1. Masalsı düğün

2K 50 76
                                    


'Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendine özgür bir mutsuzluğu vardır.'
Lev Tolstoy

Bugün tüm dünya son on yılın, hatta belki 21.yüzyılın Türkiye'sinde ve İstanbul'unda en muhteşem düğüne şahitlik etmeye hazırlanıyordu. Dünya basını, magazin programları son bir haftadır sadece bu olayı konuşuyordu. Türkiye'nin en büyük ve köklü iki ailesinin evlatları, Türkiye'nin en büyük iş adamı Cengiz Erdenet'in ortanca oğlu Çağatay Erdenet'le Cengiz'in iş ortağı, en yakın ve eski arkadaşı Baykal Kent'in kızı Efsun'un masalsı düğünü Türkiye ve dünya gündemine oturmuştu.
Bu aynı zamanda siyasi ve ekonomik bir evlilikti de. İki aile bağlarını birleştirince, Türkiye'de artık önlerinde hiç bir küçük şirket duramazdı, ne legal, ne de illegal alanda.

Kulağa ne kadar garip gelse de, bu Cengiz'den çok Çağatay'ın fikriydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kulağa ne kadar garip gelse de, bu Cengiz'den çok Çağatay'ın fikriydi. Çağatay Efsun'u gördüğü ilk andan ona aşık olmuş, adeta Efsun'un dillere destan güzelliği ve gözünü alamadığı gözleri onu sihirlemişti. Hatta Arık'ın Efsun'la okulda aynı sınıfta okumuş olmaları ve okul yıllarında sevgili olmaları gerçeği bile, Çağatay'ı fikrinden döndermemişti. Arık'ınki zaten çocukluk aşkı gibi gelip geçici bir hevesti ve abisi Efsun'a evlenme teklif etmek istediğini söylediğinde buna çok sevinmiş ve destek olacağını söylemişti. Efsun çok güzel, cesaretli, dikbaşlı, akıllı bir kızdı ve onu en iyi Arık tanıyordu. Abisine en iyi onun yakışacağından da bu yüzden emindi, tam abisinin zevkinde biriydi. Arık'ın gönlüyse başka birisi için çarpıyordu.

Efsun Çağatay'ın evlilik teklifini uzun süre reddetmiş ve bu düğünün olmaması için uzun süre diretmişti. Ne Çağatay'ın hediyeleri, ne gelecek kaynanası Olga'yla, babaannesi Makbule'nin onu ikna etme çabaları bir işe yaramamıştı. Efsun'u bu işe ikna edebilecek tek bir kişi vardı.

Cengiz oğlunun bu aşkını gökten indirilmiş altın kase gibi karşılamıştı ve hemen koşarak kadim dostu Baykal'ı ikna etmeye gitmişti. Neyse ki, Baykal da bu evliliğe sıcak bakıyordu. İki eski arkadaş, şimdiki iş ortağı ve geleceğin iki dünürü prensipte el sıkışıp anlaşınca, birer keyif kahvesi içmiştiler. Geriye işin en zor kısmı kalıyordu, prensesler gibi büyütülmüş ve bir istediği iki edilmeyen Efsun'u bu evlilik için ikna etmek. Bu görev baba olarak, Baykal'ın üzerine düşüyordu. Efsun babasının sözünden asla çıkmazdı, ama babası da asla ona istemediği bir şeyi yaptırmazdı.

Efsun Baykal'ın en sevdiği eşinden olan yegane kızıydı, diğer kadınlardan olan iki oğlunu hiç sevmiyordu. Büyük oğlu Nazım 18 yaşına kadar annesinin yanında babasının varlığından habersiz büyümüş, babasıyla ilgili gerçeği öğrendiğinde Ankara'dan kalkıp İstanbul'a gelmiş ve babasını bulmuştu. Baykal önce, oğlunu kabul etmemiş ve babalık testi istemiş, Nazım bunu kanıtlayınca da, mirastan pay istemeyeceği ve Kent soyismini taşımayacağı şartıyla yanına almıştır. Babasının avukatlık işlerini yürütüyor, ama asla aileden biri olarak, görülmüyordu. Küçük oğlu Emrah'sa yine annesi ve üvey babasının yanında büyümüş, sadece ayda bir kere ve özel günlerde babasıyla görüşüyordu. Emrah'ın çocukluğundan babasıyla ilgili hatırladığı tek şey sürekli yediği dayaklardı. O da şu an polis olarak çalıştığından ve babasının soyisminin ona kariyerinde engel olacağını düşündüğünden üvey babasının soyismini kullanmayı tercih ediyordu. Ama Baykal Emrah'ı Nazım'dan azacık daha çok sevmiş olacak ki, ona mirasından pay ayırmıştı.

ElfidaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin