Tekrardan Merhaaaabbaaalllarr
Hayatımıza birini alır ve izini bırakmasını sağlarız. Dünya bunun kaosuyla yaşar.
Windless Koruluğu Akşam 19.46
Çamurlu çizmeler, topraklanmış bahçe aletleri, fideler, ıslak veranda, ince ince yağan yağmur ve sigarasını yeni yakmış bir Min Yoongi...
Beni şırıngayla uyuttuğu günün üzerinden bir hafta geçmiş, ikincisini deviriyorduk. Uyandığımda yataktaydım ve ne kadar uyuduğum ise meçhuldu. Ona sorarak öğrenebilirdim ancak içimden gelmiyordu.
Kırgındım.
Gerçekten kırgındım. Üstüne kızgınlığım da eklenince büsbütün uzaklaşmıştım ondan. Bana enjekte ettiği şırınga sancılarımı geçiriyordu. Fakat benden de fazlaca şey götürüyordu. İlk başta günlerce süren bir uykuya hapsediyordu sizi. Uyandıktan sonra ise günlerce eklem ağrıları ve iştahsızlık yakanıza yapışıyordu. Bunlar olurken ruh sağlığınızın yerinde kalması imkansızlaşıyordu. Bunları kolayca söyleyebilmeme rağmen yaşaması o kadar da kolay değildi. Ve Yoongi buna en yakından şahit olsa da iki kez beni bu çukura sürüklemişti.
Ben uyurken yanımdan sadece ihtiyaçları için kalkmıştı. İşe gitmemiş, her gün ben kızarım diye evi toparlamıştı. Her gece ellerimi, boynumu öperek pişman olduğunu dile getirmişti. En sevdiğim yemekleri belki ben o gün uyanırım diye her gün yapmıştı üşenmeden. Gözleri şiş nadiren görürdüm. Ama o her gece yastığımı ıslatmıştı incileriyle. Kendini unutmuş gibiydi. Kendiyle ilgilenmeyi de unutmuştu. Bunların hiçbirini ne o bana söylemişti ne de ben ona sormuştum. Oysa bu cümleler onun ellerinden çıkmaydı. Yoongi küçüklüğünden beri içindekileri öylece bırakmayı sevmezdi. Defterlerine iyi veya kötü içini dökerdi. Biz sevgili olduğumuzdan beri defterini unutmuş onun yerine bana anlatmaya başlamıştı. Şimdi benim yokluğumda defteri tekrar ortaya çıkmıştı. Benim saf sevgilim fark etmem sansa da en sevdiğim plaklar çalarken defterine yazılar yazdığını çözmüştüm.
Ve deftere göre kırılan ve kızgın olan tek ben değilmişim anlaşılan. Gerçi bunu anlamamak saçma olurdu. Ben uyandığım gün etrafımda pervane olmuş, rahatım için kendini paralamıştı. Bense bu tavırlarını görmezden gelerek hem fiziki hem de ruhen ona sırtımı dönmüştüm. Konuşmuyor, fiziksel her türlü temastan kaçınıyordum. Hareketlerim onun umutlarını boşa çıkarırken o da benimle aynı yola başvurmayı seçmişti.
Benimle konuşmuyordu.
İkimiz de birbirimize göre haklı ve haksızdık. Yoongi de haklı olduğunu bildiğinden konuşmuyordu. Beni haksız yere kırsa bir saniye peşimden ayrılmaz, kedi yüzü yetmezmiş gibi bir de sırnaşıp dururdu. Kendini affettirmek için yapmayacağı şey yoktu. Ne yazık ki biz öyle bir durumda değildik. Bir haftadır hem yakın hem de uzak, saçma sapan bir ilişki içindeydik. Mesela birbirimizin yüzüne bakmıyorduk ama üşüdüğümde omzumda hırkanın sıcak ağırlığını hissediyordum. Banyomuza gelmiyordu. Bu yüzden de banyoya girdiğinde kıyafetlerine kolayca ulaşamıyordu. Bende o girdiği gibi ona kıyafetlerini seçip kapı önüne bırakıyordum. Birbirimize bir şey olmasından korkacak kadar ilgili fakat adım atmayacak kadar da umursamazdık.
İşten geldiğinden beri eve girmemiş, bahçeyle ilgilenmişti. Benimle konuşmak istemediği açıktı. Tanrı Aşkına! Benle konuşmamak için benim seçtiğim çiçekleri benim zevkime göre ekmişti toprağa. Bu adam çift kişilikli miydi? Gerçi benimde ondan pek bir farkım olmadığına göre yargılamaya hakkım yoktu. Onunla beraber değişiyor, şekilleniyordum adeta. Bu durum aramız bozuk olmasa hoşuma gider, utanırdım. Fakat şimdi alalade bir olaydan fazla etkilemiyordu beni. Düşüncelerimle gözlerimi oturduğum koltuktan ona kaydırdım tekrardan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When We Go|Yoonmin|
FanfictionKim Taehyung ilk sergisinde sabotaja uğrayınca muhabir Jung Hoseok onu bulmaya çalışır. Ancak işler o kadar karışmıştır ki 50 yıl öncesine dayanan hazin bir sır ortaya çıkmak üzeredir. -140921 ...