one.

464 38 6
                                    

yavaş hareketlerle banka oturdu, fazla yavaş davranıyordu çünkü dikkatini çekmek istemiyordu. eğer dikkatini çekerse, tapılası mavi gözler ona dönerse, öpülesi dudaklar ona bakınca yalanırsa dayanamazdı. bu onun için fazlaydı, kalbi dayanmazdı.

fakat oldu, banka oturduğunda fazla aceleci davranmış olmalı ki bir çift mavi göz onun olduğu tarafa çevrildi. önce aldırmamaya çalışsa da göğsünde düğümlenen oksijen tüm omuzlarını düşürmüştü. kafasını başka yöne çevirirken içindeki korkuyla mücadele etmeyi denedi, tanrı bile onun bu haliyle savaşamazdı. ürkek bir ceylandı belki, içindeki korkularla atalanta* gibi savaştığını kimse bilmezdi. fakat yine de yenilen bir atalanta'ydı, korkulara yenilmiş bir tanrı.

derin nefeslerini almadan önce tekrar luke'a döndü. belki de dönmemeliydi ama yaptı; pişman oldu. onunkilerle aynı renk olan gözler ona sabitlenmişti. bu gözler ürkek ceylanın bile atalanta'yı yenmeine neden olmuştu. veya atalanta korkakça yerine tünemişti.

çocuğun adem elması hareket ettiğinde sakince gözlerini kapattı ve korkularını tek hamleyle yenmeyi bekledi. fakat içindeki henüz liseden beri taşıdığı bu korkuyu yenemiyordu, atalanta bile bunu yapamıyordu; çok güçlüydü bu korku denen duygu.

yaşamaktan da ölmekten de korkuyordu, ne yapacağına dair bir fikri yoktu. çoğu zaman boşuna oksijen tükettiğini düşünüyor ve sadece nefesini tutmayı deneyerek gözlerini kapatıyordu. fakat her dilediği gibi bu da olmuyordu.

diledikleri çok farklı değildi aslında. fazla klasiklerdi. adı alice olan biri nasıl farklı hayal kurabilirdi? ismi bile kitap yazarlarının seçmeyeceği türden sıradan ve basitti. alice.

sıradan alice. sıradan ismi olan sıradan alice.

ufak dudaklarından sakince soluduğunda gözlerini açtı ve hala ona bakan çocuktan gözlerini alı koyamadı. lise aşkının ona bakması omuzlarında tonlarca yük varmış gibi hissetmesine neden olmuştu. hatta neden bakıyor diye düşünmeden edememişti, yüzünde bir şey mi vardı?

belki sürmediği rujunu taşırmıştı veya belki de sürmediği rimeli fazla koyu olmuştu. olmayan şeyleri var etmeyi kesmeliydi belki ama rahat ediyordu işte.

aynaya bakmazsa çirkin olduğunu düşünemezdi.

aynaya bakmıyor, içindeki atalanta'yı öldürmek istemiyordu.

luke ince ve uzun parmaklarını alice'e doğru salladığında alice telaşla yanlarına bakındı. kimse yoktu. arkasına baktı. yine kimse yoktu.

kendisine el sallama ihtimali düşüktü belki ama bu güne kadar o fazla düşük olan ihtimallerle yaşamıyor muydu zaten?

alice gülümsedi.

luke gülümsedi.

kalpleri garip biçimde hızlandı.

atalanta kılıcını çıkardı, korkak ve küçük ceylan karanlığa çekildi.

"merhaba." luke dudaklarını oynattığında ses çıkarmamıştı, sadece dudaklarını okumasını bekliyordu.

alice kalbinin hızlanışını ve göğüs kafesine batmasının nedeninin luke olduğunu biliyordu, garip duyguyla savaşmayı denedi. nefes aldı.

"merhaba." konuştuğunda yanlış yaptığını düşündü, belki o da sadece dudaklarını oynatmalıydı.

luke ayağa kalktı, alice onu izlerken parmaklarını birbirine dolamadan edemedi.

luke son bir gülümseme armağan etti, ardından yürüdü.

sadece yürüdü.

ve alice ise sadece ağlamamayı diledi.

fakat sadece dilemekle kaldı.


*atalanta: yunan mitolojisinde geçen, yarı tanrı olan bir kadın savaşçıdır.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 09, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

let me breathHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin