Uzun yolcuğun burada bitiyor.
Arkasını dönüp uzaklaşırken titremene sebep olan buz gibi sesiyle konuştu Mikey.
Göğsünden kanlar akarken olanları idrak etmeye çalışıyordun. Korkmuştun. Korkunun kaynağı ne vurulduğun için öleceğini bilmendi ne de Mikey'nin "canavar" olması. Nasıl göründüğü, ne yapmaya çalıştığı önemli değildi. İçeride bir yerlerde o hâlâ eski Mikey'ydi sonuçta, değil mi?
Canın acıyordu ancak fiziksel bir acı değildi bu. Kurşun yaralarından daha acı verici bir şey vardı. Kalbinin ağrısı fiziksel acını bastırıyordu. Senin korktuğun şey onu kurtaramamaktı: Onu karanlığın içinden çekip kutaramamak...
Seni kurtarmaya geldim. Ne olursa olsun, kaç kez gerekirse gereksin; her seferinde geleceğim.
Belki de kalan sayılı nefesini de onun için harcıyordun. Her seferinde dönüp dolaşıp onun için geri dönüyordun. Ancak bu yaptığı bencillik değil miydi? Sen onun için kendini feda ederken, onun seni çıkmaza sürüklemesinin başka nasıl bir açıklaması olabilirdi ki?
Hayır, Mikey bencil değildi. Bencillikten en uzak kişiydi belki de. Bundan 12 yıl öncesini hatırlasana? Herkesin acısını, üzüntüsünü, sevincini, sinirini paylaşan Mikey mi bencil biriydi? Bir kez olsun durup kendini düşünmemiş Mikey miydi bencil olan, yoksa senin bu yersiz düşüncelerin mi?
O halde, her şeyi burada bitireceğim.
Duraksamadan ilerlemeye devam etti. Soğuk, duygusuz sesi tüylerini diken diken ediyordu. Onu bu şekilde görmek kalbinde kağıt kesikleri açıyordu adeta.
Mikey senin görüş alanından çıkana dek izledin onu gözyaşların nedeniyle bulanıklaşmış görüşünle. Ne kıpırdayabildin ne de tek kelime edebildin arkasından. Beynin bomboştu, uyuşmuş gibiydi. Gözünün önünde kaybolana dek bakakaldın ardından.
Bomboş katta tek başına, yere yığılmış halde, gözlerinden yaşlar süzülürken yavaşça bir şeylerin farkına varmaya başladın. Kaç dakikadır o halde olduğunu bilmiyordun, umrunda da değildi zaten. Şuanda aklında dolaşan tek şey Mikey'ydi.
Mikey yanından ayrılalı ne kadar olduğunu kestiremiyordun. Daha kötüsü, şuan nerede, nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrin yoktu. Aklını yokladın. Merdivenlere gitmişti tahminince.
Zaten başka nereye gidebilirdi ki, aptal.
Var gücünle ayağa kalktın, baştan aşağı kana bulanmıştın. Birkaç kez derin nefes alıp vererek nefesini düzene soktuktan sonra ani baş dönmesini görmezden gelmeye çalışıp en yakınındaki pencereye ilerledin.
Aşağıda bir yerlerde Mikey'yi görme umuduyla yaklaştığın pencereden görebildiğin tek şeyin kalabalık bir insan topluluğu olmasından hayal kırıklığına uğramıştın. Herkes bulunduğun binanın üst katlarında bir yere bakıyordu, kimisi yanındakiyle konuşurken kimisi telefonunu çıkarmış fotoğraf veya video çekiyordu. Birkaç saniye aşağıdaki insanları seyrettikten sonra aniden gelen farkındalıkla beyninden vurulmuşa dönmüştün adeta.
Siktir, Mikey çatı katında olmalı!
Var gücünle merdivenlere yönelip yukarıya çıkarken, bir yandan da Mikey'nin aşağı atlamaması için dua ediyordun. Seni böyle terk etmesini istemiyordun. En azından düzgün bir vedayı hak ettiğini düşünüyordun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘀𝗮𝗹𝘃𝗮𝘁𝗶𝗼𝗻; -𝘮𝘪𝘬𝘦𝘺 × 𝘳𝘦𝘢𝘥𝘦𝘳.
Fanfic# ˖࣪ ¡! one-shot. # ˖࣪ ¡! 𝘁𝗿𝗶𝗴𝗴𝗲𝗿 𝘄𝗮𝗿𝗻𝗶𝗻𝗴𝘀 // 𝘨𝘶𝘯𝘴„ 𝘪𝘯𝘫𝘶𝘳𝘪𝘦𝘴„ 𝘴𝘶𝘪𝘤𝘪𝘥𝘦. # ˖࣪ ¡! contains 𝙝𝙚𝙖𝙫𝙞𝙡𝙮 𝙞𝙢𝙥𝙡𝙞𝙚𝙙 spoilers for 𝙗𝙤𝙣𝙩𝙚𝙣 𝙖𝙧𝙘 [186-206].