"eve gidersin sanmıştım." eski ve kullanılmayan soyunma odalarından birine giren misaki, uzun uğraşlar sonucu bulduğum huzuru saniyesinde alıp götürmüştü. ona cevap vermedim ve gitmesini bekledim sadece. "kageyama, özür diledim ya. bir anlık sinirle yaptım işte. neden-"
"bir anlık sinirle seni bir sikerim burada misaki, görürsün. siktir git şuradan."
"kageyama-" uzandığım minderlerinin üzerinden sinirle kalkıp yakınıma gelmiş olan oğlanın yakasına yapıştım. sırtını dolaba yapıştırdığımda acıyla inledi.
"sabahtan beri belanı sikmemek için ne kadar direndim haberin var mı senin? ne diye gelip zar zor bastırdığım kini açığa çıkartıyorsun lan? yaptığın yetmedi mi? dilediğin özürler samimi geliyor mu sanıyorsun? damarıma basmak için bile bile gelip özür diliyorsun değil mi? bu kadar çok mu istiyorsun lan seni dövmemi?"
"saçmalama. sadece yaptığım şeyin yanlış olduğunun farkındayım ve o an kendimde olmadığımı anlatmaya çalış-"
sırtını bir kez daha dolaplara vurduğumda sözü kesildi. "şu an ben de kendimde değilim? ne yapsak ki?"
ellerimden kurtulmak için ayağıyla beni ittiğinde geriye doğru sendeleyip yere düştüm. bunu fırsat bilip üzerime çıktı ve sert bir yumruğu suratıma indirdi. "sadece çocukluk arkadaşımı kaybetmek istemiyorum!"
kahkaha attım gözlerine bakarken. "çoktan kaybettin sen çocukluk arkadaşını, ibne." saçlarını sertçe kavrayıp yüzünü kendime yaklaştırdım ve kafamı suratına geçirdim. acıyla bağırdı ve burnunu tuttu. onu itip ayağa kalktım.
"neler oluyor burada?" müdür yardımcımız içeri girip beni geriye doğru itekledi ve burnu kanayan misaki'nin önünde diz çöktü. "çocuğum iyi misin?"
"beter olsun orospu."
"kageyama!" bana inanamadığını belli eden gözlerle bakarken kenardaki çantamı alıp oradan çıkmıştım. arkamdan durmam için seslenen kadını umursamamıştım.
-
sonraki gün okula gittiğimde herkesin olanlardan haberi olduğunu gördüm ama herhangi bir tepki vermedim. yuzuru da yuu da yanıma gelmediler. yanıma gelen tek kişi neler olduğunu merak eden osamu'ydu. ona her şeyi anlattım, ne bir şey ekledim ne çıkardım.
"misaki'yi haklı bulduğumu düşünmeni istemiyorum ama aramızdaki en iyi ikili sizdiniz. küçüklükten beri arkadaşsınız ve bunun bozulması beni üzüyor." beni de üzüyordu. misaki on yıllık arkadaşımdı benim. süper kahramanımdı o benim. sokakta bana bulaşan herkesten koruyan bir süper kahramandı. eskiden, öyleydi.
"anlık bir sinirle sırtımdan vuracaksa bundan sonra hiç yanımda olmasın daha iyi, osamu. yaptığı şey iğrençti. en nefret ettiğim şeyin olayların çarpıtılarak anlatılması olduğunu biliyorsun. yapmadığım bir şeyi yapmışım gibi gösterdi." alayla güldüm ve başımı iki yana salladım. "belki dün onu dövdüm diye bana öfkelidir ve çok daha kötüsünü yapma peşindedir. bilemem."
"öyle deme..."
zil çaldığında ve misaki sınıfa shoyo ile girdiğinde az kalsın tekrar ayağa kalkıp onu dövecektim. dudağımı sinirli sinirli dişlerken osamu baş parmağını yavaşça dudağıma koydu ve onu dişlerimden kurtardı.
"kendine zarar vermeyi kes."
ayağımla sinirli bir ritim tutarken shoyo yanıma geldi. ritim tutmayı kestim. "neden kavga ettiniz?" diye sordu.
"misaki ne anlattı?" dedim alayla. "o ne anlattıysa doğrudur. sonuçta ona benden daha çok inanıyorsun, daha çok güveniyorsun. gelip sormana gerek var mıydı?"
"tobi, sözlerine dikkat et." osamu şaşkınlıkla bana bakarken daha fazla ileri gitmeyeyim diye beni uyarmıştı. fakat ben ileri gitmek istiyordum o an. bir kere de ben kusayım istiyordum içimdekileri. misaki de shoyo da çok dökmüşlerdi içlerini hiçbir halt bilmeden.
"olayların çarpıtılabileceğini ve bunun çok kolay olduğunu adın gibi biliyordun sen, shoyo." yüzüne bakamıyordum çünkü yüzüne baktığımda sinirimin hemen o an geçeceğini biliyordum. "sana atılmış bir iftira vardı ve sen, iftiraların ne denli lanet ve pis olduğunu biliyordun. buna rağmen gelip bana sormadın bunlar doğru mu diye? misaki'nin anlattığı her şeye sorgulamadan inandın. nasıl yaptın bunu? doğruya en çok senin aç olman gerekmez mi? yemin ediyorum zoruma gidiyor ya." sonlara doğru sesim kısılmış ve gerçekten alıngan çıkmıştı.
yavaşça yere çömeldi ve bana yerden baktı. kucağımdaki ellerimden birini tuttu. gözlerine baktığımda öfkemin yavaşça dindiğini fark ettim. bunun olacağını biliyordum. ona kızgın kalmamın imkanı yoktu.
"özür dilerim." dedi yavaşça. "uzun zaman sonra birine güvendim ve uzun zaman sonra arkadaşlarım oldu, kageyama. arkadaş edinmenin ne kadar güzel bir his olduğunu unutmuştum ve size çok çabuk bağlandım. o mesajları gördüğümdeyse öyle büyük bir hayal kırıklığına uğradım ki sana gelip de bunlar doğru mu demek aklıma gelmedi bile. çok kırıldım, çok üzüldüm. bu yüzden de duygularıma göre hareket ettim. çok özür dilerim gerçekten."
ofladım. "gerçekten aşık olmuşum." huysuz bir şekilde sıraya yattığımda yerden kalmış ve yüzüme bakmıştı. "affettim." diye mırıldandım. "yüzüne baktığım ilk an, affetmiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rude # kagehina
Fanfictionshoyo: selam bugün okula gelemedim de acaba önemli bir şey oldu mu? ödev falan verdi mi öğretmenler? herkes gördü. for yamayatomi