Luka yeni evlerinde ilk geceyi geçiriyordu. Ailesi annesinin arkadaşı tarafından yemeğe davet edildi. Luka gitmek istemiyordu. Bu yüzden ailesi ile bir tartışma yaşadı. Ailesi onunda gelmesini istiyordu çünkü gidecekleri arkadaş annesinin en yakın arkadaşıydı. Luka gene de gitmek istemiyordu çünkü kadını fazla sevmiyordu. Kim bilir belki de kadınla bir geçmişleri vardı.. Luka'nın ailesi gelmemesine fazlasıyla sinirlenmişti. Bu tartışma sonucunda Luka evde kalmıştı. Çünkü Luka gerçekten inatçı bir kişiliğe sahipti. Luka'nın ailesi sinirle evden çıkmıştı. Luka da ailesini yolcu etmek için dışarıya kadar çıkmıştı. Hava bugün daha bir soğuktu. Luka ellerini göğüs hizasında birleştirip omuzlarını ovaladı. Luka'nın ailesi siyah bir otomobilin kapılarını açtı. Babası arabayı çalıştırdı ve oradan uzaklaştılar. Luka ailesini yolcu ettikten sonra içeriye girdi. Kapıyı kapattı. Hemen koltukların arasından sıyrılıp, şöminenin önüne geçip biraz ısındı. Biraz ısındıktan sonra mutfağa geçip beyaz renkli dolaptan orta boyutta bir kupa çıkarttı. Kendisine sıcacık bir kahve yaptı.
Kahvesini alıp içeriye şöminenin başına geri döndü. Kahvesini şöminenin önünde duran ufak sehpaya koydu. Yan tarafta krem renkli koltuğun üzerinden leopar desenli battaniyesini alıp sırtına attı ve sırtını sarmalayacak şekilde örtündü. Battaniyenin kenarlarda kalan kısmını ise elleriyle tutup önüne örttü. Sehpanın üzerinde duran kahvesini eline aldı ve bir yudum içti. Kahvesini tekrar sehpaya koydu. Sonra sehpanın üzerinde duran kalın kitabını eline aldı, kaldığı sayfayı açıp okumaya başladı.
Okurken aniden bir rüzgar esti, dışarıdan bir ses geldi. Bu öyle böyle bir ses değildi, çok değişikti. Luka irkilmişti. Ne yapacağını bilemedi. Önce kafasını geriye çevirip evin içinde etrafa baktı. Daha sonra yavaşça, korkarak ayağa kalktı ve kahverengi, kocaman ve hafif gıcırdayan giriş kapısın doğru ilerledi. Kapıyı açmadan önce hemen yan tarafta duran ayakkabı dolabından eline gelen ilk şeyi aldı. Bu bir şemsiyeydi. Rengarenk hoş bir şemsiye. Ne bulduğu Luka'nın umurunda değildi. Luka sakince kapıyı araladı ve kafasını araladığı kapıdan dışarıya çıkarttı. Korkarak etrafa baktı. Etraf karanlıktı. Dışarısının ışığının açıp tekrar etrafa göz gezdirdi. Işık sarı hafif renkli bir ışıktı bu nedenle fazla görünmüyordu. Luka gözlerini kocaman açıp tekrar etrafa baktı. Kimsecikler yoktu. Çöp kutularının olduğu yere doğru baktı. Çöp kutuları devrilmişti ve etrafında kediler vardı. Luka sesin oradan geldiğini düşünerek, kendini bununla avutup az da olsa rahatlamıştı.
Kapıyı kapattı ve sandalyesine geri döndü. Kahvesinden birkaç yudum alıp, korku ile açtığı kitabını alıp kaldığı sayfayı açtı. ''oradan'' diye başlayan satırın devamını okurken bir anda şömineden yanan ateş söndü. Sönme sesinden irkilen Luka, seslerin de ardından daha da korktu. Şömineye doğru döndü. Rüzgar esmiştir diye düşünüp şöminenin arkasında kalan, duvarın yerimi almış cama baktı. Luka gördüğü manzara karşısında baya korkmuştu. Yutkundu. Vakit kaybetmeden cep telefonunu alıp polisin numarasını tuşladı.
''Lütfen, lütfen bana yardım edin. Ölebilirim, öleceğim''
Haykırdığı kelimelerin de ardından panik olan personel kadın:
''Sakin olun. Rica ediyorum evinizin adresini söyleyin bana.''
Evin adresini veren Luka, ufak ağlamalarıyla:
''Lütfen acele edin. Ne olursunuz.''
Diye haykırmalarını sürdürdükten sonra sakinleştirmeye çalışan kadın telefonu kapatmadan önce desteğin geldiğini söyledi. Çok vakit geçmeden bir polis ekibi eve intikal ettiler. Bazı polisler etrafa bakınırken birkaç polis Luka'nın yanında durup olayı anlamaya çalışıyorlardı. Bir polis Luka'ya ne olduğunu sordu.
''Ne oldu? Bize olayı anlatabilir misin?''
''Çok korktum, öleceğim sandım.''
''Sakin ol, artık biz geldik. Kimse sana bir şey yapamaz. Hadi bana ne olduğunu anlat.''
''Evimde oturuyordum. Şöminenin önünde kahvemi içip kitabımı okuyordum. Birden şömine söndü. Kafamı çevirip baktım. Hiçbir şey yoktu. Rüzgardan mıdır diye tam şöminenin arkasındaki cama baktım. Bakmaz olaydım. Hiç güzel bir manzara değildi. CAmın tam da arkasında, elinde kocaman kanlı bıçak tutan bir gölge sırıtarak bana bakıyordu. Çok korktum ve hemen sizi aradım.''
Korkulu bir sesle konuşan Luka polisleri iyice şaşırtmıştı. Aynı zamanda eve daha yeni taşındıklarını da söylediklerine ekleyen Luka, polisleri derin bir düşünceye sokmuştu. Polisler yorgunluktan olduğunu söyleyip biraz dinlenmesini söylediler çünkü dışarıda hiçbir şey bulamamışlardı. Luka yorgunluktan olmadığını çünkü orada gerçekten bir şey olduğunu biliyordu, görmüştü de.
O sırada Luka'nın anne ve babası eve geldiler. Annesi hızla Luka'nın yanına gelerek ona sımsıkı sarıldı.
''Benim minik meleğim, iyi misin?'' diye sordu.
''İyiyim anne ama çok korktum.''
''Sakin ol bakalım, annen yanında. Sana zarar verecek olan kişiyi kendi ellerimle öldürürüm.''
Onlar orada sarılırlarken dışarıdan bir polis içeriye doğru geldi. Tam Luka ile konuşan polise bilgi verecekken, Luka'nın oturduğu sandalyenin arkasında bir şeyler buldu.
''Aman tanrım, bunlar da ne böyle''
Bağırmasıyla tüm dikkatleri üzerine çekmişti. Eğilip baktığında bulduğu şeyler, kanlı bir bıçak ve kanla yazılmış bir not buldu. Notun üzerinde yazan şey daha da ürpertmişti herkesi. Üzerinde ''Sıra sende.'' yazıyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİNDAN
Mystery / Thriller''Olması gerekenler olmadı. Olmaması gerekenler olmaya başlıyormuş gibi.''