prologue

72 13 2
                                    

İddia edebilirim ki eski bir kıyafet parçası, sahibi hakkında çok fazla bilgi verir, adeta bir kimlik gibi.

Ona ait binlerce kumaş parçası var dolabıma sakladığım, hepsi onun kadar coşkulu, onun kadar hassas ve utangaç. Onun tutkuları ve korkularından işlenmiş ilmek ilmek. Göz yaşları ve gülüşleri sinmiş üzerlerine.

Şimdi, dizlerimin üzerindeki yer yer sökülmüş, pahalı olduğu her yerinden belli olan salt ipek fuların yumuşak yüzeyini okşarken sahibini gördüğüm ilk geceyi tahayyül etmekten alıkoyamıyordum kendimi.

Hayatının her lâhzasını bohem şekilde yaşayan bir zat olarak söyleyebilirim ki ömrü hayatımda yaşadığım en olağanüstü olaylardan biriydi onunla yollarımızın kesişmesi.

O gösterişli geceye tezat, öyle müthiş bir sadelikle karşıma çıkmıştı ki, birçoklarına göre bu en basit tabiriyle bayağılıktı, fakat o tüm bu zıtlıklarına rağmen gecenin en nadide parçası olmayı başarmıştı.

Gerçek şu ki, onun en şatafatlı çiçekleri bile kıskandıracak duru bir güzelliği vardı, teni beyazlığını aydan almıştı adeta. O, bir sedef gibi parlarken ona tutulmamak benim ne haddime?

O zamanlar onun güzelliğini ve olağanüstülüğünü tanımlayacak kelimelerim yoktu, şimdi bile yeterince yok. Hülasa, ancak bir ahmak ona kapılmadan durabilir mamafih bu da oldukça olanaksızdır.

Bakışlarımızın kesiştiği ilk anda bile müthiş bir ateşle kavrulmuş gibi hissediyordum. Fakat şimdi anlıyorum ki beni ve kalbimi böylesine tutuşturan şey, onun gözlerindeki kor alevlerin ta kendisiydi.

Gecenin ilerleyen saatlerinde nihayet onunla tanışabilme şerefine nail olabilmiştim. O kısacık zamanda avuçlarımın içinde hissettiğim teni, kulaklarıma adeta bir şölen yaşatan sesi ve gözlerime bakmaktan çekinen gözleriydi artık tek taptığım.

Sanki ruhum onun istidatlı ellerinde yeniden yaratılmıştı ve ben hudutsuz bir sadakatle deli divane olmuştum yaratıcıma. Bilsem ki Tanrı ondan güzel değil hiç durmadan oracıkta kapanırdım dizlerine.

Bir erkeğe bu denli bağlanmak o zamanlar beni dehşete düşürmüştü, aylarca kendime gelememiştim. Mamafih onun sesini duyduğum her an yabancı olduğum bir huzur oluşuyordu içimde. Ona aşık olmaya ne hacet, ben çoktan onun kulu olmuştum gözlerden ırak. Bilhassa gözlerine esir düşmüştüm.

İsmi bana ılık bir yaz akşamının sevimliliğini hatırlatsa da özünde o, hoyrat kış rüzgârlarından farksızdı. Öylesine hırçın, öylesine yakıcı. Öylesine tezattı birbirine. Hülasa, bu tezatlıktı sonumu getirecek olan.

üç paralık opera | hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin