5

682 61 95
                                    

Jungkook

"Neden?" Demiştim Jimin'e. Bilmiyordu, olanları bilmiyordu ama beni yine de cehenneme yoluyordu. Bazen gerçekten hissettiğini düşünüyordum. Gri gözlerindeki umursamaz tavra rağmen beni cezalandırdığını biliyordum.

"Çünkü kuralları tekrar etmen gerekiyor."

"Neden?" Demiştim tekrardan. Bu sefer sıkılı çenemin arkasından konuşmuştum. Bu dikkatini çekmeye yetmişti. Göle girdiğimi biliyor olmalıydı. Taehyung'tan kaçtığımı biliyor olmalıydı.

"Taehyung sana yardım eder." Gitmeden önce bunları söylemişti. Ondan nefret ettiğini bilmesem tarafını tuttuğunu söylerdim.

Şimdi cehennemin kapısında izin için dikiliyordum. Burası gerçek kapı bile değildi. Sadece dünya ile arasında duran bir geçitti. Görevleri olanlar, aktif olarak dünyaya gidenler buradaydı sadece. Yine de buraya bile almak istemiyorlardı beni. Düşen melekler için yerleri vardı ama benim gibi görevine sadıklardan nefret ediyorlardı.

"Giremezsin." Dedi içlerinden biri. Oturduğu koltuğa öyle çok yayılmıştı ki her an kayıp düşecek gibi görünüyordu.

"Bekleniyor olmalıyım." Elimden geldiği kadar sakince konuştum. Sanki burada olmak istiyormuşum gibi bir de girmeme izin yoktu. Jimin beni buraya yolladıysa diğerleri de biliyor olmalıydı. İznin çıkmaması imkansızdı.

"İzin yok." Pis sırıtışıyla söylediği cümle yalandan ibaretti. Geldiğimi içeriye haber verdiğinden bile emin değildim.

Son defa küçük bir bakış attım ona doğru. Kalbimde filizlenen iğrentiyi yüzüme yansıtmamak için çabaladım. Burada dikilerek bir şey kazanamayacaktım. Adil oynamayacaklardı ve ben de onlara alay konusu olamayacaktım. Hedefime, kapıya doğru onun sözlerini umursamadan yürüdüm.

Taehyung

Kanatlarımı vücuduma paralel hale gelene kadar kapatarak iniş için en rahat pozisyonu aldım. Ayaklarım yere değene kadar kanatlarım da açılmadı. Sonunda evime indiğimde onları açarak yavaşça salladım. Oluşturduğu rüzgar yerdeki tozu havalandırırken kan gölü olmuş yerlerden, bana doğru görkemli halini göstererek yansıdı.

Evdeydim ama tam olarak değil, kapıdan biraz daha uzağa konmuştum. İniş yapmadan dış yüzeydeki kalkanı görmüştüm. Uzun zaman sonra ilk defa bana görünüyordu. Eve hiç uzun yoldan girmezdim fakat cehennemin bile kabul etmediği şeyler vardı. Üzerimde izleri vardı ve bunlar basit dokunuşlar değildi.

Haftalar sonra ilk defa eve dönüyordum. Ondan sonra o kadar çok insanla temas etmiştim, o kadar çoğunu kazanmıştım ki zafer sarhoşluğu ile eve bile uğramamıştım. Oysaki şimdi geri döndüğümde amacımın hizmet değil de onun izlerini silmek olduğunu anlıyordum. Cehennem Jeon'a bulanmışken kabul etmiyordu beni. Ona her dokunduğumda sandığının aksine, bunu evime sadık olduğum için yapmıyordum.

Yavaş adımlarla yürüdüm kan kırmızısı nehirlerin arasından. Yansımada görüyordum kanatlarımdaki parıltıyı. Oraya dokunmamıştı ama özüm oradaydı, bunun için en çok kanatlarım parlıyordu.

Diğerlerini, böyle görünmeyi sorun etmiyordum. Bir meleği baştan çıkarıp onu zor duruma sokmaya çalışmak hepimizin denediği şeylerdi. Benimkinin farkı amacım ve karşımdakiydi tabii ki ama yine de kamufle olabilirdim. Bilmelerine gerek yoktu. O, gösteriş yapmadığım tek şeydi.

Parlaklık dudaklarımdan dökülen birkaç sözle yok olurken bedenime dokunmadım. Onu göreceğimi biliyordum. İzleri görmeliydi. Yaptıkları ile evinin dışında da yüzleşmeliydi. Evinin dışında, nefsinin en baskın olduğu yerlerde.

Şeytan - TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin