Kurtlar ulumaya başlamıştı. Başı boş bir kara bulut ,köyün üstüne hücum edercesine geliyordu. Köy halkı giderek korkmaya başlamıştı. Çocuklarını yanlarına çağırıyor, bir an önce çadırlara girmelerini söylüyorlardı. Çocuklar da korkmuştu ama ruh hayvanları olan kurtları yalnız bırakmak istemiyorlardı. Onları da çadıra sokmak istiyorlardı ama bugüne kadar her zaman yanlarında olan ruh hayvanları, bu sefer onlarla birlikte olmak istemiyor gibilerdi.
Bunca ses ve karmaşadan sonra köyün reisi çadırından dışarı çıkıp olanlara bakmaya karar vermişti.
Dışarı çıktığında tepede duran kara bulutu görünce dona kaldı.
Kadim efsanelerdeki işaretlerden biriydi bu.
Kutsal Ruh olan Ulu Kurt'u temsil etmekteydi.Bir anda bulut köyün tam mekezine hızla iniş yaptı. Bulut, şekilini değiştirmeye başladı. Ne olduğu daha yeni anlaşılmaya başlanmıştı ki kurtlar ulumayı bıraktı ve iki patilerinin üstüne çömelip inlemeye başladılar.Ulu kurt karşılarındaydı. Köyün reisi hızlıca yere çöktüğünde bütün köy halkı onun yaptığının aynısını yaptı.
Ulu kurt kadim dilde bir şeyler konuşmaya başlamıştı. Bu dili sadece köyün reisinin ailesinden gelen erkek çocukları öğrenebilirdi.
Diğerlerinin öğrenmesi yasaktı. Kadim dilin canlı yaşayan bir varlık olduğu söylenirdi. Eğer bu dili öğrenip kontrol edemezsen sonuçlarına katlanman gerekirdi.
Köyün reisi Harkte korku dolu bir yüz ifadesiyle ayağa kalktı ve Ulu Kurt'un yanına geldi.
Ulu Kurt konuştukça karanlık sanki daha çok artıyor, kurtlar daha çok inliyordu.Harkte kollarını açtığında kucağında düşman oldukları kabilelerde yaşayanlara oldukça benzeyen bir bebek vardı.
Bebeği kucağından atmak isteyince Ulu Kurt öyle bir uludu ki bütün kurtlar ayağa kalkıp ruh eşi oldukları çocukların üstlerine sert bir şekilde zıpladılar. Bütün bir köy halkı bu olanlara bir anlam veremiyordu. Birçoğu donup kalmış birçoğu da çocuklarını kurtarmak için kurtlara yaklaşmıştı. Bunu gören kurtlar da daha çok hırladılar.
Harkte hemen saygıyla yere çömeldi ve şu sözleri söyledi:
" Ulu Kurt bize armağan olarak bir çocuk getirdi. Bu çocuk benim çocuğum olarak kabul edilecektir. Bunu kabul etmeyen ise Ulu Kurt'un emirlerine karşı gelmiş sayılacak ve öz çocukları kendi ruh hayvanları tarafından parçalarına ayrılacaktır."
Bu sözleri söylerken hala çocukların üstlerinde olan ruh hayvanları daha da sert hırlamaya başlamıştı.Halk hemen yere kapanmış ve merhamet dilemeye başlamıştı. Bunu gören Ulu Kurt tatmin olmuşçasına gülümsedi ve tekrar karabulut olup köyden uzaklaştı.
Kurtlar sersemlemiş bir halde başlarını sallayarak ruh eşi oldukları çocukların üstlerinden inmişlerdi. Çocuklar korkuyla ailelerine sarılırken Harkte'nin elindeki çocuğa da iğrenerek bakmaktan kendilerini alıkoyamadılar. Çünkü o bebek onlara hiç benzemiyordu. Bu bebeğin ten rengi onların aksine beyambeyazdı , gözleri de onların ki gibi kahverengi değildi. En kötüsüyse kulakları derisinin içine gömülmüş bir haldeydi.
Harkte ne yapacağını bilemez halde çadıra yöneldi. Eşi Netra onu çadırın içinde ayakta bekliyordu.
Netra: "Kadim Efsaneler sence gerçekleşmeye mi başladı Harkte?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5.Bölge
AdventureBizi kötülüğün dünyasından ayıran şefaf bariyerin hemen yanına gelmiştik. Bariyerde bulunan küçük deliğin yanında nöbet tututan muhafızlar bize acıyan gözlerle bakıyorlardı. Haklılardı aslında karşılarındaki bu üç çocuk ağıza alınması yasak olan beş...