"Lütfen kurtar beni! Yalvarırım sana,sadece sen bana yardım edebilirsin!"
Çarmığa asılmış son dirinişi için attığı çığlıklarını duymuştum. Oturduğum yerden kalkıp hızlı adımlarla meydana yürümeye başladım. Yürüdükçe elbisem insanların benden uzaklaşmasını istiyormuşçasına savruluyordu. Korkularından ve saygılarından her bir tarafa koşuşturan insanları gördüğümde elimde olan gücümle onu kurtarabilme düşüncem beni daha da hızlandırmıştı. Yanına yaklaştıkça gürültü ve halkın küfürleri,bağırışları artıyordu. Bu gürültü içinde sadece onun sessiz çığlıklarını duyuyordum. Önünde durduğumda rahatlaması için arkamı döndüm ve önümde duran aptal sürüsüne elimle şovelyelere "Götürün" emrini verdim. Onlar götürülürken arkamdan ağladığını duydum,olduğum yere çivilenmiştim. Onun o çok değerli incilerini dökmeye nasıl cürret ederlerdi? Şovelyeler onu iplerden kurtardığında ona bakamadan at arabasına ilerlemeye başlamıştım. Onun bu halini görmeye dayanamazdım. Sanki onu zehirli dünyadan söküp çıkaracağıma inanıyormuş gibi hiç sesini çıkarmadan askerlerimin onu sürüklemesine izin vermişti. Ama onu zehirleyecek olanının ben olduğunu bilmiyordu...
YOU ARE READING
love born from the crucifix
Historical FictionSomeday i'll be free. After the pain, after u.