"Neden hiçbirşey olmamış gibi davranıyorlar?"
"Onlarda bizi herkes gibi unuttu"
"Neden? Neden bana ya da bir başkasına değilde onlara?""Onlara her şeyi unutturduk çünkü senin gibi bu olayla yaşayamaz Allen gibi öldürürlerdi kendini Almira."
"Olanlar.. Peki ya olanlar?Gerçek miydi? Yoksa deliriyor muyum?"
"Bunu ben değil sen bilebilirsin."
Kızıl saçlarını savurarak koşturdu minik Açelya. Bağırdı "Anne! Gelmeyeceksin sandım doğum günüme." Sımsıkı sarıldılar annesi ile. Herkesin bakışları Açelya'nın boşluğa sarılan kollarındaydı.Herkes ölen annesi gibi delirdiğini düşündü. Ama kimse annesinin aydınlığın karanlığında hapis kaldığını bilmeyecekti.
Albümü tozlu raftan alıp eski yerime geçtim. Dışarıdaki güneşe karşı çıkar gibi cama çarpan ağaç dalları oda içerisinde yankılanıyordu. 3 yıl olacaktı bu albümü açmayalı. Gözlerimden akan yaşı silip kapağı çevirdim.Birkaç fotoğraf geçtikten sonra 3 aylık bir çocuğa rağmen oldukça gür kızıl saçlarını tepeden toplanmış kızıl çiller içinde gülen güzel kızımın olduğu bir fotoğraf çıktı karşıma. Açelyam.Uzun süredir görmediğim yüzünü kanlı görüntüler hariç zihnimden silmiştim sanırım.. Bu fotoğraflara bakınca daha da çok anlıyordum onun yüzünü unuttuğumu. Daha fazla sayfa çevirmedim çünkü elimde kalan son fotoğrafı buydu. Daha fazla büyüyememiş bu hakkı onun elinden alınmıştı. Albümün kapağını kapatıp tozlu rafa yeniden yerleştirdim. Görüntü amaçlı olan şöminenin karşısındaki uzun tekli koltuğa uzanıp gözlerimi yumdum. Çok sürmeden kapının çalınması ile hızla yattığım yerden kalkıp üstümü düzeltip kapıya ilerledim. Kulpu çevirmeme kalmadan kapının arkasındaki kişi açmış ve bana güler yüzle bakıyordu. Bende aynı şekil karşılık verdiğimde babam konuşmaya başladı.
"E kızım kalkmışsın!Neden aşağı inmiyorsun?Annen bir kahvaltı hazırlamış varya.. Mükemmel bir görüntü ya! Kadın şaheserler sunuyor bize.."
Küçük bir kahkaha atıp.
"Alemsin baba! Hemen iniyorum. Tam uyanamadım biraz daha uzanayım demiştim ama şaheser bir masayı görmekten geri kalamam."
"Bunu duyduğuma sevindim güzelim. Hadi gel inelim beraber."
Tek kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Birlikte merdivenlerden aşağı inerken annemin şenşakrak sesi ile babamın kolunun altından çıkıp hızla mutfak balkonuna doğru koştum. Hafif bir esinti olmasına rağmen camekan balkonun camlarının tümünü kapatmış masanın da en baş köşesine oturmuş annemi görmem ile birlikte ona sarılıp yanaklarından öptüm. Şuan yaptıklarım içimden gelerek olsa da içimdeki ağlama isteğini susturamıyordum. Onlara ne kadar normal davranırsam aslında bir o kadar da normal değildim. İçimdeki acı git gide büyüyor ve beni yiyip bitiyordu. Bu düşünceler ile anlık yüzüm asılsada hemen toparlayıp annemin sağındaki sandalyeye geçtim ve önüme ne gelirse tabağa doldurup yemeye başladım. Babamda karşıma geçmiş ve o kadar iştahlı yemek yiyordu ki aç olmayan ben bile şuan normalden daha da açtım.
"Kızım, bugün doktor Bülent bey aradı. Muayenenin olduğunu söyledi. Haber edeyim dedim. Bilirim böyle şeyler aklından çıkmaz ama!" başımı tabaktan kaldırıp,
"Hatırlatman iyi oldu anneciğim. Bu seferki randevu saatini hatırlıyordum sadece hangi salı gideceğimi unutmuştum." diyerek tebessüm edip tabağıma geri dönüp siyah zeytinlerden birini ağzıma atıp konuşmaya devam ettim.
"Birazdan duş alıp hazırlanıp çıkarım. Gelirken alınacak birşey varsa mesaj olarak iletirsiniz."
"Alınacak demişken.. Hazırladığın proje ne oldu kızım? En son 1.5 yıl kayıp ettiğin için gece gündüz çalışıyordun."
"Bitmek üzere. Çok küçük detaylar kaldı.Proje beğenilip başlanırsa iyi bir miktar para geçicek elimize. Olurda ben hasta olsam dahi babam çoğu sunum yapılacak detayları biliyor benim yerime o da gidebilir. Hayat bu ne olacağı belli olmuyor." zoraki bir tebessüm belirirken suratımda, annemin yüzünden akan yaşı silip ağladığını gizler gibi
" Ben bi su alayım, geliyorum siz devam edin. "diyerek sofradan ayrılmasını izledim.
"Baba bende hazırlanayım doydum zaten. Dediğim gibi siz halledersiniz geri kalanı" diyip sarılıp tombul yanaklarından kocaman öpüp merdivenlere yöneldim. Odamdaki banyoya girerek ılık bir duş alıp çıktım. Kızıl saçlarımı iki yandan balık sırtı örüp üstümü giyinmek için gardıropa yöneldim. Pantolonlarımın olduğu bölümden dar buz mavisi bir kot pantolon, üzerime de beyaz kayık yaka kazağımı giyip makyaj masasına doğru ilerledim. Pudra tonları bir ruj sürüp rimel sürerken odamın kapısı çaldı."Müsaitmisin kızım?"
"Müsaitim anne gel" annem aralık olarak bıraktığı kapıdan kafasını uzatıp oda içerisinde beni aradı gözlerimiz birleştiğinde beni baştan aşağı süzüp. "Saçların ıslak çıkma. Ya kurut ya da şapka tak. Dışarısı çok soğuk." diyerek yanıma geldi. Önümde durup makyaj malzemeleri arasından aldığı allığı yanaklarıma ufak ufak değdirdi. Çenemi kaldırıp biraz daha inceledi.Ardından yaptığı şeyden memnun olmuş gibi gülümseyerek." Kimin kızı? Tabiki benim. Bu kadar güzel olacağını bilsem birde ikizin olsun diye dua ederdim Almiram"
"İkizler aynı kaderleri paylaşır derler. Eğer öyle olacaksa istemezdim." yüzümde buruk bir ifade ile kalkıp gri paltomu ve gri omuz çantamı alıp içine masamda ki paraları ve telefonumu koyup anneme geri döndüm. "E çıkayım ben. Bilirsin Bülent bey geç kalınca ona gitmek istemediğimi sanıp on kez arıyor." annem de bu dediğime gülünce,bende gülerek ona sımsıkı sarıldım. Onlara her an sarılıyordum çünkü biri de Açelyam'ı aldığı gibi onları da benden alacaklarmış gibi hissediyordum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEKERRÜR
FantasyHayatın bir kesim noktası vardır ya herşey eskisinden daha farklı olur sen bile.. İşte tam o kesim noktasında,senin başından beri farklı olduğunu öğrenseydin ne olurdu?Sana benzeyen çoğu kişinin olduğu bir yerde tarihin tekerrür ettiğini iddia eden...