> 1 <

758 43 11
                                    

Hava soğuktu, üzerime bir palto geçirip oraya doğru yol almıştım. Aslında ben de onun için geldiğimi biliyordum ama kendime inandırmak da istemiyordum. Ellerim kapının kolunu kavramış ve kapıyı içeri doğru ittirip bir adım atmıştım. Askılığa paltomu asıp etrafı incelemiştim. Oradaydı, ama yapacağı şov için saçma büyücü kıyafetlerinden giymişti. Kıyafet yüzünü açığa çıkarıyordu, camdan vuran ay ışığı ile parlıyordu. "Selam Soob." Gişeye doğru ilerlemiştim. "Selam Stacey." Stacey arka raflardan birindeki toz bezini almış ve gişeyi temizlemeye başlamıştı. "Naber, nasılsın?" Arkamdaki duvara yaslanmıştım ve parmaklarımla oynamaya başladığımı fark etmiştim. "İyiyim, sen?" Stacey alnındaki parıldayan teri silmiş ve cevap vermişti. "Ben de iyiyim, hadi benimle gel." Ne olduğunu anlamadan Stacey beni kolumdan çekiştirmiş ve Sadece Personel yazan tarafa götürmüştü. Çamaşır odasında olduğumuzu etrafın buharlı oluşu ve kıyafetlerin üst üste yayılmasından anlamıştım. Stacey kolumu bırakıp çamaşır yığının üzerine çıkmıştı. Ben de Stacey gibi çamaşır yığınının üzerine uzanmıştım. "Ege Can evlendi mi?" Stacey kafasını olumsuz anlamda sallamıştı. "Evlenmedi ama haftaya evlenecekmiş." Burası çok rahat olsa da Beomgyu'nun gösterisini izlemeyi istemsizce istiyordum. "Bir davetiyem yok, ama tanıştığımız için Ege'den isteyebilirim." Zamanın nasıl geçtiğini ise salonda kopan alkışlardan anlamıştım, gösteri bitmişti. Bu rahatlık beni boğmuştu, neyse ki Stacey bir öneride bulunmuştu. "İçerideki salıncaklara binmek ister misin?" Bunalmış bir şekille başımı sallamıştım ve içeri geçmiştik. Gyu oradaydı, bu sefer ise gösteri sonrası insanlarla selamlaşıyordu. Salıncaklara oturup yavaş yavaş sallanmaya başlamıştık. "Stacey!" Mekânın müdürü Stacey'i çağırmış ve Stacey ayağa kalkmıştı. "Benim gitmem gerek, sonra görüşürüz Soob." Nefesimin altından Stacey'in duyabileceği bir şekilde "Görüşürüz." mırıldanıp ona el sallamıştım. Sonrasında arkamdaki silueti fark etmiştim, nihayet selamlaşma sırası bana gelmiş ve ayağa kalkmıştım. Fakat önüme bir adam çıkmıştı. Adamın ağzından düşen her harf beni sinirlendirmişti, neyse ki sonunda konuşmaları bitmiş ve Beomgyu bana doğru yürümüştü. "Selam." Bana doğru uzattığı elini sıkarak gülümsemiştim. "Güzel oyundu." Sırıtıp arkasındaki duvara yaslanmıştı. "Tabii ki güzel olacak, çünkü o oyunda ben de oynuyordum. Ama... Seni izlerken göremedim." İçime doğan ani endişe ile yüzüm sararmış ve farkına varmadan parmaklarımla oynamaya başlamıştım. "Uh- şey... Aslında sanırım arka taraflarda olduğum için göremedin." Yanımızdan geçen kalabalıkla biraz gerilemiştik, o sırada kafasının boşluğuma geldiğini fark edince yanaklarımda hafif bir kızarma hissetmiştim. Neyse ki benden kısaydı boyu, boynuma doğru verilen ağır nefes ile titremiştim. "Olabilir." Onu omuzlarından tutmuş ve biraz geri çekilip aşağı bakmıştım. Gözleri yavaş yavaş kapanıyordu ve uzun kirpikleri de aynı ritme göre savrulmuştu. "Hey, seni evine bırakmamı ister misin? Uykun var gibi görünüyor." Bir şeyler mırıldanmış ama anlamamıştım, mırıldanmayı evet olarak kabul etmiştim ve dışarı çıkmıştık. Beomgyu'nun olduğunu tahmin ettiğim arabaya ilerlemiştik. "Anahtarı ver ve bana yolu tarif et." Bir eliyle sıkıca koluma tutunmuş ve diğer eli ile ön ceplerinden birindeki anahtarı almış ve elime tutuşturmuştu. Kolumu koluna geçirmiş ve arabanın arka tarafının kapısını açıp içeri geçmesine yardım etmiştim. "Sakın uyuyayım deme." Oflamış ve yerinden doğrulmuştu. Arabayı çalıştırmıştım ve dikiz aynasını ona doğru çevirmiştim. "Ee? Nereye gidiyoruz majesteleri?" İlk başta kafasını kaşımış ve sonrasında hatırladığını ifade eden bir yüz ifadesi takınmıştı. "Şimdilik dümdüz git." Gaza basmıştım, dümdüz gideli yaklaşık on beş dakika geçmişti. Dikiz aynasından Beomgyu'ya baktım, uyumuştu. Radyonun sesini sonuna kadar açmış ve sıçrayarak uyanmasını sağlamıştım. "Uyuyan güzel uyandı mı?" Alay etmeme karşı küçük bir sızlanma bırakmıştı. "Biraz sonra sola dön." Tekrardan gözlerini kapatmıştı, bıkkınca iç çekmiş ve biraz sonra sol tarafa dönmüştüm. Gözüme takılan şey Kostüm Dükkanı tabelası olmuştu. "Burada ineceğim." Arabayı durdurmuş ve sorgulayıcı bir bakış fırlatmıştım. "Ben de seninle geliyorum." Gözlerini ovuşturmuş ve arabadan dışarı çıkmıştı. Bunun üzerine ben de anahtarı çıkarmış ve arabadan inmiştim. Kostüm dükkanına doğru koşunca garipsemiştim ama onu takip etmiştim. "Burada ne yapacağız?" Koşarak kabinlere doğru ilerlemiş ve birine girmişti. "Konuşmayı bırak ve bana yardım et aptal." Dirseğimi kabinin kapısına dayamış ve ensemi kaşımıştım. "Mesela ne yaparak?" O anda kabinin kapısı açılmıştı, dengemi kaybetmiş ama şansıma yere kapaklanmaktan kurtulmuştum. "Bu kostümü şuraya koyarak mesela." Elindeki kostümü bana vermiş ve ben de işaret ettiği yere bırakmıştım. "Ne yapıyorsun?-" Kabinden çıkmış ve üzerindeki pijamamsı kıyafet ile önümde durmuş ve sözümü kesmişti. "Uyuyacağım izin verirsen." Şaşırmış ve bir kaşımı kaldırmıştım. "Burada mı kalıyorsun?" "Hayır, yorgunum sadece." Beni hiç umursamadan personel tarafına ilerlemişti. "Hey! Ben gidiyorum o zaman, görüşürüz." Bir yanım burada onun yanında kalmak istemiş ama diğer yanım eve gidip rahatça kanepeye yayılmak istemişti. Evet, katıksız bir aptal olduğum için onun yanında kalmayı tercih etmiştim. "Benim için de yer var mı?" Hiç şaşırmamış hatta sorumu bitirmeden kafasını olumlu anlamda sallamıştı. Yanına uzanıp boş boş tavanı seyretmeye başlamıştım. "Burası gerçekten rahat değil. Nasıl uyuyabiliyorsun?" Dediğime aldırmamış ve homurdanıp yan tarafa dönmüştü. "Kahrolası çeneni kapa ve uyumama izin ver." Komutu vermesiyle beş dakika boyunca tavanla bakışmaya devam etmiş, sonrasında ise dayanamayarak omzuna hafifçe vurmuştum. "Gyu, uyudun mu?" İç çekip yerinden doğrulmuştu. "Seni ayağımda sallamamı falan mı istiyorsun?" 'Neden olmasın?' diye geçirdim içimden. "Evet, bir de ayağında sallamanın yanı sıra bir ninni de çok iyi giderdi. Ne olu-" Kollarımdan çekiştiren eller ile kendimi Beomgyu'nun bacaklarında uzanırken bulmuştum. "Ciddi değildim." Omuz silkmiş ve cevabını hiç geciktirmemişti. "Ama ben öyleyim." Tam bir cümle kuracakken işaret parmağını dudaklarıma koymuş ve dudaklarının arasından bir "ssh" sesi çıkartmıştı. Sonrasında ise beni ayaklarında sallamıştı ve derin sesiyle Kore'de yaygın olan bir çocuk şarkısı söylemişti. Gözlerim dudaklarından dökülen harfleri izlerken yavaşça aralanmış, hatta neredeyse uyuya kalmıştım. Ta ki beni yavaşça yuvarlayıp yan tarafa yerleştirene kadar; küçük bir sızlanma bırakmış ve battaniyeyi kendime doğru çekmiştim. Bunun üzerine battaniye ikimize yetmemiş olacak ki o da çekiştirmeye başlamıştı. En sonunda beni kolumdan tutup kendine doğru çekmiş ve battaniyeyi eşit bir şekilde yaymıştı. Ben ise ani olayın ardından hem şaşırmış hem de utanarak kızarmıştım. O sırada boynuma çarpan sıcak nefes ile huylanmıştım, benden kuvvetli olabilirdi ama ben hâlâ ondan uzundum. "Öpüşmek istiyorum." Şokla gözlerim büyümüş ve kafamı göz göze gelmek için aşağı doğru eğmiştim. "N-ne?" Derin bir nefes alıp gözlerime bakmıştı ve ben ise yüzümdeki parlak kırmızı rengi görmemesini ummuştum. Hafif bir sahte öksürük sesi çıkarmış ve tekrarlamıştı. "Öpüşmek istiyorum." Yutkunmuş ve ağzımı aralayacakken gelen ses ile yataktan sıçramıştım, sadece bir rüyaydı. "TANRIM NEDEN BU KADAR KIRMIZISIN? HASTA FALAN MI-" Yerimden doğrulmuş ve gözlerimi ovuşturmuştum. "Ben iyiyim Kai." Kai birkaç dakika başımda dırdır edip durduktan sonra kabullenmişti. "Sana bir arkadaşımı getireceğimi söylemiştim hyung, bu Beomgyu." Kalktığımda masum bir sırıtışla Kai'nin arkasından kafasını uzatan Beomgyu görünmüştü. Ardından yanıma geldi ve elimi uzattım. "Beomgyu." Yüzündeki gülümsemeyle elimi sıktı. "S-Soobin ben." Ardından hiç beklemediğim bir anda bana sarılıp kulağıma doğru fısıldamıştı. "Seni zaten iyi tanıyorum, aptal." Ben de ona yüzümde öküzün trene baktığı gibi bir ifadeyle zorlanarak sarılmıştım ve birkaç saniye sonra ayrılmıştık. "Memnun oldum Soobinnie hyung~" Kolumu çimdiklemiştim ve sonra rüya olmadığını anlayınca sahte bir gülümseme sunmuştum. "Ben d-de Beomgyu-ssi." Ardından Kai gelmiş ve kollarını ikimizin omuzlarına atmıştı. Ben de bir kolumu Kai'nin omzuna atmış ve parmaklarıma değen parmakları hissedince Beomgyu ile ellerimizi biraz geriye çekmiştik. "İki en yakın arkadaşımın iyi anlaşması ne kadar güzel."

-> Son

Biraz uzun oldu ama yine de değdi bence

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Biraz uzun oldu ama yine de değdi bence. Daha fazla Soogyu'ya ihtiyacımız var, Taebin yazmayı da düşünüyorum. Ayrıca rüyamdan esinlendim; sadece senaryoya birazcık değişiklik ekledim.

Dream || SoogyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin