sesle "Adı Jrem,birkaç yıl önce Grondiras'a rakip olabilecek bir kaşif olarak gösteriliyordu. Bir biyolog ve bu yüzden genelde bitki ve canlı çeşitliliğinin bol olduğu yerlerde keşifler yapardı. Yine bir keşif gezisi sırasında mürettebattan birinin yaptığı hatayı fark etmemeleri onun dışındaki tüm mürettebatın ölümüne sebep oldu. Yıldız koordinatlarını haritaya yanlış girdiği söylüyorlar. Bazıları da onun bir çaylak olduğunu ve Jrem de dahil herkesin onunla ilgilenmesi gerekirken göz ardı ettiği için bu kazanın meydana geldiğini söylüyor. Ne olursa olsun mürettebatını kaybettiği için ailesi tarafından cezalandırıldı ve doğuştan gelen kaşif rütbesi elinden alındı. Boynundaki logoya kızgın demir basmışlar,çok eskilerden kalan bir gelenek de olsa hala kullanılıyor işte..."dedi ve ekledi "Bu yüzden kaşifler dünyasında mürettebatın da altında bir kademeye sahip oldu. Taki muhteşem kaşif onu yanına alana kadar.".
Risa hüznün ve acımanın birbirine karıştığı gözlerini Jrem'e dikti. Saçları ile gizlediği logosu kim bilir ona ne kadar acı veriyordu. Çocukluk dönemlerinde Herinlerde bir gelenek haline gelen olay yüzünden ayrılmışlardı. Her kaşif logolu Hermin yaşı geldiği zaman kaşifliğe hazırlanmak için eve kapanırdı ve tek bir şeye odaklanırdı. Risa'ya bu çocukken çok saçma geliyordu,bu yaşına geldiğinde de aklına pek yattığı söylenemezdi ama...Onu düşüncelerinden ayıran bu sefer Krans'ın vahşice sarsışları olmuştu. "Grondiras bizim gemimize doğru geliyor!"diye bağırıyordu. Risa gözlerini hayranı olduğu adama diktiğinde yüzünde sevmediği bir şeytani gülümseme olduğunu fark etti. "Sen...Jrem'in çocukluk arkadaşıydın değil mi?"diye sordu Grondiras,ondan beklendiği gibi hafızası kuvvetliydi. Risa sadece kafasıyla onayladı ve gözlerini tekrar Jrem'e dikmemek için kendini sıktı. Grondiras'ın onu nasıl tanıdığını bilmiyordu,onunla önceden de karşılaşmamışlardı. Umrunda olduğu da söylenemezdi. O sadece yeniden Jrem ile konuşmak istiyordu. Grondiras ilginin onda olmadığını fark ettiğinde gözlerini gemiye dikti. Tasarım açısından da göz zevkine hitabından da ona göre kalan gemi,mühendislik açısından da güvenilir durmuyordu. Değişen yüz ifadesini fark eden Kras,böyle güçlü bir müşteriyi kaybetmemek adına belgeleri çıkarttı ve Grondiras'a uzattı. "Tüm sınavları geçti..."dedi,sonuna doğru sesinin içine kaçtığına yemin edebilirdi. Grondiras göz ucuyla kağıtlara bakıp Jrem'e döndü. "Sen karar ver Jrem...Seni dışarda bekliyor olacağız."dedi küçümser bir yüz ifadesiyle. Jrem gözlerini devirerek Kras'ın uzattığı kağıtları eline aldı. Bir biyoloğa verilmeyecek olan bu görevi Grondiras sırf onu deli etmek için vermişti. "Eski günleri hatırla,sonsuzluğa çıkmak için de gemiler seçerdin. Sana bu şansı tekrar veriyorum."der gibi bir havası vardı.
Etrafında dolaşan ve her detayı anlatmaya çalışan Kras'ı göz ardı etmeye çalışarak gözlüklerini taktı. Akıllı asistan her seyi onun için tarasa da tekrar hataya düşmeyi istemiyordu. Kras'a durmasını işaret ederek "İsmi ne?"diye sordu. Fakat cevap beklemediği isimden beklemediği bir telafuz ile yükseldi. "Ufuk!"diye bağırdı Risa,tüm gözleri yine üzerine çekerek. Jrem'in şaşkın gözlerine gülümseyerek baktı."Ufkun yegane sahibine ithafen..."dedi. Jrem kısık ve anlaşılmayan bir ses ile birkaç kelime söylerken Kras'ın yeniden araya girmesi ile geçirdiği şoktan kurtulmuş gibi duruyordu. Risa ile burada konuşarak ona karşı mahcup konumuna düşmek istemiyordu. Ne kadar bir zamanlar en yakın dostlar olsalar da,Risa'ya söylediği hiçbir şeyi doğru düzgün yerine getirememek onu utandırıyordu. Yaptığı hatanın sonuçlarını çekmeye başladığını daha yeni hissediyordu. Bu zamana kadar birçok kişinin önünde asağılanmıştı fakat konu en yakın,eski en yakın,dostu olduğunda durumlar daha dar farklılaşıyordu. Derin bir nefes alarak işine döndü ve gemiyi incelemesi yaklaşık yarım saat sürdü. "Bu gemiyi biz alıyoruz."dedi Kras'a. Verdiği tepki beklediği gibi ve ona uygun olan şekliyle abartılı ve gürültüydü. Zaten tüm hangarda Jrem'in söyledikleri bir yankı edası ile tekrar tekrar duyulurken Kras'ın hareketleri ile söylenti olduğuna inanılmak istenen sözlerin gerçek olduğu anlaşılmıştı. Kras mutluluktan havalara uçarken Risa yavaşça Jrem'in yanına yaklaştı. "Benimle konuşmayı...bu kadar mı istemiyorsun? Biliyorum ailemin yüz karası olarak bu zamana kadar-"Jrem sözlerini kesti,hatırladığı gibi çok konuşuyordu. "Yüz karası olan biri varsa o da benim Risa. Seninle sonra konuşalım. Grondiras bekliyor..."dedi. Gözler o an mutluluk dansları ile meşgul olan Kras'dan,mutlu olmasi beklenirken durgun bir gülümseme ile giden eski kaşifi izleyen Risa'dan,aydınlatılan yolda yarı emin yarı kafası karışık ilerleyen Jrem'e çevrildi.
Eski kaşif yeniden sonsuzluğa mı yükseliyordu?
Grondiras'ın alaycı tavırları ve yüksekten bakmaları ile geçen birkaç ayın sonunda,keşif günü gelip çatmıştı. Jrem yine sözünü tutamamıştı ve Risa ile hangardan sonra görüşememişti. Grondiras'ın gölgesi altında geçirdiği günler onun için zaten zorlayıcıydı,fazladan Risa'yı ve onu ne kadar üzdüğünü de düşünmek onu bi hayli zorlamıştı. Gemiye gidişte Kaşif için söylenen tezahüratları duymak ona daha da büyük bir acı veriyordu.
"Kaşif Grondiras için! Sonsuzluk ve ötesi için! İnsanlık için!"
"İNSANLIĞIN YENI KEŞFI IÇIN!"
Bu tezahüratların onun için yapıldığı günler çok çabuk geçmişti...Derin bir nefes alarak kalabalığa bakmadan gemiye bindi...Eğer baksaydı Kras ve Risa'nın onun için hazırladığı minik dijital pankartı görebilecekti. "Ufkun sahibi için!" yazan pankartı Risa keşif gemisi gözden kaybolana kadar indirmedi. Bir umut,Jrem'in pankartı görmesini bekliyordu. Yüzünde anlamsız bir gülümseme vardı. Jrem'in pankartı görme olasılığı çok düşüktü ve görse de okuyabileceği kadar büyük değildi. Yine de Risa'nın inandığı tek bir şey vardı...
Ufuk da insanların hayallerini sığdırabileceği kadar büyük değildi fakat hepsini yüklenerek sonsuzluğa taşıyordu.
Keşif gemisinde ise her şey normal gibiydi. Dünyadaki iletişim kuleleri ile kurulan bağlantı hala güçlüydü ve Grondiras'ın Jrem'e nispet yapar gibi yüzlerce kez komtrol ettiği kordinatlar da doğruydu. Uzayın bilinmezliğinde ilerlerken Jrem dijital çizgit'ini çıkardı. Gemi çoktan oto plota alınmıştı. Birkaç şey karalamak için bir süre boş sayfa aradı. Bu çizgit yıllardır onunlaydı ve şimdiden binlerce sayfaya ulaşmıştı. Dikkatin birkaç bozuk çizim çektiğinde duraksadı. Birini seçip büyüttü. Bu Risa'nın saçma uzaylı tasviriydi...Bedenine göre büyük olan kafası,oyuncak ayı gibi kolları ve bedeni olan değişik bir çizimdi. Gözleri oldukça büyüktü ve sağ omzundan beline kadar uzanmış kuşağında bir şeyler gizliyor gibiydi. Jrem resmi daha da yaklaştırsa da sonuç değişmedi. Hafızası onu yanıltmıyorsa bu karakterin nereden ortaya çıktığını da hatırlıyordu... Risa'nın ona "Sonsuzluk ve ötesinde birçok uzaylı olabilir ve...neden biri bu olmasın ki?"sözlerini söylediği zamandandı. Derin bir nefes alarak arkasına yaslandı ve bir süre daha bozuk çizime baktı. Gerçekten gezegenlerden birinde böyle bir varlığın yaşaması komik olabilirdi...
"İletişim kulesi ile olan bağlantı bir anda kesildi..."dedi tedirgin bir ses tonu ile yanında oturan mürettebat. Grondiras düşünceli bir tavırla "En yakın gezegen nerde?" diye sorduğunda,gözlerini cama dikmiş bir mühendis "Tam karşımızda..."diye yanıtladı. Gezegen ilginç bir şekilde yaşam uygun gibi duruyordu....Hatta Dünya ile kıyaslandığında daha iyi bile olduğu söylenebilirdi. Tarayıcılar aktive edildi. Yaşam varsa kanıtı da olmalıydı. Birkaç dakikalık taramanın ardından ekranda yanıp sönen yeşil yazı her birinin yüzünü güldürse de Jrem bu durumu pek sevmemiş gibi duruyordu. Bunca yıllık kaşiflik tarihinde onlara bu kadar yakın olan bir gezegenin keşfedilmemiş olması mümkün müydü? Grondiras ayağa kalkarak "Gidiyoruz!"diye bağırdı. Jrem itiraz etmek istese de bu itirazların kıskançlık olarak damgalanacağını biliyordu. O yüzden sesini çıkarmadı ve Grondiras'a verilen "en iyi" lakabını boşuna verilmemiş olmasını umdu. Gemi atmosfere girerken hissedilen sarsıntı Dünya ile neredeyse aynıydı ve iniş de sandıklarından kolay olmuştu. Bir süre geminin içinde son kontrollerin de bitmesini beklediler. Havası solunabiliyor mu,toprağı nasıl,yerçekimi kuvveti dünyanın kaç katı gibi sorulara cevap bulacaklardı bu bekleyişin ardından. Mühendis gülümseyerek "Çıkabiliriz..."dediğinde mürettebat ayaklandı. Gövdesi olmayan yerden bitme yapraklar,kızılmsı toprak ve dünyanınkine göre çok daha açık bir gökyüzü onları karşılıyordu ilk bakışta. Grondiras Jrem'e dönerek "Sence burada yaşayan birileri var mıdır?"diye sorduğunda Jrem tüm bu olasılıkları değerlendirerek kafasıyla onayladı. Olasılık bi hayli yüksekti.
O sırada dünya da onları izleyen iletişim kulesinde kırmızı alarm veriliyordu.
"44.26.78 numaralı Ufuk keşif aracı son bir saattir bağlantı sorunu yaşıyor. Bağlantı bozulmadan önce gönderilen fotoğrafta dikkat çeken tek şey garip renklere sahip bir gezegendi."dedi asistan kız,baş komutana. Komutan şeffaf tableti eline aldı. Bu gezegenin yıldız haritalarında olduğunu sanmıyordu. Yakınlarında olan her gezegeni bilirdi...Tableti tekrar asistana uzattı ve iletişim kulesinin kalbine indi. Binlerce robot ve çalışanın ağzından çıkan tek şey kaybolan gemi Ufuk'tu. Sinirle haykırdı. "Onu bulmak yerine neler geveliyorsunuz ağzınızda!"diye bağırdığında tüm sesleri bir bıçak edasıyla kesmişti. Aralarından biri "Gezegenin anlamlandıramadığımız bir manyetik çekim alanı var. Gemi o alana girdiğinden berri iletişimler kesik."dedi. Komutan sinirle kaşlarını çattı ve kalın omzunda damarlar belirdi. "O gemiyi bulmalıyız..."dedi kısık ve boğuk bir ses tonu ile.
