prolog

864 50 26
                                    

Seonghwa ortak salonda bulunan tek tük öğrenciye aldırmadan San'ın karşısına geçerek oturduğunda tüm gözlerin kendilerine dönüp fısıldaşmaların artmasını önemsememişti. Aralarında yaşananlar ve birkaç gün önce birbirlerinin yakasına yapıştıkları düşünülünce tepkiler gayet doğaldı çünkü.

"Neden buradasın Park?"

San'ın sesinde kendini belli eden yorgunluk Seonghwa'nın sinirlerini bozuyordu, San hem kendisini hem Seonghwa'yı dağıtmaktan vazgeçmiyordu. Yine de sakinliğini koruyarak San'ın elinde döndürdüğü şahı uzanıp aldıktan sonra satranç tahtasındaki yerine koymuş, yan tarafta duran eksik 3 taşı da tahtaya yerleştirmişti. Beyaz taşları kendi tarafına çevirirken, "Oynamaya geldim." dedi.

Seonghwa'nın söyledikleri üzerine siyah saçlı minik bir kahkaha patlatmıştı, oyunları pek iyi bitiyor sayılmazdı. Az önce kahkaha attığında dudağındaki yaranın sızlaması buna en büyük örnekti mesela. Masada Seonghwa'ya doğru eğildikten sonra tek kaşını yukarı kaldırarak, "Dalga mı geçiyorsun?" diye sordu.

Seonghwa, San'ın sert ses tonunu artık umursamıyordu. Siyah saçlının garip savunma mekanizmasına alışmıştı artık. Yüzündeki ukala gülümsemeyle kollarını çaprazlayarak arkasına yaslandıktan sonra, "G2, G3'e." demişti.

San satranç tahtasında ilerleyen beyaz piyonu tepkisizce izledikten sonra ofladı, kaçısı olmadığını biliyordu.

"D7, D6'ya."

Seonghwa beklemediği hamleye şaşırırken, "Yerinde olsam şahımın önünü bu kadar çabuk açmazdım." demişti.

"Ama yerimde değilsin, Park. O yüzden sus."

Seonghwa aldığı sert cevapla ukala bir şekilde gülümserken omuz silkmişti. San sadece kendi sonunu hızlandırıyordu. Eh! Bu da gri saçlının işine gelirdi.

Geçen 2 dakikanın ardından San Seonghwa'nın tuzağına düşerek büyük bir hata yapmıştı. Seonghwa, atının hamle yapabileceği konumda bulunan siyah fille genişçe gülümsedi.

"F5, H3'e."

San'ın bir piyona kanıp filini feda edeceğini düşünmezdi. Parçalara ayrılan siyah fili keyifle izlerken ekledi.

"Takıma girmek istediğimi söylediğimde beni tanımamana rağmen aşağılayıp yeteneksiz olduğumu söylemiştin ve ben ertesi gün sen dahil tüm kovalayıcıları yenerek birincilikle takıma girmiştim. Hatta Hufflepuff maçındaki hatalarından sonra dönemlik öğrenci olmama rağmen kaptanlığı ben alıyordum. Teklifi kabul etmediğim için şanslısın. Bu bana karşı ilk yenilgindi."

San, kalesiyle az önce filini alan beyaz atı oyun dışı bırakırken, "Kinini kusmaya mı geldin?" diye sordu.

Seonghwa beklediği hamle karşısında gür bir kahkaha attı. "Hadi ama Choi, çok dikkatsizsin. Aklını başından alıyorum galiba. Kalite fedası diye bir bir şey duymadın mı?" Vezirini San'ın kalesinin bulunduğu kareye gönderirken kaldığı yerden devam etti cümlesine. "At için kale çok saçma değil mi?"

San ardarda yaptığı hatalar ve Seonghwa'nın eğlenen haliyle oyunu bırakıp gidecekken Seonghwa bileğinden tutarak yerine geri oturmasını sağlamıştı. İkisinin irislerinde de sinir kendini belli ederken, "Amortentia iksiri için eşleştiğimizde benim batıracağımı söyleyip iksiri sen yapmaya başladın ama iksirin yarısındayken iksir neredeyse patlıyordu. O aşamadan sonra iksiri kurtaran kişi bendim. Bu ikinci yenilgindi." demişti gri saçlı.

San ukala bir tavırla hahladıktan sonra, "Gerçekten kin kusmaya gelmişsin." diyerek gözüne en risksiz görünen hamleyi yapıp atıyla Seonghwa'nın piyonunu almıştı.

nightfall ↬ sanhwaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin