"Kendinizi tanıtmakla başlayabilirsiniz."
"Hmm..I-ıhm." sesimi düzelterek konuştum. Genelde içime kapanık birisi olduğumdan mıdır yoksa atmosferden dolayı mıdır bilmem, heyecanlanmıştım. İçimde beni ele verecek düzeyde biriken heyecanı olabildiğince bastırmış ve cevabıma odaklanmıştım. "Merhaba, ben Bright Vachirawit. Diş Hekimliği üçüncü sınıf öğrencisiyim. Hayalim kendi sergimi açmak ve fotoğraflar üzerinden dünya görüşümü ortaya koymak."
"Hayalinizden nasıl vaz geçtiniz?"
"Vazgeçmedim, hala çabalıyorum ulaşmak için." dediğim zaman röportaj yapan kişinin talimatıyla tüm kameralar kapandı ve daha sonra aynı kişi ayağa kalktı ve kollarını bağlayıp, ezici üstünlüğünü de kurarak konuşmaya başladı: "Beyefendi, formatımızı defalarca anlatmamıza rağmen ve defalarca siz tarafından bildiğinize ikna edilmemize rağmen 'hayalimden vaz geçmedim' cümleleri de ne demek oluyor? Bu lise öğrencileri için çekilen özel bir video. Bu konudaki hassasiyetimizi anlıyorsunuzdur umarım. Şimdi burayı terk etmenizi rica edeceğim."
"Daha liseye giden çocuklara neden hayallerinden vaz geçmelerini öğütlüyorsunuz? Onlar daha çocuk ve istediklerini yapsınlar, sadece hayal güçlerini engellemeyin yeterli!"
Kadın rahatsız edici gülüşünü sundu. "Bunun açıklamasını sizin gibi bir öğrenciye yapacak değiliz. Ama şunu bil ki; ülkemizin gençlerinin buna ihtiyaçları var. Senin geleceğin hayalini gerçekleştiremesen bile kurtulacak okuduğun bölüme bakılırsa? Peki ya diğerleri? Bu sorumluluğu onlara umut vererek taşıyabilecek misin? Unutma, umut kötülüklerin en kötüsüdür."
"Hayal kurmak kötü değil. Hayal kurmak boş ümitlere sarılmak ve körü körüne ona tutunmak değildir. Hayaller insanların idealleridir ve umut ise o hayali gerçekleştirmenin bir aracı. Bunda kötü olan ne var? En kötüsü, küçücük çocukların hayallerini yıkmaktır. Bu ülkenin meslek icra edenler dışındakilere de ihtiyaçları var, sanatçıya da..."
"Sanat insanoğluna yararlı bir şey değildir. Her neyse seninle uğraşamayacağım öğrenci. Kendi isteğinle çıkmıyorsan seni çıkarmasını bilirim, merak etme."
"Kendi kendime çıkarım, benim de sizin gibi insanların yanında daha fazla durmaya niyetim yok."
Kadın alaycı gülümsemesini bana sunarken tekrar konuştu: "Gelmeseydin o zaman."
Doğru, haklıydı. Buraya parası iyi diye gelmiştim, yeni bir fotoğraf makinesi için biriktiriyordum. Sinirle çıktım. Sinirim onlardan çok kendimeydi, hayataydı. Her zaman bir şeylere sahip olabilmek için istemediğim şeyleri yapıyordum ve onu bile doğru düzgün yapamıyordum. Madem öyleydi, yapsaydım ya işte. Sanki formatı bilmeden gelmiştim.
Düşüncelerim hızla çıktığım tarafa doğru koşan ve bunun sonucunda bana çarpan çocukla bölünmüştü. Tam ona dikkat etmesi gerektiğini pek sert bir dille ifade edecekken art arda defalarca özür dilemeye başlamıştı. Bir yandan da yere dağılan maketini toplamaya çalışıyordu. Onun gibi ben de yere çömelip maketini toplamasına yardım ettim. "Sorun değil. Sen iyi misin?" derken dağılan eşyalarını toplayıp ona verdim. İşte o an, gözlerimiz ilk defa buluşmuş ve gözlerindeki ışık benim umutsuzluğumu beslemeye başlamıştı.
"Teşekkür ederim." Dedi ve elimdekini aldı. O an da ellerimiz ilk kez buluşmuştu, o gün son olmayacağını da anlamıştım.
Yanımdan hızla kalkıp çıktığım yere doğru koşmaya devam etmişti. O anlık saçma bir karar ile onu beklemeye karar vermiş ve oradan onlara sövüp bir yandan da maketinin parçalarını fırlatmasına bir tebessüm ile şahit olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOVE SCENARIO || BRIGHTWIN
FanfictionTesadüf eseri birbirleriyle tanışan Bright ve Win tekrar tekrar tesadüflerle bir araya gelir. Hayallerine sıkıca tutunup gerçekleşeceğine inanan ikili zorluklara rağmen hayallerini gerçekleştirebilip beraber kalabilecekler mi? Hayaller mi kazanacak...