a day in woodvale

50 8 14
                                    

Kış mevsiminin son demleriydi. Güneşin tesirinin daha çok hissedildiği zamanlardı, önümüz bahardı. Kasabanın yerel halkı, bahar şenlikleri için hazırlıklara başlamıştı çoktan.

Kuşluk vakti, çok da şatafatlı olmayan aile yalımızın terasından denizi izliyordum. Hırçın dalgaların kıyıya hoyratça çarpışları ve bu çarpışlardan teşekkül eden huzur verici sesi. Böylesine yıkıcı bir eylemin bu denli yaratıcı ve yatıştırıcı bir sese zuhur etmesi beni bir şeyleri sorgulamaya yöneltmişti.

Her zaman böyle mi olmak zorundaydı? En büyük eserlerimizi en müthiş düşüşlerimizde mi vermeliydik? Potansiyelimize ulaşmak hatta hudutsuzlaşmak için hırçın dalgalarca dövülmeli miydik? En aciz zamanlarımız mıydı bizi sarsılmaz kılan? Düşüncelerim arasında boğulurken Maria'nın sesiydi beni çekip çıkaran bu ikilemler çukurundan. "Sam, bugün erken uyanmışsın bir sorun yok değil mi?"

İnce sesi geniş odada yankılanırken gözlerimi kapatmış, istifimi bozmadan onun cılız sesiyle harmanlanan dalga seslerini dinlemeye devam etmiştim. Kapalı gözlerimi yavaşça açıp yüzüme tasasız bir tebessüm yerleştirdim. " İyiyim." dedim, iletimi almış olacak ki geldiği gibi sessiz ve sedasız geri gitti.

Onun gidişinin ardından terası terk edip göz alıcılıktan fazlasıyla uzak odamın kapısına doğru ilerledim, ortalık oldukça sakindi. Güneş doğalı yarım saat oluyordu neredeyse, henüz kimse uyanmamıştı anlaşılan, ben ve Maria hariç.

Merdivenlerden indikten sonra adımlarım mutfağa yönelmişti, tahmin ettiğim gibi Maria buradaydı, kahvaltı için kruvasan pişiriyordu. Beni görünce sıcak gülümsemelerinden birini takındı suratına, "Kahvaltı birazdan hazır olur ama çok acıktıysan sana atıştırmalık bir şeyler hazırlayabilirim." dedi.

Cazip teklifini kibarca reddederken tıpkı onunki gibi bir gülümseme vardı dudaklarımda, "Teşekkür ederim, aç değilim, birazdan çıkacağım zaten. Kasabada birkaç işim var, bir de şenlik için terziye hazırlattığım takımımı alacağım." Bana soramadan kafasındaki soruları cevapladığımda biraz afallamış görünse de sonrasında toparlanıp kısa bir baş sallayış ile beni geçiştirmişti.

Mutfakta sessizce kahvemi içtikten sonra hemen ayaklandım. Sabahın bu saatinde sorgu sual çekecek hâlim yoktu, bilhassa büyükannemden. Nihayet kendimi yalıdan dışarı attığımda derin bir nefes aldım, aldığım taze nefes ciğerlerime ulaşıp içimi yeşertirken kafamın üstündeki bütün kara bulutları da dağıtmıştı bir çırpıda.

Yavaş adımlarla kasabaya ilerledim, telaş etmemi gerektirecek bir şey yoktu ne de olsa. Yanından geçtiğim ayçiçeklerine bakarken gülümsedim, dönüşte yanıma bir tane almayı kendime tembih ederken aklım yine kız kardeşime gitmişti. "Sam!" duyduğum tanıdık sese eş zamanlı olarak kafamı, sesin geliş yönüne çevirdim, gördüğüm yüz gülümsememe sebep olmuştu.

Gelen Betty'di, güneşi arkasına almış tıpkı güneş gibi ışık saçarak bana geliyordu. Adımlarını hızlandırıp kısa sürede yanıma ulaştı, yan yana kasabaya doğru yürürken Betty, düzensiz nefeslerini dizginlemeye çalışıyordu. Havadan sudan konuşurken laf arasında, kasabaya yeni ailelerin taşındığını, söylemişti bana. Şaşırmamış ve üstelememiştim, yılın bu zamanı Woodvale kasabasına gelen çok olurdu.

Nihayet merkeze vardığımızda tellalların sesiydi bizi karşılayan, öte yandan zangoçlar kilise çanlarını çalıp uyanma vaktinin geldiğini hatırlatıyordu kasabalılara. Betty'yi arkadaşlarının yanına bırakıp veda ettikten sonra işlerimi halletmek için evvela postacının yanına gittim. Cebimden, Venedik'teki arkadaşım Chris için yazdığım mektubu çıkarıp gönderilecek mektupların arasına bıraktıktan sonra postacıdan ayrıldım.

Takımımı almak üzere terziye doğru ilerlerken aklıma üç gün sonraki bahar şenliği gelmişti, dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da gözle görülür bir sınıf ayrımı vardı. Bahar şenliği ve türevi etkinlikler toplumun bu iki, uç kesimini bir araya getirebilen sayılı olaylardandı. Tasasız geçmesini ummaktan başka yapacak bir şeyim yoktu, zaten hayatıma çok büyük bir tesiri de olmamıştı hiç. Her yıl olduğu gibi sıradan ve bohem geçecekti. Buna oldukça emindim, bunun verdiği öz güven ve gönül rahatığıyla terzinin mütevazi dükkanından içeri girmiştim. Önümüz bahardı, en kötü ne olabilirdi ki?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 01, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

üç paralık opera | hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin