Annemin kulağıma fısıldadığı ninnilerin yerini kulak tırmalayan vesveseler kaplamıştı. Ruhumdan savrulan ızdırabın külleri bileklerimden başlayarak beynimin bütün kıvrımlarını istila etmişti. Koca okyanusları aşmama rağmen küçük bir bataklığa saplanmış gibi hissediyordum. Ertelediğim her acı, çatlayarak yeni bir ezginin müjdesini veriyordu.
Düşsem bile kimsenin tekme atmasına izin vermezdim. Boynumu eğip yenilginin kelepçelerini bileklerime dolarken, düşmanlarımı güldüremezdim. Ailem bana güvenmiş ve şirketi bana emanet etmişti. Şirketi batmaktan kurtarmış olsam da hâlâ eksiklerimiz vardı. Annem ve babam neyin eksik olduğunu bilmemeliydi. Onları hayal kırıklığına uğratmak istemediğim için gece gündüz projeler üzerinde çalışmıştım. Kendime en güvendiğim projeye ise bakma tenezzülünü göstermeyen biriyle karşılaşmıştım.
Aslen Taylandlı olmamıza rağmen uzun zamandır Kore'de yaşıyorduk. Babam burada kendisine iyi bir şirket kurmuş ve çok çalışarak bu şirketi güzel mevkilere getirmişti. Kim Taehyung ismini son zamanlarda çok duymuştum. Hiçbir şirket mükemmel olamazdı. Tıpkı insanlar gibi şirketlerin de eksik yanları olurdu, bir tarafın eksiğini kapatsanız bile öteki taraftan başka bir eksiklik çıkardı. Taehyung'un şirketinin bu eksiğini öğrenmiş ve projede de bu eksikliğin üstüne bastırarak çalışmıştım. Fakat kendisi şirketime geldiği gibi gitmişti. Bunu kabul edemezdim.
Bana kibar olmadığım için saygısız demeye çalışmıştı. Taehyung günlerce hatta haftalarca uğraştığımız projemize bakmamıştı. Bu benim yaptığımdan daha saygısızcaydı. Beni eleştirmeden önce kendisine bakmış olsaydı eğer bu durumu bu kadar büyütmezdim. Aradan bir hafta geçmiş olmasına rağmen sinirim daha yeni geçmişti.
Arabayı otoparka park ettikten sonra arabadan indim. Uzun siyah kabanımı giymeden omuzlarımın üzerine attıktan sonra arka koltuktan kol çantamı ve evrak çantamı aldım. Tabelada güzel bir yazıyla Mariya yazılmış şirketten içeri girdikten sonra danışmaya doğru ilerledim. Topuklu ayakkabılarımın zeminde çıkardığı tok sesler daha da dik yürümemi sağlıyordu.
Danışmaya ulaştığımda güneş gözlüğümü çıkarttım ve iki parmağım arasında tutup, "İyi günler." dedim ve danışmadaki genç delikanlının bana bakmasını sağladım.
Genç delikanlı bana beğeni ile baktıktan sonra oturduğu yerden ayağa kalktı ve, "İyi günler," dedi. "Size nasıl yardımcı olabilirim?"
"Kim Taehyung'un odasını öğrenebilir miyim?" diye sordum hiç vakit kaybetmeden.
Beni burada daha önce hiç görmediği için Taehyung'un odasının yerini söylemek ve söylememek arasında gidip geldi. Tereddüt ettiğini görünce gülümsedim ve başımı aşağı yukarı hafifçe salladım. Danışmadaki genç delikanlı da bana tebessüm ederek karşılık verdi ve, "Sekizinci katta, sağa döndüğünüzde en sondaki oda Bay Kim'in odası." dedi.
"Teşekkür ederim." deyip gülümsedim ve danışmadan ayrıldım. Güneş gözlüğümü yeniden taktıktan sonra asansöre doğru ilerledim. Asansöre bindikten sonra sekizinci kata çıktım.
Asansör durunca üstümü düzelttim ve koridor boyunca ilerledim. Koridorun sonuna geldiğimde burada pek fazla oda olmadığını gördüm. Siyah kapılı odanın yanında cam bir oda vardı. Cam odanın içinde bulunan asistanın yanına girdim.
"Merhaba. Siz, Kim Taehyung'un asistanı mısınız?" diye sordum.
"Merhaba. Evet, Bay Kim'in asistanıyım." deyip kendini tanıttıktan sonra beni baştan aşağıya inceledi. "Size nasıl yardımcı olabilirim?" diye sorduğunda dudağında sahte bir tebessüm olduğunu fark ettim.
Bu durumu umursamadan, "Bay Kim ile görüşmek istiyorum." dedim.
"Randevunuz var mı?"
"Hayır yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dans votre attente • taelice
FanfictionKalbimin atlaslarında yollar birbirine karıştı. Sis kapladı etrafı ve yıldırımlar deldi asfaltları. Gözlerin kapandı, ruhun sonsuz bir uykuya daldı. Topraklarım kurudu. Sular mı kesildi yoksa gözyaşlarım artık akmıyor mu? Beni konuşmaya zorlama ne o...