Hepiniz hoş geldiniz.
Nasılsınız?
Eğer kötü bir ruh halindeyseniz bu halinizden bir an önce ayrılmanız dileğiyle.Buranın size iyi gelmesini isterim.
Başlama tarihinizi buraya bırakabilirsiniz.
(song:Halsey-Sorry)
İyi okumalar.
Sizi seviyorum.
Mart ayında olmamıza rağmen soğuk ve kasvetli hava şehrin her sokağını sarmıştı.İnsanlar bu soğuk havada kalmamak için hızlı hareket edip evlerine koşuyorlardı.Ben ise etrafımda koşuşturan insanlara tezat daha sakin bir şekilde neredeyse yalnız kalacağım bu sokakta evime doğru yol alıyordum.Severdim böyle havaları.Yağmurun yağmaya yüz tutmuş havası beni rahatlatırdı.Yağmurda ıslanmayı da sorun etmezdim hiçbir zaman.Ruhumun,benliğimin böyle havalara ihtiyacı vardı.
Kimsenin olmadığı,sadece yağmurun ve rüzgarın sesini duyduğum yerlerde bulununca huzur dolu oluyordum.Aynı şu an olduğu gibi.Yargılanmıyordum birileri tarafından.Yaptıklarım kimseyi ilgilendirmiyordu.Davranışlarımda özgürdüm.Kendi isteklerim ve ben mutluyduk böyle olunca.Küçüklüğümde yaşayamadığım şeyleri yaşamak beni iyi hissettiriyordu.
Küçüklüğüm...
Küçükken yaşadığım ortamda çocuklara değer verilmezdi.Bazı aileler sırf çocukları ağlıyor diye onları öldürdükleri bile oluyordu.
Anne ve babam ise her aile gibi beni sevmiyorlardı.Tek başıma büyümüştüm.Kimse yardım etmemişti büyürken.Kimse ellerimden tutmamıştı.Hiç kimse düştüğümde beni kaldırmamıştı.İsteklerim önemsizdi anne ve babam tarafından.Ağlamak isterdim,ağlayamazdım.Şarkı söylemek isterdim,söyleyemezdim.Kısıtlı bir şekilde geçmişti hayatım.Ne zaman onların isteklerinin dışına çıksam babamın beni dövmesiyle son bulurdu.Hem fiziksel hem psikolojik şiddet yerdim ailem tarafından.Fiziksel olarak acılarım sol bileğimdeki yara dışında elbette ki zamanla yok oldu fakat psikolojik olarak yaralarım daha dün yaşamış gibi hatırlattırıyor bana olanları.Zaten insanı en derin yaralayan psikolojik şiddet değil midir?
Bunları düşünmek bile gözlerimden damla damla yaşların akmasına sebep oluyordu.İşte küçükken dedim kendi kendime.Benim gibi ailelere sahip olan çocukların benim gibi büyümesini istemezdim.Onları kurtarmak,onların taze olan yaralarını benim kapanmamış yaralarımla örtmek isterdim.
Bu yüzden kendimi eve kapatıp deli gibi ders çalışmıştım.Çalışmamın karşılığı ise savcılık ile olmuştu.Meslek sahibi olduğum gibi de direkt Fransa'ya gitmiştim.Fransızcayı ise okurken öğrenmiştim.Aile demek bile istemediğim insanlarla aynı şehirde yaşamak bana ölüm gibi bir şey olurdu.Şu an ise burdaydım.Karanlık ve ıssız olan Paris'in bu sokağında yağmur damlaları ile beraber göz yaşlarımı akıtıyordum.
Cebimde titreyen telefonum ile birlikte bakışlarım elime aldığım telefona gitmişti.Adliyeden bir üstüm olan Armon yarın akşam adliyede 21.00'da olmamı istiyordu.Onu onaylayan bir mesaj atıp düşünmeye başladım.Önemli bir konu olmalıydı çünkü yarın izin günümdü ve işe çağırmıştı.Fazla kafama takmayıp adımlarımı hızlandırdım ve evime girdim.Üstüme değiştirip yatağıma yattım.Kulaklıkları takıp telefondan slow bir müzik açıp uyumaya çalıştım.
...
Evden çıkmadan önce son bir kere aynadan kendime bakıp hazır olduğuma kanaat getirdiğimde evden çıkıp arabama bindim.İşimi,adliye ortamımı özlemiştim.Bana iyi gelen şeylerden bir tanesiydi.Çocuklar için soruşturuyordum,araştırıyordum ve onlara yardımlarım dokunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESCAPE || taekook
Fantasy"Kaç." demişti o bana.Hemen ardından ise ileriden yavaş adımlarla bize gelen zombilere tezat kendisini benim önüme hızlı bir şekilde atmıştı.Ne yerimden kıpırdayabildim ne de ağzımı açıp ona zehirli kelimelerimi savurabildim.O ise yeni bir cümle dah...