t h r e e

694 102 37
                                    

iyi bir başlangıç yapmış sayılmazlardı. minho birden kendinden geçince seungmin'in korktuğu kadar jeongin de buna bir anlam veremediği için şaşkındı. oldukları yer ise hastaneydi şimdi.


"çilek alerjin olduğunu biliyordun." jeongin hesap sorar tonuyla konuştuğunda kolunu dürttü seungmin. "bırak dinlensin."

"sorunun ne senin? ölmek mi istiyorsun?" jeongin seungmin'i dinlemeyip devam ettiğinde minho kapalı gözlerini aralayıp dimdirekt jeongin'in gözlerine baktı.  minho bu bakışın uyarıcı olmasını dilese de fazlasıyla bitkin göründüğünden bir haberdi.

jeongin'in sorusuna cevabı ise evetti ancak bunu onların bilmesine gerek yoktu.

hastane odasının kapısı vurulmadan açıldığında içeri giren bedene dönmüştü üçü de. seungmin merakla giren kişiye bakarken jeongin umursamayıp yeni gelenin yanından sıyrılıp çıkmıştı odadan.

"minho'yla yalnız kalabilir miyim?" diye sordu odada kalan son kişiye. böylece seungmin de çıkmak zorunda kaldı. minho ise rahatlayarak derin bir nefes vermişti.

"aptal," diyerek minho'nun yanına ulaştığında, "neden beni korkutup duruyorsun?" diye azarlamaya devam etti.

"beceremiyorum ölmeyi." dedi minho. "yaşamak istemiyorum ama ölmeyi de beceremiyorum."

"izin vermeyeceğim minho." küçük olan minho'nun yatağına oturdu ve minho kafasını kaldırıp onun göğsüne yerleştirdi.

seo changbin, lee minho'nun safe place'iydi. küçüklüklerinden beridir küçüğüne sığınırdı büyük olan ne zaman nefes almak zor gelse. changbin hayatında sahip olduğu tek iyi şeydi.

"nasıl yapacaksın?" bir süre sessizlik oldu. ardından changbin kendinden emin bir tavırla, "gerekirse öldürürüm." dedi.

bu minho'yu hafifçe gülümsetti. "hayır demezdim." changbin'in elleri saçlarında gezinirken hissettiği halsizlikle birlikte daha da mayışıyordu. "ama hapse girersen yalnız kalırım."

"sadece kendini düşünmen beni üzüyor. gerçi kendini de düşündüğün söylenemez. ne biçim bir çocuksun sen? keşke öğretebilsem sana hisleri, hissetmeyi."

"uyudum ben, susar mısın?"

yüzünü buruşturdu changbin. "hiç çabalama zaten."

bütün bunlar olurken seungmin ise hızlı adımlarla yürüyen jeongin'e yetişmişti. "ne bu sinirin?"

"düşeceksin." jeongin geri geri yürüyen seungmin'e ithafen konuştuğunda seungmin önüne dönüp jeongin'in yanından yürümeye başladı.

"çok hızlı yürüyorsun."

jeongin hızını henüz fark ettiğinde bozuntuya vermedi. "sana peşimden gel diyen yok."

"sadece seni neyin bu kadar sinirlendirdiğini merak ediyorum."

jeongin bu sözler üzerine tamamen durdurdu adımlarını. "bilmem farkında mısın ama resmen önümüzde intihar girişiminde bulundu?"

"yani?" dedi seungmin başını yana eğerek. kendisi kızgın değildi, korkmuştu ve bunu kendi bilse de başkasına gerek yoktu. sadece küçük olanla uğraşası gelmişti.

"eğer bu yaşanmasaydı şu an hâlâ ders çalışıyor olurdum ve çalışmayanlardan daha önde olabilirdim. ama şimdi onlarla aynıyım. oldu mu?"

seungmin gülüşüne engel olamazken, "hepsi bu mu?" diye sordu. jeongin'in ise olaya bir anlam vermeye çalışan kaşları havalandığında, "ne bekliyorsun?" cevabını verdi.

seungmin yeniden jeongin'in önüne geçip omuz silktiğinde sarışın olanı orada bırakıp yürümeye başladı. jeongin ise derin bir nefes verip nasıl kişilerle muhatap olduğunu sorgulamaya başlamıştı.

ー get weird ♡ 2minjeongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin