Bölüm 1

79 5 2
                                    

        Etrafta hiç araç yoktu. Sokağın aşağısından, ana caddeden geçen araçlar görülüyordu sadece. Daha garibi bu sokak insana kendini, sanki kocaman bir kulağın tam ortasında, kulak kepçesinde toplanan bütün seslerin çekiç ve üzengiye gittiği kanalın içinde gibi hissettiriyordu. Ana caddeden geçen araçlar insan bedenini döven bir uğultu dalgası yaratıyordu. Sokağın iki tarafında iki katlı ve üç katlı bitişik evler vardı. Evlerin alt katlarında dükkanlar sıralanıyordu. Sokağa mistik aynı zamanda modern bir çarşı havası katıyordu. Evlerin üst katlarında bazı dairelerde tabelalar asılıydı. Yine de çoğunda ev tipi perdeler sokakta mesken olarakkullanılan bir çok ev olduğunu gösteriyordu.

        Ece gözlerini kapatıp yüzünü sokağın aşağısındaki caddeye döndü. sol eli ile , sol omuzundaki çantasının askısını tutuyordu. Sağ eli ile boynundan sarkan deri ipin ucunda ki kolyeyi avucunun içine aldı. Gelen uğultuyu dinledi bir kaç saniye. Alışmaya çalıştı. O sokakta yaşayan insanların bu gürültüye nasıl katlandıklarını anlamaya çalıştı. Çantanın askısı omuzunu acıtıyordu. Kıvırcık kumral saçlarının hemen altından bağlanmış bandana terden sırılsıklam olmuş, aldının tahriş ediyordu. Ayaklarının altında arnavut taşın düzensiz yapısını hissetti. Ne yazık ki hissettikleri bundan ibaretti. Hiçte kendini bu sokakta yaşayan biri gibi hissedemedi. İki gündür ne zaman bunu yapsa yüzünde bir tebessüm beliriyor ve evcilik oynarken prenses gibi hisseden altı yaşında bir kız çocuğunun mutluluğunu buluyordu. Gözlerini açtı.Yüzünde tebessüm belirdi. 

- Hello? İnternet ?

Önünde durduğu dükkanın bir kaç basamağın birinde duran dokuz on yaşlarında çocuktan geliyordu davet. Ece'nin orta seviyede İngilizcesi vardı. Konuşmaya İngilizce devam edip, eksik ön dişiyle kocaman gülen çocukla biraz eğlenmek masum bir şaka olurdu belki ve fakat biraz pahalı bir eğlence olabilirdi. Bu tip yerlerde saati üç lira olan internet kullanımı , İngilizce konuşan biri için beş dolar olabiliyordu hemen. Turistik yerlerde bütün dünya da uygulama hepaynıdır. Dükkan sahiplerine sorarsan aslında bu turist kazıklamak değil, aksine o bölgenin yerlisine indirimli, uygun fiyatlı kullanım sunmak anlamına geliyordu. Zaten kullanım değeri beş doları hakeden interneti üç liraya veriyorlardı.

- Boş bilgisayar varmı yoksa beklemem gerekecek mi.

diye karşılık verdi Ece sevecen bir ses tonuyla. Küçük çocuğun yüzünde ki kocaman gülümseme silinip gitmişti çoktan. "Kim demiş parayla sevgi alınmaz" diye geçirdi içinden Ece. Basamaklra tırmanıp çocuğun arkasından dükkana girdi. Loş ışıklı basık bir dükkandı. Hemen hemen bir düzine kadar bilgisayar sıralanmıştı içeride. Çocuk üçüncü sırada birbilgisayarın yanına kadar gidip düğmesine bastı. Cihazdan gelen vınlama, sokaktaki uğultunun düşük bir versiyonu gibiydi. Çocuk döndü ve

-  Yarım saate kadar iki lira, yarım saati geçerseniz saatlik üç lira... Sipariş vermek isterseniz (açılan bilgisayarın ekranını işaret ederek) masa üstündeki sipariş simgesine tıklayıp ürün seçin. 

Çocuk tam arkasını dönüp gitmeye hazırlanırken Ece:

- Aslında soğuk bir kola alabilirim.

diye ekledi. Çocuk:

- Bilgisayardan siparişe tıklayın da hesabınıza eklensin... 

diyerek kapıya doğru yöneldi. Ece zamanı geri alabilmeyi diledi içinden. Şimdi bir dakika öncesine dönüp İngilizce konuşarak, bu ukala veledin bütün bu ukalalıklarını İngilizce yapmaya çalışırken kıvranmasını izlemek için o beş doları seve seve verirdim diye geçirdiiçinden.

        Ece ekrana odaklandı. Her zaman yaptığı gibi ilk önce mail hesabını kontrol etti. Kyda değer birşey yoktu. Zaten beklediği bir mail de yoktu. Sadece bir kaç sosyal medya bildirimi, bir kaç tane de yabancı dil kursu reklamı ve cinsel güç arttırıcı ürünlerin reklamı vardı. Bu tip reklamları her silişinde muhakkak spam bildirimi yapar ama reklam başka bir hesapla tekrar gelirdi. Sosyal medya hesaplarını da kontrol etmeliydi. Sonuçta sosyal bir toplumun içindeydik hepimiz. Gerçi günümüz sosyalliği kendini sağda solda 'tag'leyen ve şunu yapıyorum, buraya gidiyorumlardan ibaretti. Bildirimlerin arasında bir paylaşım dikkatini çekti. Suriye'den paylaşılmış ve yarım günde üç yüz yirmibin in üzerinde tıklanmış bir katliam videosuydu. Tabiki tıklamaya asla cesaret edemezdi. Birilerinin birilerini (her kim olursa olsun) öldürmesi nasıl izlenebilirdi ki. Altında ki bir kaç yoruma göz attı. Yorumlar bile kanını dondurmasına, midesine büyük bir taşoturmasına yeterli oluyordu. Hayatında en kızgın olduğu zamanı hatırlamaya çalıştı. İnsanlara bu denli vahşeti yapanları bir an için anlamaya çalıştı. Nasıl bir kızgınlık, öfke, nefret yada henüz ad verilememiş kötü birduygu böylebir şey yaptırabilirdiki insana. Boynunda ki deri ipin ucunda sarkan madalyonu çıkartıp önüne koydu. Hemen konudan uzaklaşıp asıl onu buraya getiren meseleye odaklanmaya çalıştı. 

        İki gün önce sahafları gezerken enteresan bir antikacıya rastlamıştı. Daracık, merdiven altı denilebilecek, sıkış tepiş bir antika dükkanı... Genelde antikalara çok fazla ilgi duymazdı. Hatta antika eşyalardan korkardı neredeyse. O eşyaların senelerce bir çok, iyi yada kötü, enerji yüklendiklerini düşünürdü.Pek tabiki hepsinin bir yığın yaşanmışlıkları olmuştu. Bu kumar oynamak gibiy di. Dükkan, çarşıda yürürken önüne atlayıp, bir türlü peşini bırakmayan dilenci bir çocuk gibi önüne fırlamıştı sanki. Nasıl olduğunu anlamadan kendini içeride bulmuştu. Hiç bir esaya dokunmamıştı. Hiç bir şey bir bakıştan fazla ilgisini uyandırmamıştı. Tam dükkandan kendini kurtarmaya çalışırken kapının yanında dikilen biri olduğunu farketti. Girerkende ordamıydı? Yoksa dışarıda bir yerlerdeydi ve müşteri geldiğini görünce dükkanamı girdi. Adamın tipi okadar garipti ki, belkide içeri girerken onu cansız manken bile sanmış olabilirdi. Kupkuru olmuş derisi ve kısık gözleriyle gerçekten cansız gibi duruyordu. Üstündeki kıyafetler de cabasıydı. Antikacıdan sonra girdiği dükkanda alaycı bir gülüşle söyledikleri kadarıyla ona herkes ' Apachi' dermiş. Aslında daha çok Asyalı'ya benziyordu. Çin' li yada Japon gibi değil belki ama kesinlikle Asya yerlisi gibi görünüyordu. Ece'nin gözlerinin içine odaklanmıştı. Adamın "size nasıl yardımcı olabilirim" yada "nasıl bir şey aramıştınız" larla safsata yapmaya hiç niyeti yoktu. Konuşmaya direk orta yerinden başlamıştı. Aslında bende ilginizi çekebilecek bir şey var dedi. İşaret parmağından aşağı deri ipin ucunda sallanan eski para gibi bir şey vardı. Ece "neden" der gözlerle baktı Apachi taklidi yapan Asyalı'ya. Adam, Ece'nin kolunda ki deri takıları işaret etti. Ece'nin aklında sadece bu dükkandan olabildiğince çabuk çıkmak vardı. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 13, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ATLAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin