Multimedia: Eray.
O güzelim havaya karışan soba dumanlarının konusunu ciğerlerime kadar çekerken, bi an öksürüklere boğuldum. Halam arabanın kapısını açtığında çıkan bir klik sesi ile irkildim, her zaman ki gibi ön koltuğa yerleştim. Nereye gideceğimizi ne konuşacağımızı bilmiyordum, kafamda milyonlarca soru işareti vardı ve buna karşın tek cevap olan halam yanımda araba sürüyordu. Sahil yoluna çıktığımızda ilk defa içimi sevinç kaplamamıştı, küçüklüğümden beri en sevdiğim şey sahil yolundan gitmektir. Her ne kadar denizden korksam da, sahil yolu her zaman vazgeçilmezdir benim için. Palmiye ağaçlarının güzelliği, pencereyi açtığımda ki o güzel deniz kokusu. Denizden korkmama rağmen bu yolu sevmemi bana zarar veren şeylerin daha çekici gelmesine bağlıyordum. Biri mazoşist mi dedi? İşte o benim göbek adım. Varış noktasına geldiğimizde şirin bir sahil kafesine oturduk, halam iki çay söyledi. Çay belki soğuktan ellerimi ısıtabilirdi belki lakin duygularım buz kesmiş halamın gözlerine bakıyordum ama onun gözleri hiçbir zaman benimkileri bulmadı. Konuşmaya başladı sanırım dudakları kıpırdıyor, ne diyor anlamıyorum ki beynim buğulandı.
''Bir saniye ne?''
''İlden sen beni dinlemiyor musun Allah için konuşuyoruz burada!''
''Tamam baştan al, sakin.''
''Lafa seni ne kadar çok sevdiğimden başlamak istiyorum, her zaman kızım gibiydin yeğenim diye bahsetmedim kimseye herkese -kızım İlden- diye tanıştırdım ve her zaman bunun gerçek olmasını diledim.''
''Gerçeğinden farkı yoktu ki zaten halam benim.''
''Bahsettiğim de bu ya halam benim diyorsun, içim acıyor ben sana kızım diyorum sen bana hala. O kadar çok bekledim ki o ka-
Ağlamaya başladı, resmen karşımda hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Halam çok güçlü bir insandır ve ben onu daha önce hiç ağlarken görmemiştim. Paniğe kapıldım, insanlar bize bakıyor. Yanına geçtim, peçete uzattım ve sarıldım kemiklerini kemiklerimde hissedebilene kadar. Sonra sustu nasıl bir bebek ağlarken annesinin kucağına verildiğinde susar ya, hah işte öyle. Aramızdaki bağ çok farklıydı.
''İlden sen harika bir genç kız oldun ve ben şimdi konuştuklarımı sindirip, olgunlukla karşılayabileceğini düşünüyorum, duyacaklarına hazır mısın?''
''Dur bir saniye, ne açıdan hazır mıyım?''
''Eski defterleri açmaya hazır mısın İlden?
'' Şey, sanırım galiba yani büyük olasılıkla, evet.''
Titremeye başladım, hemen fark etti ve ellerimi sıkıca kavradı.
''Annenle baban yeni evlilerdi, onlardan bir sene önce biliyorsun bende Murat'la evlenmiştim. Annen evliliklerinin birinci ayında hamile kaldı ve bakamayacaklarını düşünerek aldırdılar. Ben bir senedir çocuk özlemiyle tutuşup kavuşamazken, bu yaptıkları bana baya koymuştu.
Sevim'in çok borcu vardı, hem evlilik olayı hem öncesi çeyiz
falan derken çok ciddi borç yapmışları. Bende bir gün harika olduğunu düşündüğüm bir fikirle uyandım. Kahvaltı bile yapmadan Sevim'in kapısına dayandım, birer kahve içtik tabi sonra başladım. Çektiğim çocuk özleminden girdim, çocuk aldırmalarının ne kadar yanlış bir şey olduğundan çıktım. Daha sonra annene bir teklifte bulundum. Ben annenin bütün borçlarını kapatacaktım, annende ilk hamile kaldığında çocuğu doğurup bana verecekti. Babanla konuşma işi annene aitti, o ne yapar eder ikna eder dedik, ki etti de. Sonra sen doğdun, tam bir melek gibiydin ve seni ilk kucaklayan ben oldum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESKİ DEFTERLER*
Teen FictionBir yandan annesi, ablası ve Mersinde ki hayatı bir yandansa çok sevdiği halası ve İstanbul'da harika bir yaşam. Öte yandan kalbini kasıp kavuran doğuduğan beri söylenen yalanlar. Kafasının içinde neler döndüğünü anlamaya çalışırken aynı zamanda man...