Fakat ne gemiden ne de bilinmeyen gezegenden bir daha haber alınamadı. Ardından yüzlerce keşif gemisi gönderilse de gemiler daha gezegeni bulamadan geri dönmüştü...bazıları ise tıpkı Ufuk gemisi gibi sonsuzluğun tozlu sayfalarına karışmıştı...Gezegene ismi bu kayboluşlardan tam kırk iki yıl sonra bir basın açıklamasında verilir. Risa yaşlılığının getirisi ile düştüğü hastane yatağında alır bu haberi de. Açıklama şöyledir:
"Kırk iki yıl önce,sonsuzluk ve ötesi için başlattığımız bu savaşta geriye dönemeyen bir keşif gemisinin haberini almıştık. Bu yolculukta bu tür olaylar ile karşılaşacağımızın bilincindeydik. Bu yüzden araştırmalar bugüne kadar sürdü,mühendisler ve kaşifler arkadaşlarının ve hatta akrabalarının acılarını yaşıyamadan bu sır perdesini aralamak için çalışmalara başladılar. Ufuk isimli keşif gemisinin kamerarına takılan son gezegene bilinmezlik anlamını taşıyan obscurity kelimesinden türeme Obsyran ismi verildi. Gezegen adından da anlaşılacağı üzere bilinmeyen bir neden ile uzayın farklı köşelerinde birkaç kez daha görüntülendi ve birkaç keşif gemisini daha kendi bilinmezliğine sürükledi. Bundan sonra yapılacak araştırmalar basına açık olmayacaktır...Sonsuzluk ve ötesi için başlattığımız savaşta ilk yenilgimiz,gezegen Obsyran'a karsı oldu"
Yayın kapandı. Risa sinirle buruşmuş elleri ile sedyenin kollarını kavradı "Bu da ne demek oluyor şimdi!"diye bağırdı. Ardından hüzün dolu gözlerini boş ekrandan ayırmadan "Sonsuzluk ile savaşırken...başka bir sonsuzluğa mı yenildik dedi o?"diye sordu.
Jrem'de...
Ufuk'da...
Hayalleri de...
Sonsuzluk ve ötesi için verilen bu savaşta sonsuzluğa yenilmişti...
Obsyran gezegeni Risa öldükten yıllar sonra yapılcak bir keşifle oluşturulan yeni kategoriye dahil edilmişti. İlizyon gezegenleri...Gezegen basitçe yörünge alanına giren insanları bir çeşit ilizyon altına sokuyordu ve insanlar görmek istedikleri şeyleri görüyorlardı. Bu iliyzon aynı zamanda kullanılan kontrol ve araştırma cihazlarını da etkiliyordu ve yanlış bilgiler vermelerine sebep oluyordu. Bu gezegenlerin bir diğer özelliği ise hâlâ açıklanamamış olsa da isimlendirilmişti...Seyyah Gezegenler...Belirlenemeyen bir amaç uğruna uzayda seyahat eden gezegenler...Jrem,Grondiras ve ekipleri,onlar gibi bir çok kaşif ilizyonun altında sonsuzluğa karışmışlardı...Bedenleri hiçbir zaman bozulmadı,yaşları hiçbir zaman ilerlemedi,yaşadıklarının birer hayalden ibaret olduğunu hiçbir zaman anlayamadılar ve onlar,
Sonsuzluk oldular...
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuk
Science FictionSonsuzluk ve ötesi için yapılan keşifler ve bu keşiflerin başındaki kaşiflerin kısa hikayesi... Jrem, Herin ailesine mensup bir doğuştan kaşiftir. Kan yolu ile geçtiğine inanılan bu özelliği ilk keşif gemisi olan Straps'ın bir modelinin resmedildiği...