09!hyunjin

279 51 22
                                    

Saatler birbirini kovalarken ben çoktan hazırlanmış, dışarıya adımımı atmıştım. Üzerimde beyaz tişörtüm, altımda açık renk kotum ile buluşma için hazırdım. Onunla ilk defa okul kıyafetlerim olmadan buluşacaktım. Çok özensiz olduğumı düşünsün istememiştim ama sanırım pek de çabalamış olduğum söylenemezdi. Gerçi, bunu düşünüyor olmamı gerektirecek bir şey söz konusu değildi. Kendi düşüncelerimi baltalıyordun yine ve yine. Sonuçta o Dasom'du. Özel birine benziyordu. Onun karşısında paspal bir kılıkla gidemezdim. Pekala, normal hayatımda da dikkatsiz giyinmiyordum. Bu düşüncelere sürüklenmek gerçekten yorucuydu.

Saat sekize beş varken ben kafeye varmıştım. Terastan güzel bir yer seçip onu beklemeye başlamıştım. Aslında, bu kadar heyecanlı olmayı istemiyordum. O geldiğinde elim ayağıma dolanırsa ne yapardım? Elimden geldiğince iplerı bırakmamalıydım. Düşündükçe düşüncelerim çığırından çıkıyordu. Kaybolmamak elde değildi. Daha önce Eunbi ile hiç böyle olmamıştı. Onunla flört etmeye başladığım zaman, gayet de sakindim. Onun da heyecanlı bir tavrı yoktu. Yavaş yavaş kendimize alışmıştık. Yormamıştık birbirimizi. Bir saniye, ben Dasom'la flört bile ediyor değildim! Arkadaştık sanırım.

Masadan çıkan seslerle yanımdaki kişiye baktım. Bir eliyle masaya vurmuştu. Sanki beni yoklamıştı. "Merhaba Hyunjin, seni düşüncelerinden ayırdım mı?" Karşımdaki sandalyeye otururken gülümsüyordu. Saçlarını topuz yapmıştı bu sefer. Üzerinde düz siyah bir tişört ve kot etek vardı. Onu hızlıca süzmüştüm. Bu haliyle bile harika görünüyordu.

Gülümseyerek cevapladım onu, "Sadece ne sipariş versem diye düşünüyordum. Hoş geldin Dasom." Yüzüme boş boş baktığında yanlış bir şey söylediğimi düşünüyordum ki içimi rahatlamak istercesine içimi rahatlattı. "Tabii ki de, şefin spesiyalini sipariş vereceğiz! Burada bundan daha iyisi yok." Bunu söylerken gözüme çok şirin gelmişti. Ya da ben yine abartıyordum.

Siparişimizi verdikten sonra onun kız kardeşiyle neler yaptığını dinlemiştim. Yorgun olduğunu söylüyordu ama aynı zamanda bu pizzayı yerse daha iyi olacağını da söylüyordu. Bilmiyordum ama ağzından çıkan her kelimeyi keyifle dinliyordum. Sanırım sihirli güçleri vardı ve ben onun tesiri altında kalmıştım. Bu kadar çabucak kapılmak belki de yanlıştı. Onun ne düşündüğünü kestiremiyordum. Benimle sadece arkadaş olmak istiyor olabilirdi. Kafamı ağrıtmaktan başka bir işe yaramıyordum yine.

"Bu arada, biliyorum çok tuhaf ama alışveriş yaparken Eunbi ile karşılaştım." Yüzü büyük bir ciddiyetle bana bakıyordu. Zaten Eunbi ismini duyunca ben de gerilmiştim. Dasom'u daha da kendi işlerime bulaştırmak istemiyordum. Devam etmesi için kafamı salladım. "Seni sordu ilk başta. Ben de biraz sert çıkıştım ve onu ilgilendirmediğini söyledim." Bir saniye... "Ne dedim, dedin?" Dasom gülmemek için dudaklarını dişlerken kendime lanet ediyordum. Bunu söylemem gerekiyordu. "Yani, neden öyle dedin ki? Sonuçta Eunbi benim..." Rahatsız olmuş bir şekilde gözlerini devirdi. "Evet, senin eski kız arkadaşındı. Sen de onu kendinden uzak tutmak istiyordun. Bu yüzden ben de sert olursam mesajımı alır diye düşündüm."

Kafamı kurcalıyordu. Yüz ifadesinin bu kadar çabuk değişmesi nedeniyle muallakta kalmıştım. Oynadığımız bu oyunu fazla ciddiye alıyor olabilir miydi? Ya da Eunbi'den nefret ediyordu. "Ben... Teşekkür ederim, Dasom. Bu kadarına gerek yoktu. Yeterince yardımın dokundu." Gözleri masanın üzerine düştü. Sessiz kaldık bir süre. Sonra zaten siparişimiz gelmişti.

 Sonra zaten siparişimiz gelmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


kitabı batırıyorum.
gerçekten.

okuyan üşenmesin oy atsın;)

she's not afraid, hwang hyunjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin