beautiful boyz | taekook

end

Kitabı nemesisisthequeen hanımefendiye ithaf ediyorum.
Şimdiden iyi okumalar.

***

Zemine değen ayakkabı tabanları, hücresindeki küçük pencereden sızan ay ışığı, uzun zamandır yıkanmamış saçları ve elinden hiç düşmeyen defter. Yine ismini bile koyamayacağı romanlar yazıyor olmalı. Kendisi alışmış bu duruma.

Kim Taehyung suçlu bir yetim ya da hayatın anlamını çözmeye çalışan ünlü yazar? Asıl benliği hangisi? 10 yaşında rahibeden çörek çalan kişi mi? Yoksa şiir gibi anlattığı yeraltı suçluları mı? Kendisine yetim demeyi tercih eder, fakat yine de tanımlar pek de umrunda değildir.

Hayatı tanımlamak için yazar gece gündüz, ironiktir ki hayatın yaşayarak bile tanımlanmayacağını düşünür. İnsan başlarda hayatı merak eder fakat yaşadıkça hevesi kırılır insanın. Hayat acımasızdır tek bildiği budur. İnsan bulamadığı tanımı rol yaparak tamamlamaya çalışır. Kendini o kadar kaptırır ki asıl amacını unutur.

O güzel yetim, kitaplarında tüm o güzel çocukları anlatır, pezevenkler, kraliçeler ve suçlu eşcinseller. Yer altı çocuğudur o tüm bu pisliklerin içinden gelmiştir, 30 yaşında ve 30 yarası vardır onun.

Fakat o öyle güzeldir ki. Kimse dayanamaz ona; kadınlar açıkça hayran hayran bakarlar, erkekler lekeledikleri erkek seviciler gibi görünmemek için gizliden gizliye izler güzelliğini, ne büyük terbiyesizlik!

Hayattan doymuştur. Hiç aşık olmamış hiç sevilmemiş. Annesi bile sarmamış kollarını aciz bedenine. Hiç sevilmeden öleceğini düşünüyordur. Herkesin bir çok hatası vardır. Onun hatası şüphesiz hiç sevilmeyeceğini düşünmesidir. Zira onun kaderi sadece bir gece uzaktaki adamdır.

Çok genç ve güzel oğlan, tüm arkadaşlarının gözdesi. Hayat üzerine pek de düşünmeyen, suçlardan kaçınan. Çok okuyan ve çok bilen. Hayatı tanım yüklemeye değer bulmayan. Annesinin biriciği, toy ve tazekan Jungkook. Jeon Jungkook.

Yaşamı boyunca herkes tarafından kabul edilmek için yaşayan, bir oğlan çocuğu.

O daha 23ünde ama uçmuş hissediyor. Kısmen özgür ve özgür olduğu her zaman diliminde dünyanın en mutlu insanı. Sevdiği işi yapıyor, bazen durup düşünüyor, kuş olmayı diliyor. Her insanın zaafı vardır, elde edebilmek için canını vermek bile gözlerini korkutmayan ince detaylar. O sadece özgür bırakılmak istiyor.

Gören herkes Jeon Jungkook mutludur der.

Fakat Jeon Jungkook mutlu değildir. Kim Taehyung'un yazdığı gibi hevesi kırılmış bir oyuncudur o. Dünyadaki en iyi aktördür. Senaryosunu çevredeki insanlar tarafından yazılmış düşük bütçeli bir filmin pahalı oyuncusu. Ne büyük trajedi!

Ne güzel bakar gözleri, tüm yıldızları toplar irisleri onun.

Kim Taehyung, ona zorla benimsetilmeye çalışılan bütün düşüncelere karşı çıkmış ve kendi kimliğini bulma düşüncesi onu tutkuyla beslemiştir.

Fakat Jeon Jungkook bu baskının kıskacından kurtulamamış küçük bir oğlan çocuğudur.

Kim Taehyung, çocukları sevmez.

Jeon Jungkook ise suçlulardan korkar.

Hayat ise kartlarını oyunculara göre açmaz.

***

Jungkook için sıradan bir sabah, sıradan bir iş günü, 1920lerin sonu ve savaşın pisliğini yeni yeni atan çağdaş Fransa sokakları. Sokağın başındanki kafeden aldığı kahvesi ve bu ayki yazısına konu olacak ünlü hapisteki yazar Kim Taehyung'un kitabı. Biriyle röportaj yapmadan önce onu araştırması gerekir. Sıkıcı biyografiler ona göre değil, birini anlamak için onun sözlerini anlaman gerekir yani en azından Jungkook öyle düşünüyor. Kitabi okumadan önce kim taehyung'un diğer yazarlar gibi bağnaz ve bayağı olduğunu düşünüyordu fakat ilk defa insanların düşüncelerini bu kadar net kullanan gayet cesur, sınır tanımayan, korkmadan sokaktaki fahişelerden,eşcinsellerden, kadın satıcılarından hırsız ve katillerden bahseden birini okuduğuna şaşırmıştı. Fakat biliyordu ki insanların çoğu kim taehyung'u anlamamış, süslü, ütopik ve şiirsel anlatımın altındaki hiç bir düşünceyi kavrayamamış; eski, bağnaz, bayağı, sığ ve sıkıcı okuyucular olmaktan ileriye geçememişlerdi. Bu düşünceler Jungkook'un Kim Taehyung'a karşı olan bakış açısını değiştiriyor, yazara karşı büyük saygı duymasını sağlıyordu.