kazutora'yla geçirdiği zamanın çoktan bir yılı aştığını yeni yeni fark ediyordu. ismi hariç hiç tanımadığı biriyle bir yıl geçirmek kesinlikle dile kolaydı. bir koskoca yılda da kazutora'yı kesinlikle tanıyabilmiş değildi.
kazutora uyandığında saatin çoktan dokuz olduğunu gördü. alelacele yataktan çıkmaya çalıştığı sırada izin günü olduğunu ancak fark etti. boşuna uyanmıştı.
son beş ayda kazutora dükkanda yarı zamanlı çalışmayı bırakmış, tam zamanlı çalışan olmuştu. daha doğrusu luna ve mana gittiği için tam zamanlı maaş alabiliyordu. onun dışında evde de chifuyu'ya yardımcı olmaya çalışıyordu. bulaşıkları kaldırır, toz alır, kıyafetleri katlar, ortalığı süpürür hatta chifuyu unuttuğunda yatağını bile toplardı.
chifuyu bunca zaman sonra kazutora'nın aslında o kadar da kötü biri olmadığını kabullenmişti. en azından artık onu bilerek kırmaya çalışmıyordu. arkadaş olamasalar da düşman olmamak da bir şeydi.
sıcak yatağından çıkıp soluğu mutfakta aldı. chifuyu çoktan gitmişti. yine de kahvaltıda onun payına düşen kısım hala masada bekliyordu.
kazutora kahvaltısını yapıp chifuyu'dan kalanlarla birlikte bulaşıkları yıkadı. izin günü olsa da evde sıkılıyordu. bu yüzden chifuyu gelene kadar evdeki diğer işleri yapmaya devam edecekti.
ilk olarak odasında biriktirdiği kirlileri makineye attı. sonra tüm evi süpürdü. kendi alanı olan balkonu temizledi. kendi kıyafetleri yıkanıp kuruyunca chifuyu'nun kirlilerini de makineye attı. onlar çıkana kadar kendininkileri katladı. chifuyu'nun manga koleksiyonunun tozunu aldı. sırası bozulanları yeniden düzenledi. evdeki yaşlı kediyi yıkadı. chifuyu'nun yıkanan kıyafetlerini katladı, ütülenecek takımlarını ütüledi.
yine de işler bittiğinde akşam olmamıştı. evdeyken zaman çok yavaş geçiyordu ve kazutora bundan rahatsızdı. kim olmazdı ki?
balkona çıkıp iki sandalyeden genelde kendisine ayrılana oturdu. dün denemek için aldığı ama fırsatı olmayan, yeni limon aromalı sigara paketini cebinden çıkardı. bir tanesini yakıp dudakları arasına yerleştirirken ayaklarını balkon korkuluğuna doğru uzattı.
az önce baktığına göre chifuyu'nun gelmesine bir saatten az vardı. o gelene kadar burada takılacak, geldiğinde akşam yemeği yiyeceklerdi. kazutora'nın o günün kalanı için planı buydu.
yaklaşık bir saat sonra hava yavaş yavaş kararırken dairenin kapısı açıldı. kazutora beşinci sigarasını söndürüp ortalığı toparladı. ardından chifuyu'ya bakmak için balkondan mutfağa girdi. chifuyu elindeki paketleri tezgahın üzerine koymaya çalışıyordu. o paketleri düşürmeden birkaç tanesini elinden kapıp tezgaha bıraktı.
"ne oluyor?"
chifuyu yorgunlukla masaya çökerken kendine bir bardak su doldurdu. "sen içeri girsene biraz."
"yardım etseydim?" dedi, tezgahtaki paketleri açıp dolaba yerleştirmek adına chifuyu'ya arkasını dönerken. ancak chifuyu hızla yerinden kalkıp kazutora'yı tezgahtan uzaklaştırdı.
"içeri girer misin? hadi."
kazutora'yı itekleyerek mutfaktan çıkardı. diğeri televizyonun karşısındaki koltuğa yerleşince tekrar mutfağa dönüp onu içeride yalnız bıraktı.
aldığı paketleri açıp yemekleri mikrodalgada hızlıca ısıttı. masayı kurarken kendi kendine adını bilmediği bir şarkı mırıldanıyordu. dükkanda sürekli çalıyordu, ama chifuyu'nun açmadığı kesindi.
masa hazır olduğunda dolaptan birer kutu bira çıkardı. onları da masaya bıraktıktan sonra her şey hazırdı. mutfaktan çıkıp salondaki kazutora'nın yanına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bok mu vardı? | torafuyu
Fanfictionne yani, en yakın arkadaşını öldürdükten on yıl sonra onu böyle mi görecekti? bu kadar beter halde mi?