ilk öpücükler,

7 1 0
                                    

Heyecan ile yerim'de kıpırdanıp duruyordum. Nedeni ise; bir kaç saat sonra, buluşucağım sevgilim cherry. Boyattığı bir tutam kırmızı saç nedeni ile ona cherry derdim. Ve ya kırmızı şarap bedenine çok yakıştığı için. Cherry özledi. Bana özel yaratılmış, sadece geç çıkmıştı karşıma. Uyumluyduk. Benim esmer, tenime zıt, onun beyaz teni. Her konu'da, her nokta'da ikimiz'de baskındık. Ama o her zaman, zarifti.

Burası küçük bir yerdi, küçük bir kasaba. Bal köpüğü kasabası. Herkes tanırdı birbirini. Bazen eğlenceler düzenlenir, herkes sabah'a kadar deli gibi eğlenirdi. Burası herkesin oturmak isteyeceği türden bir yerdi. Şehire fazla uzak değildi ama, buradakiler şehiri sevmezlerdi. İşlek caddeler, pahalı abartılı mekanlar, bize göre değildi.

Sonunda çalan telefonum ile ekrana kaydı gözlerim. first love. Yazan yazıyı görünce, gözlerimin parladığına emindim. Hızlıca telefonu elime alıp, aramayı yanıtlamıştım.

"Alo?"kulağıma dolan, o yumuşak sesi ile rahatladım. Sevmek başkaydı. Çok başka. Ama bilirdim ki, biz günahkardık. Bir sınavdı bize bu dünya. Elbette ceza çekecektik.

"Sevgilim?" Bekletmeden verdim cevabımı. Gülümsediğine emindim. Benim'de dudaklarım kenara kıvrıldı o an.  Telefon panelinden saatte kaydı gözlerim. 19:14 tekrar kulağıma götürdüm telefonu. Konuşması için bekledim. Konuştu.

"Ben hazırım, ne zaman çıkarız?" Buluşmdan bahsediyordu. Onu deniz kenarına götürecektim. Neden diye sorarsanız, biz hiç öpüşmedik. Ona ilk öpücüğümü orada vermek istiyorum. İlk öpücüğümüz, güzel, huzurlu bir yerde olsun istedim.

"Geliyorum." Kısa bir cevap verip, vedalaştıktan sonra kapattım telefonu. Hemen montumu ve siyah botlarımı giyinip çıktım evden. İşte cherry, ile zıt ama uyumlu olduğumuz bir konu'da bu. O kırmızı sever, ben ise siyah. Ama ikisinin uyumları gözleri kamaştırır.

Ediyordu dışarısı, sonbahar ayına az kalmıştı. Neredeyse on beş gün. Yine'de dışarıda hep rüzgar eserdi. Güneş az gösterirdi kendini. Oda yalancı güneş.

Hızla evden çıktığım gibi bindim arabama. Onun evinin önüne doğru sürdüm. Muhtemelen evin önünde bekliyordu beni.

Bir kaç dakikanın ardından gelmiştim. Onu görmem ile sürdüm arabayı yanına. Hemen fark edip bindi. Bana tebessüm ettikten sonra yola döndürdü bakışlarını. Belki günahkardık. Eşcinsel olmak günahtı. Ama bu kalbin sevmesine engel değildi, olamazdı.

Gelmiştik. İkimiz'de Birlikte indik. Elimi beline atıp öylece ilerledim. Ayak uydurdu bana geldi. Onunla buluşmadan önce yolda, şarap çikolata tarzı şeyler almıştım. Severdi.

Hemen bir örtü çıkarıp, kuru kuma serdik. Gün denize doğru batıyordu. Yıldızlar göstermişti kendini. Birden serdiğimiz örtüye uzandı. Gökyüzünü izlemeye başladı. Neden aniden yaptığını anlamayak, anlamsız bakışlar attım ona. Fakat o bana bakmıyor, yıldızlara bakıyordu.

"Bir yıldız kadar, özgür olmak istiyorum." Aniden konuşması ile baktım ona, o bana değil; gökyüzüne bakıyordu. Denize vuran dalga sesleri, rüzgarın uğultusu o ve ben. Başka kimse yoktu etrafta. İzlemeye devam etti bir süre. Neden böyle dediğini anlamayarak ona bakmaya devam ediyordum.

"Bir yıldız olmak istiyorum." Konuşmuştu yeniden. Güzel parlatıcı sürdüğü dudaklarını birbirine bastırdı. O yıldızları ben ise onu izliyordum. Gecenin soğuğuna karışıyordu nefeslerimiz.

"Bir yıldız olmak istiyorsun demek, fakat bu bir elveda deme şekli." Gözlerini gökyüzünden çekip bana baktı. Gülümsüyordu, yavaşca yaklaştı bana. Gözlerini kapatıp, nazikce dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Şok bir şekilde ona bakıyordum. İlk başta kıpırdamadı. Daha sonra, alt dudağımı alıp emmeye başladı. Kalbim maratonda gibi hızlı hızlı atıyor, resmen göğüs kafesimi yırmak istiyordu.

Geri çekildi usulca, "bu bir veda değil, sana yıldızlar'da dans etmeyi teklif ediyorum." Ben bana ilk öpücüğünü vermesi ile, hâlâ şoktaydım. Bir süre onu izledim. Boş, boş. Sonra transtan çıkmış gibi kendime geldim. Hızlıca kafamı başka tarafa çevirdim. Ona bakarsam utandığım belli olurdu.

"Gökyüzünde buluşucağız sevgilim, bu son veda değil," ne demek istiyordu. Anlamsızca kafamı yeniden ona döndürdüm. Gözleri doluydu. Boğazıma bir yumru oturmuştu o an. Kalbime bir ağrı vardı. Onu ağlarken görmek parçalıyordu beni. Hızla ellerimle sildim düşen göz yaşlarını.

kırmızı şarap bardağı, taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin