Biz seniz Luna

16 4 10
                                    

Aslında medyayı öyküyü yazmamdan çok sonra keşfettim ama bence hoş bir benzerlikleri var dinleyin derim ;)

Yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Şimdiden teşekkürler ve iyi okumalar 🦊🖤

NOT*** Mideniz hasassa okumanızı önermem ^^



Yattığı yataktan uyuşukça kalktı ve ayaklarını aşağıya sarkıttı. Çıplak ayakları yere temas ederken yerin soğukluğu ile içi titremiş olsada fazla takmadı ve kulaklığını çıkartıp boynuna astı, arka planda çalan Cem Adrian'ın güzel sesi çok net bir biçimde duyuluyordu.

Yavaşca ayağa kalktı, kendini yaşlı, hasta ve ruhu çürümüş bir adam gibi hissediyordu. Ağır aksak adımlarla odasının kapısına ilerledi ve odasından dışarıya çıktı. İçeride ki oksijensiz ve sigara kokan hava dışarıda ki temiz hava ile çakışırken derin ve rahat bir nefes aldı.

Dar koridorun duvarına yaşlanarak ilerlemeye başladı. Salonun kapısının yanından geçerken içeride ki ailesinin tatlı kahkahalırına şait oldu, onlar için mutlu olmuştu ve saniyelikte olsa tebessüm etmişti. Sonra ise yine aynı yorgun adımlarla mutfağa ilerledi. Bardakları bulunduğu dolabı açtı ve bir bardak alıp hiç düçünmeden tezgaha fırlatarak parçaladı.

Cam parçaları etrafa dağılırken içeriden annesinin endişeli sesi duyuldu "Ne oldu Luna?" "İyi misin?" Kız sessizce boğazını temizledi ve neşeli bir sesle bağırdı "Evet! Sadece bardağı düşürdüm hemen toplarım" O kadar gerçekçi bir neşe ile çıkmıştı ki sesi bir an bu çatlamış kulak tırmalayıcı sesin kendisine ait olduğuna emin olamadı.

Düşüncelerini bir kenera attıktan sonra cam kırıklarının içinden en güzel olanını seçti ve parmağını narince üzerinde gezdirdi. Onaylar şekilde mırıltılar çıkardı ve cami cebine atıp tezgahın üstündeki camları topladı ve bir poşetin içine koyarak çöpe attı çöpün kapağını serçe kapatıp tekrar odasına yöneldi.

Içeriye girince ses çıkartmamaya dikkat ederek kapıyı kapattı ve  derin bir nefes aldı. içerideki oksijensiz hava başını döndürürken miğde suyunun ağzına kadar geldiğini hissediyordu.

Sertçe yutkundu ve hiçbir zaman kapatmadığı penceresine koştu  temiz havayı içine çekerken gözleri kararmaya başlamıştı. İstemsizce histerik bir kıkırtı döküldü dudaklarından "Bir gün beni bu çöplükte ölü bulacaklar" dedi kendi kendine ve son bir nefes alıp yaslandığın mermerden kendini geri itti.

Bir-iki adım sendelese de ayakta durmayı başarabilmişti ki bu bile onun için çok büyük  bir başarıydı çünkü neredeyse 2 yıldır doğru düzgün yemek yemiyor yediklerini de kusuyordu.

Vücudu hem farklı reaksiyonlarla (saçları aşırı  derecede dökülüyor, tırnakları saniyesinde kırılıyor ve bir yere dayanmadan uzun süre ayakta kalamıyordu) yemek yemesini söylüyor hem de yemesine izin vermiyordu. Kimi zaman yemek yeme düşüncesi bile midesinin bulamasına yetiyordu.

Sadece hayatta kalacak kadar yemek yemeye çalışıyordu. Bazen "Acaba hala nasıl hayattayım" diye düşünmeden edemiyordu. Asıl trajikomik olan ise ailesinin onun bu acınası durumunu görmemeleriydi. Kim bilir belkide sadece yok sayıyorlardı.

Kapşonlusunun kollarını iyice yukarı sıyırdı, kollarında ki kesikler şimdi gözler önündeydi. Kendini döner koltuğa attı ve cebindeki camı çıkartıp kolunun iç tarafına dayadı. Kim bilir belki fazla derin kesip damarınıda yırta bilirdi böylece (keşke).

Camı bir süre süzdükten sonra hızlıca çekicekti ki kedisinin dikkatli gözlerle onu izlediğini gördü. İçine tatlı bir şevkat duygusu dolarken onu nazikçe kucağına aldı. 4 yaşında bir kedi olmasına rağmen en ufak bir yaşlılık belirtisi olmayan siyah-beyaz kediye "üzgünüm Dünya'm" diyerek onu öptü ve odanın dışına attı ardındanda kapıyı kapatarak kilitledi.

Biz seniz Luna / One Shot Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin