Hava sıcaktı. Olması gerekenden daha da sıcaktı hatta. Eriyordum. Bu sıcaklık kesinlikle normal değildi. Çimlere avuç içimi dayamış oturuyordum. Gömleğimin ilk iki düğmesini açmıştım. Lise son sınıf öğrenci olmanın verdiği hissiyatle dinlenecek yer arıyordum. Ağacın sağladığı gölgenin altında dinlenebileceğim kanısına varıp kendimi buraya atmıştım. Zira, buradan kalktığım an yapacağım tek iş test çözmek olacağı için olduğunca kıçımı sabitlemiştim. Evde beni bekleyen bir ablam vardı. Onun bana verdiği desteklerin minneti olarak beklediği tek şey buydu. Çok çalışmak. Kaytardığımı görünce beni pişman edeceğini de biliyordum. Böyle dediğim için onun katı biri olduğunu düşünmeyin. Aslında, gittiğim her yolda arkamdan gelen beni bir başıma bırakmayan biriydi. Bugün sağlıklı bir okul yaşamım olduğu için ona borçluydum. Tek tutkum bir gün kendi dans stüdyomu açmaktı. Bunu yapabilmemi o da istiyordu aslında ama önce akademik olarak bir yerlere gelmemi de istiyordu. Beni o yetiştirmişti sonuçta. Kendisi edebiyat öğretmeniydi. Bana sürekli aşk şiirleri okurdu. Bu aşk şiirleriyle kızların kalbini çalabileceğimden bahsederdi hep. Kaçıncı yüzyılda yaşıyorduk ki tanrı aşkına? Ablam ve benim kafam kesinlikle aynı şekilde çalışmıyordu. İlk kez kız arkadaşımı eve davet ettiğimde bana ona yeterince sevgi göstermediğimi söylemişti. Ona şiirler okumam gerektiğini ve gönlümü hoş tutmam gerektiğini söylemişti. Ancak, bilmiyordu ki o işler artık öyle yürümüyordu. Onun döneminde işler nasıl gidiyordu bilmiyordum ama benden de o tutumu beklememeliydi.
Duyduğum öksürük sesiyle kafamı o yöne çevirdim. Düşüncelerim beni alıp götürmüştü. O öksürük sesi bir anda kafamın içinde ışıkların yanıp sönmesine neden olmuştu. "Siktir." İçimden ettiğim küfür ağzıma taşıp dışarıya vurmuştu. Hızla ayağa dikildim. Karşımdaki mor saçlı kıza ilerleyip onu kollarından tuttum. Yüzümdeki ciddi ifadeyle gözlerinin içine baktım. "Benimle soğuk bir şeyler içmeye ne dersin?" Gözlerini kırpıştırdı. Böyle bir şeyi duymayı beklemediği kesindi. Aslında ben de kendimden böyle bir hareketi beklemiyordum. Onu ikna edici kelimelere ihtiyacım vardı. Gözümün ucuyla yakasındaki ismine baktım. Kang Dasom. Yüzümdeki ciddi ifadeyi silip gülümsedim. "Biliyorum, bu biraz tuhaf ama lütfen Dasom..." Yüzünde gözlerim gezinmeye başladı. Gözlerini kırpıştırmaya devam ediyordu. Uzun kirpikleri vardı. Onun bu kadar yakınında olduğumu fark edememiştim. Yeşil lenslerinin ardındaki gözler beni merakta bırakmıştı. Dudağında pembenin en açık tonundan bir ruj vardı. Yumuşak görünüyordular. İçimdeki dudaklarına dokunma dürtüsünü anlamdıramamıştım. Zaten, ifadesizce bakıyor olması hiç de yardımcı olmuyordu. Beni farklı düşüncelere itip duruyordu.
Ellerimi kollarından ayırıp kafamı yere doğru eğdim. Haklıydı. Sonuçta beklenmedik bir şekilde böyle bir teklif alıyordu. Alt dudağımı dişleyip tekrardan gözlerinin içine baktım. Artık bakışlarım ona yalvarıyordu. Dudağının kenarı kıvrılmaya başlamıştı. Kendini gülmemek için tutuyor gibiydi ama sonuç olarak salıvermişti kahkasını. Bu beni ürkütüyordu. Sonunda kendini dizginleyebildiğinde kolunu omzuma attı. Gözlerimi kısıp ona bakmıştım. Beni olduğum yerden sürüklüyordu. Çıkışa doğru... Sonra bana döndü. "Tamam, seninle soğuk bir şeyler içerim Hwang Hyunjin." Gözünü kırpıp önüne döndü. Ancak, ben onun bu ani ruh değişimine anlam verememiştim. Yine de teklifimi kabul etmiş olduğu için sorun yoktu.
okunması dileğiyle...
teşekkürler<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
she's not afraid, hwang hyunjin
FanfictionStray Kids Hwang Hyunjin ♡ - Neden aşktan korktuğunu bilmiyordum. Ancak, onu bırakmaya niyetim de yoktu. Onunla geçirdiğimiz her an hiçbir şey ifade etmiyor olamazdı, değil mi? Çimenlere uzanmış yıldızları izlerken sadece benim mi kalbim hızlı hızlı...