Bazı insanların hayatında duyguya yer yoktur. Çünkü duygular yanıltır, duygular bedeni kötü huylu bir kanser gibi sarar adeta. Bu kişiler sadece mantık ile hareket ederler. Sanki mantık bir his değilmiş gibi...
***
Ağır ağır el arabasını ittirerek dik yokuşu çıkmaya çalışan adam nihayet yorulmuştu. Arabayı sokak lambasının direğine bağlayıp kaldırıma oturdu. Çok terlemiş ve yorulmuştu. Öğle sıcağında bu uzun yokuşu çıkmaya uğraşıyordu çünkü. Arabaya astığı çantasının içinden termosunu çıkartıp buz gibi suyu tek yudumda içti ve termosu yerine koydu. O anda arabasına hemen hemen kendi yaşıtı bir adam yaklaştı. Arabadaki kitaplara bakınmaya başladı. Satıcı hemen ayağa kalktı ve adamın yanına gitti.
''Aradığınız bir kitap var mı, yardımcı olayım?''
''Öylesine bakıyorum.''
Adam kitaplara biraz göz gezdirdikten sonra içlerinden birini seçti ve satıcıya gösterdi. ''Bu ne kadar?'' Satıcı, adamın seçtiği kitaba şaşırdı; bir yandan tebessüm ederek ''15 TL efendim.'' cevabını verdi.Kitabı alan adam bir müddet yürüdü ve iskeleye geldi, vapura bindikten sonra kitabı inceledi. Yazar Tan Sayman. İlk sayfayı açtı ve okumaya başladı.
***
Merhaba sevgili okurlarım. Nasılsınız? Biliyorum bu tavrımı tuhaf karşıladınız fakat bilmenizi isterim ki aslen bir yazar değilim. Hatta şuan elinizde tuttuğunuz bu desteyi yayınlayıp yayınlamamakta ne kadar kararsız kalmış olduğumu bir bilseniz... O yüzden acemiliğime vermenizi rica ederim sizlerden.
17 Kasım 1968'de İstanbul'da doğdum. Aslen memleketim Ankara fakat babam ben henüz doğmadan annemle birlikte İstanbul'a yerleşmiş. Orta halli bir ailenin tek çocuğu olarak büyüdüm .
77 yılında babamı bir trafik kazasında kaybettik. Babam öldükten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı . Çalıştığı fabrikanın lojmanında bizi daha fazla barındırmadılar ve kısa bir süre sonra anneannemlerin yanına Edirne'ye yerleşmek zorunda kaldık. Edirne yolu çok fazla uzun sürmemişti. Dedem bavullarımızı taşırken annem anneannemle bahçede konuşuyorlardı. Benimse canım çok sıkılmıştı bahçeden çıktım ve taşları bozuk dar sokakta başıboş yürümeye başladım. Sokağın başında boş bir arazi vardı . Mahalledeki çocuklar oraya top sahası derdi. Bazen Edirne'ye geldiğimde oradaki çocuklarla maç yapardık. O yüzden az çok insanlarını tanıyordum. Bu yüzden çevreye alışmam çok da zor olmamıştı. Top sahasına geldiğimde hiç kimse yoktu. Sadece daha önce görmediğim uzun, kumral saçlı bir kız vardı o da kenardaki otların içinde bir şeyler yapıyordu. Onun yanına gittim ve sordum. ''Buradaki çocuklar ne zaman gelirler biliyor musun?'' sesimden ürktü ve bir anda yerinde sıçradı. Kafasını sağa sola çevirip etrafa baktıktan sonra yutkundu ve sorumu cevapladı. ''Ben buraya yeni taşındım, bilmiyorum.'' dedi. ''Ben de yeni sayılırım. Dedemlerin evinde kalıyorum .'' yüzüme baktı ve kafasını salladı. Sonra beni ittirip hızlıca koştu ve kayboldu. Ben ne olduğunu anlamaya çalışıp kızın arkasından bakarken omzumda bir el hissettim. ''Hoş geldin Tan. Nerelerdesin?'' diye sordu. Bu ses Mehmet'e aitti.
'' Teşekkür ederim. Bundan sonra burada yaşayacağız annemle.'' ''Babanı duydum.'' dediğinde yüzüm düştü, başımı öne eğdim bir şey diyemedim. Mehmet elini omzuma koydu ve ''Sıkma canını, alışırsın '' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARP
Ficción GeneralTan adında bir adamın gençliğinde yaşadığı garip psikolojiyle kendini bambaşka bir hayata atmasını okuyacaksınız