Elimde ki sigarayı son kez dudaklarımın arasına aldım içimden kendime küfürler ederken bir yandan da her şeyin son bulması için tanrıya son yalvarışlarımı sunuyordum.
Her zaman ki gibi tanrı beni duymuyor ya da cidden bu dünyada acı çekmemi seviyordu ikinci seçeneği kendime daha makul görerek bitmiş izmariti yere fırlattım lanet olası okula gitmek için adımlarımı hızlandırdım.
Okula gitmek için attığım her adımda telefonuma *ahh hadi kaçalım* tarzı mesajların düşmesini bekliyordum ama yoktu onun yerine şu ödev yapıldımı soruları ile doluydu her gün okuldan kaçıp bir yerlerde oturan tayfa bir an da okula aşık olmuştu.
İçimden gevelenerek yürürken ne ara onun caddesine geldiğimi anlamamıştım bile okula giden yol ondan geçiyordu aslında tanrıya bu yönden şükürlerimi sunabilirdim.
Kafenin bahçesinde iki müşterisi ile ilgilenen Kim Taehyung. Her kızı kendine aşık edebilecek tarzda olan ama sanki hiç kimseyi gözü görmeyen olağanüstü yakışıklılığı sahip Kim Taehyung.
Tanrı onu yaratmak için tüm şansını üzerinde kullanmış gibi hissettiriyordu. Saçlarını her zaman farklı tarzlara sokuyor ve ona çok yakışıyordu ama o bunun farkına bile varmıyor sanki bunu istemiyor gibiydi.
Evet ben ona aşıktım her hareketine aşıktım nasıl oldu bilmiyorum ama seviyordum ona çıkan her yolu seviyordum. Gözlerim her detayını ezberlemek için üzerini arayışa çıkmışken o güzel gözleri ile göz göze geldim.
Lanet olsun yakalanmıştım işte sanki suç işlemiş gibi içimden küfürler saydırıyordum kendime ta ki o sevdiğim kare gülüşünü gördüğüm an sanki bütün evren yavaşlamış ve ruhum kendini serbest bırakmıştı.
"Heyy, şapşal kız yanıma gel sana bir şeyler ısmarlıyayım” ruhum sadece gitmemiş vücudumu da yanına almıştı. "Oo-lurr" koşar adımlarla yanına gitmiş içeri girer girmez kimsenin olmaması için tanrıya minnetlerimi sunmuştum.
“Nasılsın bakalım en son gördüğümde sokak ortasında He Ran'a sövuyordun yine bir şeyler mi oldu?” Ah evet o kadın ev sahibim her gün gelip asla bulamayacağım bilmem kaç won istiyor sonra da hiç bir şey olmamış gibi gidiyordu ama bu sefer geliş sebebi farklıydı. “O kadından konuşmasak mı ismini duymak bile insanın morelini bozmaya yetiyor."onu görebileceğim bir açıdan tezgahın yanında durdum iki kahve alıp yanınıma geldiğinde tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu.
Ah o kaşının altında yaşasam ne olurdu sanki...
"Sen yine sigara mı içmeye başladın?" İşte en yanlış adımım her seferinde bu oluyordu bana her seferinde bırak şu illeti diye konuşan adama ben sigara kokusu ile eşlik ediyordum.
“HA..HA...HAYIR!! Arkadaşım vardı yanımda o içti ben değildim” inanmayan gözler ile süzdü beni bir adım attı tek eli ile omzum da ki saçlarımı itti burnunu saçlarıma yaklaştırıp derin bir nefes aldı “Yalan kokuyor inanacağımı sakın düşünme” o an zaman dursun istedim kafamı ona doğru çevirip kokusunu içime çektiğim anda geri çekildi.
Hiç bir şey olmamış gibi kahvesinden bir yudum aldı otomatik olarak aynı hareketi yaptığımı fark edince hafifçe gülümsedi ama ben hariç her şeye göz atıyordu içeriye giren müşteri bir anda odağı olmuştu.
Çantamı alıp kapıya yöneldim arkama bile bakmadan çıktım. Gözlerim dolmuştu işte her zaman ki gibi olmayacak şeyler için umut ettiğim her dakika sabrımı her zorladığım da dayanamıyordum artık...
Sınıfına girdiğim an kendi yerime yöneldim önümde oturan Jimin geldiğim için o kadar sevinmiş olmalıydı ki ayağa kalkıp sandalyemi çekmişti yüzümde ki mutsuz benliğimi gördüğü an “Yeter ama ya biriniz de mutlu olun arkadaş tek mutlu olmak çok zor” yüzüme yaklaştırdığı kafasını iterek yapmacık gülümsememi ona sunduktan sonra tekrar sıraya kafamı koydum.
...
Umarım hoşunuza gitmiştir...