0.1

65 4 0
                                    

Dayanamıyorudum artık. Başıma neler neler gelmilşti şu kısacık akşam zamanında.  Hem ben hangi akla hizmet bu kıyafetle çıkmıştım dışarıya. Bilmiyorum. Şimdi ne yapacaktım ki? Eve de gidemezdim. Ailem en kocamanından siktiri çekmişti. Gerçi aile de denmezdi ya onlara. Bir adet üvey baba, paraya tav olan, kendi havasına düşkün bir adet anne.Sırf kendi rahatı için  bırakmıştı beni. Ben ise bunu gruruma yedirememiş evi terk etmiştim. O an aklımın bir karış havada olduğu bes belliydi. Nerede kalacağımı düşünmemiş, kuyruğum sıkışınca ise sokakta gecelemeye karar vermiştim. fakat itiği-kopuğu hesaba katmamıştım.

 Sessizdim. Arkadan gelen çoklu ayak seslerini ayırt edebiliyordum fakat, tepki vermeye gücüm yoktu. Ayak sesleri hızlandığında koştuklarını anlayabiliyordum. Şuan tek yapabildiğim sessizce ağlamaktı. Az sonra hıçkırarak ağlayacağımı bilsemde kendimi durdurmaya çalışmıyordum.

 Önümde iki kişi durduğunda kollarımı bedenime daha çok sardım. Zaten canım acımıştı kollarımla bedenimi sıkmaktan. Büyük ihtimalle beni hazır buldular ve onlar da dokunup gidecekti. Ben ise çığlık çığlığa yardım istemek için bağıracaktım. Fakat yine aynısı olup, beni kimse takmayacaktı ve duymazdan geleceklerdi. Yavaşça dizlerinin üstüne çöktü ve elini çeneme koyarak ona bakmamı sağladı. Diğerinin ise etekleri tututmuş, yumruğunu sıkıyor, sinirli olduğunu belirten bir biçimde uzun parmaklarını saçlarından geçiriyordu. Nedenini çözemedim.

 Mavi gözlü olanı konuşmaya başladı;

" Bizimle gelmeye ne dersin. Ve ya aileni arayabiliriz. Sana yardımcı olabilirz." Sesi boğazını biri sıkıyormuş gibi çıkıyor, zorlanarak konuşuyordu. Diğeri ise aynı şeyleri tekrarlıyordu. Benim, ağlamaktan, içimdeki hırsı bir şekilde boşaltmaktan başka çarem yoktu. ailem yoktu. Cevap  verecek gücüm ise hiç hiç yoktu. Cevap vermeyince

"Tamam. Telefonunu verir misin?" diye sordu, yine mavi gözlü olanı yapmıştı bunu. Diğeri kendini zor tutuyor, her an patlayacak bir bomba gibiydi. Ve BOM!

" Gerizekalı mısın Gediz! Görmüyor musun kızcağızın halini? Al kucağına götürelim. Ailesi olsa bu durumda mı olur?!" En sonunda gürlemişti. Gediz denilen ise yavaşça beni kollarının arasına aldı. Sarılma gibi algılayıp, güvende hissetmiştim. Keskin nane kokusu hoşuma gitmişti. Popomu yerden ayırdığında gözlerimi yummuştum. Psikolojimi alt üst etmiş olaydan sonra toprlanmam uzun sürecekti. Herkes bunu rahatlıkla anlayabilirdi.

 " Arabayı getireyim." Kucağında olduğum kişinin boynuna tutunmak için, kollarımı sardım. Hala ağlıyordum.

*****

Mavi gözlü çocuk, arabada yanıma oturmuş, kollarını kirli bedenime sarmıştı. O böyle yaptıkça ağlayasım geliyor, boğazıma büyük bir yumru oturuyordu.

Araba durduğunda bir sitedeydik, tahminimce. Küçük küçük villalar, bir onlar kadar küçük, sevimli bahçeler. Bahçelerin hepsinde olmasa da çoğunda büyüklü  küçüklü köpekler vardı ve, uluyorlardı. Böyle bir ortamda ağlama isteğim daha da arttı. Ama bu sefer sessiz  değil, bağırarak ağlamak geliyordu içimden. Zordu. Çok zordu. 

" Hadi gel, güzelim." Uzattığı elini tuttum. Ayakta duracak gücüm, dermanım yoktu. Bıraksalar yere bir patetes çuvalı gibi yayılr, kalkamazdım. 

Şirin villalardan birinin kapısını açtılar. Görüntü bulanıktı fakat evde ışığın olduğunu kör insan bile fark ederdi. Evde başkaları da vardı büyük ihtimalle. Arabayı süren, kapını zilini çaldı. Ayak sesleri kulağımı doldurmuştu. Korkuyordum.  Bir an önce içeri girmek istiyordum. Bu yaptığım büyük aptallıktı fakat kimenin yapmadığını oblar yapmış, hıçkırıklarımı dindirmişlerdi. Kapı açıldığında elinde ayısı olan, saçı yandan topuzlu, pijamalı bir kız açtı. Güler yüzü beni gördüğünde solmuştu. Harika mimikleri, gözünün dışına çıkmayan eyelinerı onu bir hayli sevimli kılıyordu.

" Abi! Geçin içeri. Hadi!" Sesi de bir o kadar sevimliydi. Benim düşündüklerim ruh halim ile hiç bağdaşmıyordu. Benim şuan oturup nasıl ve ne durumda olduğumu düşünmek olmalıydı. Kafamı dağıtmaya çalışıyordum galiba.

 Yavaşça içeri girdik. Büyük ihtimalle beni düşünüyordu. Maksimum iyi bir insan olduğu belliydi. Kız koluma girdi. Mavi gözlü olanı, kolumdan çıktı.

"Banyoya götür, sonra ise... Beraber uyuyun." Kız homurdanarak kafasını salladı. Memnun değildi ki, ben de onun yerinde olsam memnun olmazdım. Yolda bulduğunuz bir kıza acıyıp eve getiriyorsunuz, ardından yatağınızı paylaşmak zorunda kalıyorsunuz. Berbat.

 Merdivenlerden güçlükle çıktığımda, koridorun sağındaki ikinci kapıyı açtı. Yumuşacık ses tonu vardı. Huzur vericiydi de ayrıca.

"Sen bir duş al. Kıyafetlerimden veririm. Hadi."  Hiç dermanım yoktu, fakat yapmak zorundaydım. "Peki" diye fısıldadım. Sesimin kısılabilme olasılığını düşünmüştüm. Çok ağladığım zaman sesim kısılır, hatta bazen nefes bile alamazdım. Banyoya girdim. Birsürü biblo ile süslenmişti. Kırmızı ve lacivert renklerin hüküm sürdüğü, biblolarla iç açıcı hale gelmişti.

Suyu ayarladığımda derin bir nefes aldım. Gözümün önünden yaşadığım iğrenç anlar, hız trenine bindirilmiş gibi geçiyorlardı. Tüylerim diken diken oluyor, boğazımdaki yumru yerini alıyordu. Sıcak suyun vücudumdan geçişini izledim. Şu anki durumum... İçler acısı. Banyonun kapısı açıldığında yumuşacık ses dudağımın kıvrılmasına neden oldu.

"Kıyafetleri buraya bırakıyorum, hayatım. Bornoz, saç kurutma makinesi ve tarak dolapta. Ama pembe tarağı kullanmanı tavsiye ederim. Banyodan çıktıktan sonra da... Aşağıya gel. Birşeyler atıştır." Kapının kapanma sesini duyduğumda iç geçirdim. Harika insanlarla karşılaştım. Onlara borçluyum. Ssaçlarıma son kez su tuttum. Banyodan dışarı adımımı attım. Saç kurutma makinesine, tarağa ve bornoza dolapta demişti. Fakat herşey dolabın  üstündeydi. Büyük ihtimalle benim için hazırlamıştı.

 İşlerimi hallettikten sonra merdivenlere yöneldim. Koridordaki aynada kendimi gördüğümde içim cız etmişti. Göz altlarım morarmış, gözlerimin içi kırmızı, dudaklarım ise şişmiş gibiydi. Aynanın başında daha fazla bekleyip, kendimi üzmemek için ayrıldım. Aşağıda Gediz -ismini arabayı kullanan çocuktan duymuştum- hararetl, hararetli konuşuyordu. Beni görünce tüm sinirini bir kenera bırakıp gülümsemeye çalıştı.

" Gel otur." Yavaşça köşeli koltuğa oturdum. Ağzımı bıçak açmamış, geldiğimden beri hiç konuşmamıştım. Artık konşma gereği duydum.

" Adım Yazel." Onaylarmış olduklarını belirten sesler çıkardılar. Kız, elinde hala bırakmadığı ayının kulağıyla oynuyordu. Pek bir düşünceliydi. Mavi gözlü olanı,

"Gediz."

" Ayberk" Bunu arabayı kullanan çocuk söylemişti. Bana en başından beri acıdığını belirten bakışlar atıyordu.

" Alba" Bu, sevgilelerin ayrılışını konu alan, Fransızca bir şarkıydı. Beğenmiştim.   Alba benim elimden tuttu ve yukarı doğru ilerledik. Yukarı çıktığımızda koridorun solundaki üçüncü odaya girdik. Oda posterle doluydu. Büyük bir hayran olduğu kesindi. The Vamps, 5 Seconds of Summer, Rihanna ve Taylor Swift posterleri çokluca vardı. Arabalara olan merakını da osterlere yansıtmıştı. Odanın bir duvarını kaplayan kitaplık dikkat çekiciydi. Geriye kalan raflarda ise, biblolar ve daha bir sürü ayıcık vardı. Çalışma masasının üstünde test kitapları ve iki, büyük camlı  gözlük vardı.Şeker pembesi ile boyanmış duvarların arasında sim de vardı. Kısaca hayalimdeki oda buydu.

Odada ilerlediğimde üç tane yere koyulmuş armut koltuk vardı ve biri küçük bir uykucu tarafından ele geçirilmişti. Alba yatağın çarşafını açtı. Üstümdekileri değiştirmeme gerek yoktu, çünçü Alba'nın bana verdikleri gecelikti. Yatağı işaret ettiğinde yatağa doğru uzanıp duvarın olduğu yere yattım. Fakat uyuyabileceğimden hiç emin değildim. Büyük ihtimalle kabuslarla dolu bir gece olacak.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 12, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Black *Colour serries 1*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin