Hırs damarlarında tıpkı ölümcül bir zehir gibi gezinirken hiçbiri kontrollerini kaybettiğinin farkında değildi. Hepsi daha fazlasını istiyordu. Kimi daha fazla paranın kimiyse daha iyi bir itibarın peşindeydi. Her biri istekleri doğrultusunda ilerle...
*** Oy ve yorum atmayı unutmayın. Umarım beğenirsiniz.
Bölüm şarkıları Starset - My Demons Ruelle - Madness Grandson - Blood//Water Digital Daggers - The Devil Within
***
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hayat hepimiz için farklı yollar çizer ve bu yol üzerinde ilerlememizi beklerdi. Yorulurdun, bacakların artık yükünü taşıyamayacak hale gelirdi. Yine de duramazdın. Düşmekten kanayan dizlerin ya da yürümekten aşınmış ayaklarını kimse görmezdi. Önemli olan devam edip etmediğindi. Üzerine kar yağardı. O kadar soğuk olurdu ki adım attığını bile hissetmezdin. Bedenin tümüyle titrer biraz olsa ısınmak için tanrıya dua ederdin. Bunu gören gözler sana ayıplarcasına bakar ve koşan insanları parmaklarıyla gösterirdi. ‘Baksana ne kadar hızlı koşuyor sen öylece durup bekleyecek misin?’ Hayır demek isterdin. Çiçekleri görmüyor musun? Orada mevsim bahar. Karlar ise benim etrafımı kaplamış adım dahi atamıyorum. Fakat bunu diyebilecek gücü bile bulamazdın kendinde. Tıpkı bir robot gibi yürümeye devam ederdin. Bu yolda hislere yer yoktu. Eğer hissedersen en çok acıyı sen çekerdin.
Kim Taehyung düşünmeyi çoktan bırakmıştı. Olması gereken bu değil miydi ne de olsa? Yürümeliydi. Nasıl yürüdüğü önemli olmamalıydı. Bu yolda hileler yapıp kötü yolu seçse de yürüyecekti, kendinden ödün vermeyip hislerine tutunsa da yürüyecekti.
Taehyung bu seçimi çok önceden yapmıştı.
Üzerindeki kıyafetlere yakışacağını düşündüğü için seçtiği gözlüğü nereye koyduğunu bir türlü hatırlayamıyordu. Otel odasında bir sağa bir sola dönerken kısa bir anlığına durup nereye koymuş olabileceğini düşündü. Kafasında nerede olduğuyla ilgili birkaç ihtimal belirlese de bulamamak onu huzursuz ediyordu. Bu küçük detayın bile zaten hat safhada olan gerginliğini arttırdığını fark ettiğinde sıkıntı dolu bir nefesi içine çekti ve ateş kızlı saçlarını elleriyle dağıttı. Hemen sonrasında şık görünmesi gerektiğini hatırlayıp saçlarını düzeltmeye çalışsa da eskisi kadar düzgün durmuyorlardı. İçinden kendine küfürler ederek aynanın karşısına geçti. Saçları üzerinde biraz daha uğraştıktan sonra daha da batırdığını fark ettiğinde ellerini çekti.
Aynanın önüne geçip kendine baktığında istemeden gülümsedi. Kötü durmuyordu. Aksine oldukça çekici ve yakışıklıydı. Önünde fırfırları olan kırık beyaz gömleği ve gri pantolonu birbirlerini tamamlıyor ortaya oldukça güzel bir görüntü sunuyordu. Kombinin son parçası olan gözlüğüne son kez bakındığında parfümlerin arasında parlayan gümüş dikkatini çekti. Hızla oraya yürüyüp gözlüğünü eline aldı ve vakit kaybetmeden yüzüne yerleştirdi. Bulmanın rahatlığıyla birlikte gelen sevinç vücudunu kaplarken ince dudaklarını birbirine bastırdı ve havaya gelişigüzel bir yumruk salladı.
İşte şimdi her şey tamamdı. Kendini otelin rahat yatağına attığında gözleriyle saati kontrol etti. Oldukça gergindi. Hatta uzun süredir kendini hiç bu kadar gergin hissetmemişti. Yaklaşık bir saati vardı. Bu da demek oluyordu ki on dakika sonra yola çıkmalıydı. Daegu’dan Seul'e iş için birçok kez gitmişti. Yine de yolları tam olarak bilmediğinden işini şansa bırakmak istemiyordu.