"tatlım... o kadar çok istiyorum ki. gerçekten bak-duramıyorum yerimde. lütfen izin ver bana. komşuları siklemediğini söylememiş miydin zaten? neden böyle yapıyorsun şimdi, hm?" taehyung'un sabırsız ses tonu odada yankılandığında sorunun ne olduğunu asla anlamıyordu. hoş anlamasını da beklemiyordum çünkü çok içmiştik. öyle çok içimiştik ki hem de.
belki anladınız ama yine de söylemek istiyorum, hafrler birbirine giriyor, onlara özenip teahyung'un da bana girmesini istiyorum evet(ayrıca konu dışı olcak ama medyayla okumanızı istiyorum teşekkürler) fakat işte ne diyordum? heh yapamazdık/sikişemezdik çünkü yarın bir atlet olarak durmadan koşacaktım işte!!-
eminim taehyung beni en derinlerime kadar doldursa (keşke bunu yapabilse durmadan hem de) yarın kesinlikle koşmayı bırak, yürüyemezdim bile çünkü bu deli adam nasıl becereceğini iyi bilen bir adamdı.
sarı uzun saçları uzundu benim gibi, hafif dalgalıydı, çok sık toplardı ve sırf saçlarının duruşuna bile yükselen biriydim ama mümkünse sen, yazdıklarımı okuyan sen, sakın yapma bunu.
"yarın antrenmanım var taehyung'um, olmaz."
"geçen gün dememiş miydin bu haftakine katılmayı düşünmüyorum diye?" dediğiyle beraber kafamın üstünde sapsarı bir ampul (neyse ampul hakkında bir şey demeyeceğim içimde kalsın) yandığında unuttuğum cümlelerim zihnimde tekrardan oynatılmış ve doğru ya demitşim.. başkanımdan bile bu hafta izin almıştım ya zaten ben, neredeydi aklım.
evet tamam aklım taehyung'un kalçalarındaydı, kol kaslarındaydı ve geniş boğazındaydı. siz bilmezsiniz tabii o kalçların üstüne oturmanın nasıl bir his olduğunu, kol kaslarının dudaklarınızın üzerinde nasıl bir etki bıraktığını ve onlarla boğulduğunuzda aklınızın ne denli uçtuğunu. ya da o boğazın ne kadar da sıcak olduğunu bilmezsiniz işte.
özellikle hâyâlarımda dudakları gezinirken kalçamı tam anlamıyla boğazına yapıştırıp deliğimin üzerinde adem elmasının git-gellerini, her bir hareketini tam orada tattığımı bilmezsiniz.
size zerre üzüldüğüm yok çünkü bu adam baştan sona, milattan milada benim.
ben de onunuyum. onunum muydu doğrusu yoksa, aklımı uçağın kanadına taktım bilmiyorum.
öyle yani.
bilmezsiniz siz.
"jeongguuk cevap versene ya, ben mi yanlış hatırlıyorum?" taehyung yanıma gelip belimi sıkıca tuttuğunda ellerimi boynuna yerleştirdim. gözlrei kızarıktı biraz. dudakları da kızılcık gibiydi, terlemişti de. üstündeki sıfır kol siyah tişörtüyle öyle davetkar duruyordu ki.. altında bir bacağı ejderha işlemeli siyah kotu vardı, ayaklarında ise tavşanlı panduflarım. buna rağmen öyle hot (neydi bunun korecesi) duruyordu ki ona daha çok yakınlaşmadan edemedim.
dibine kadar girdim, dilimi çıkardım ve dudaklarının sınırlarını gezdm.ellerim altında tir tir titredi, belimi daha çok sıktı ve sağ mı sol mu hatırlamadığım ellerinden birini kalçama götrüüp sıktı. istediği kadar sıkıştırdı etimi, onun avuçlarında konuk olmaya bayılıyordum işte bu uüzden beni daha fazla kavrasın diye kaçlarımı eline doğru var gücümle ittim.
"bir soru sordum, hadi bebeğim cevap ver bana." dedi kısıkça. dönme dolaptaydık sanki başım dönüyodu, içim yanıyodu, elleriim buz gibiydi, göğüs uçlarım croptopımdan dahi belli oluyordu ve dilim bu sefwr yanağı ile şakağını turluyordu.
"ne sordun canım?" soruma karşılık güldü kıkır kıkır, omuzları sarsıldı smile piercingi gözüme çarptı. dilim bu sefer onu yokladı derken kalçamdaki eli ağır ağır aşağı inip uyluğumu okşadı, kaldırdı bacsğımı kendine doğru. destek aldığım diğer bacağım jöle kıvamındaydı. yemin ederim mimikleri, tavırları yere düşürecekti beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
taehyung'u tanımazlar
Fanfictionhoyratça öpüştüğüm adam halbuki. bir gelir evime anlarlar o olduğunu ama işte tanımazlar ki. serseri derler, jeongguk gibi saygılı bir çocuğun yanlış arkadaş seçimi derler. sesleniyorum şimdi komşularıma, ne arkadaşı ya? biz her gün avizenizi sallan...