Bölüm 1|Görülmeye Değer Anlamlar

121 16 112
                                    

Başladığınız tarihi buraya yazın. Anı kalır sizden bana.

Medyaya bıraktığım şarkının anlamı benim için büyük.

Leonard Cohen~Dance me to the end of Love

○○○○

Kim's Mansion Sabah 7.12

"Evet, eve yeni vardım. 20 dakikaya çıkarız, herkese söyle toplantıda tek bir hata bile kabul edilemez."

"Peki Bay Wang size güveniyorum. Bugünü sorunsuz atlatabiliriz."

Kadın mermer zemini ince topuklu süetleriyle döverken telefonunu da çantasının herhangi bir yerine sokuşturmuştu. Az evvel konuştuğu adama her ne kadar güveniyorum dese de bu yalnızca bir temenniydi. Daha ötesine geçmesi için, gerçek olması gibi, bir mucizeye ihtiyaçları vardı. Gergindi. Hem de fazlasıyla gergindi. Öyle ki giydiği gri takımı bile sırf buraya yetişebilmek için doğru düzgün ütüleyememişti. Oysaki görünüşünü sever ve gayet de önem verirdi.

Sonuçta o Kim Seokjin'in asistanıydı.

Ancak yaklaştığında üzerindeki demir işlemeleri tüm detaylarıyla görebildiği kapıya baktı. Bu kapıyı incelemekten hiçbir zaman kendini alamazdı kadın. Anemon çiçeklerinin kapının çevresinde bir kemer gibi işlenmiş olması bir yana sanki o kemerden geçtiğinde bomboş bir sahile ulaşıldığı da işlenmişti. Tablo gibiydi ona göre. Patronu bir İtalya seyahatinde bu asil kapıyı görmüş, parasına bile bakmadan onu Kore'ye getirmişti. En azından patronunun anlattığı hikayesi buydu ve inanmaktan başka çaresi yoktu. Bir an nereden geldiğinin ne önemi var diye düşündü. Artık bu zarif evin zarif kapısıydı ve her sabah bu kapıyı görecekti. Düzleştirdiği kestane rengi saçlarını son kez kapının her iki yanında da bulunan siyah camlara bakarak düzeltti. Kahveleri kontrol etti, ince dosyayı çantasına kırışmayacak şekilde yerleştirdi. Artık kapıyı çalabilir ve çilesine başlayabilirdi.

Buna gerek kalmadığını ise henüz fark edememişti.

"Bayan Kim tam 3 dakika 47 saniyedir benim sanat eseri gibi kapımın önünde neden duruyorsunuz? Ya da oyalanıyorsunuz mu demeliydim?"

Kadın duyduğu sesle gayriihtiyari arkasını döndü. Şaşkınlığın verdiği titremeyle minik gözlerini olabilecekmişçesine daha da açmıştı. Çantasını tuttuğu elini kalbine götürmeyi ihmal etmezken kendisini ani gelişiyle korkutan patronuna dikti bakışlarını. İçinden ne kadar kaçık ve egolu bir adam olduğunu karşısında onu korkutmasının keyfini süren adama haykırmak ve kahveyi o güzel suratıyla buluşturmak istemişti. Ancak bunun bir hayalden ibaret kalacağı gerçeği ona el sallayarak uzaklaşırken derin bir nefes aldı. Öfkesini gizlemeliydi. Bunca yılın getirisi olarak ise kolayca da yapmıştı bunu. Önce dudaklarına ölçülü ve doğal bir gülümseme ardından çantasının sapına olan eziyeti... Bu kadardı işte. Bayan Kim kendi iç dengesini yeniden kurduktan sonra cevap bekleyen patronunun önünde hafifçe eğilerek selamını verdi. Hafifçe öksürdükten sonra konuşmaya başladı.

"Ah, Bay Kim! Özür dilerim efendim. Hala uyuduğunuzu düşünmüştüm. Tam da kapıyı çalacaktım."

Siyah şortu ve onun içine soktuğu beyaz tişörtüyle Kim Seokjin asistanını korkutmaya bayılıyordu.

Genç adam terlediği için üzerine yapışmış tişörtü eliyle havalandırırken hem asistanının açıklamasını dinliyor hem de havlu almamasının pişmanlığını yaşıyordu. Zaten bandanası da sonbaharın hediye ettiği yaprak yığınlarının arasında kayıplara karışmıştı. Saçlarının sürekli önüne gelip rahatsız etmesi de cabasıydı. Sabah koşusunu tamamlayıp ormanın köşke giden patikasında ilerlerken saate bakmak aklına gelmişti. Asistanının çoktan geldiğini düşünüp bugün nasıl sinirlendirebilirim diye düşünerek ilerlemişti. Patikanın bitip ön bahçeye gelindiği anlaşılsın diye konulan sütunları geçince yanılmadığını anlamıştı. Bayan Kim'in onu fark etmediğini anlayınca sinirlendirme planlarını bir kenara bırakıp doğaçlamaya başvurmaya karar vermişti. Kadının yerinde irkilmesi ve arkasını dönünce kalbini tutması ise keyfine keyif katmıştı. Bu kadınla uğraşmak onu keyiflendiriyordu ve bu eğlenceden uzunca bir süre vazgeçecek gibi de durmuyordu.

When We Go|Yoonmin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin