Dalgın gözlerle sahneyi izlerken, bir taraftan da elimdeki kokteyli yudumluyordum. Jungkook'un hobi olarak çaldığı bara gelmiştim ve bundan zerre pişmanlık duymuyordum. Ondan o kadar soğumuştum ki, beni görse bile bir tepki verebileceğimi düşünmüyordum. Üzerimde sırt dekoltesi oldukça derin siyah kısa bir elbise, ayağımda topuklu bot vardı. Kırmızı ruj ve siyah göz makyajıyla kombini tamamlamıştım. Düzleştirdiğim uzun saçlarımı tek elimle geriye doğru attım ve ayağa kalktım. Lavaboya gitmem gerekiyordu. Yüksek müziğin olduğu geniş bölgeden çıkıp lavabolara uzanan koridora girdim ve yürümeye başladım.
Kızlara ayrılmış olan lavabo kapısını açıp içeri girdim ve işimi hallettikten sonra elime sabun sıkıp yıkadım. Makyajımı kontrol ederken içeri giren kişiyle kalbim sıkışmaya başlamıştı. Kedi kız.
Gözlerimi ondan çekip son kez saçlarımı düzelttim ve kapıya doğru hareketlendim.
"Hey, bir bakar mısın?" adımlarım duraksarken kafamı arkaya çevirdim ve doğrudan yüzüme bakan kıza döndüm.
"Efendim?" sesimin soğukluğu beni korkuturken vereceği cevabı beklemeye başladım.
"Sen geçen hafta Jungkook'un evine gelen kızsın, değil mi?" onun adını duymak iliklerime kadar üşütürken duruşumu dikleştirdim.
"Evet. Bir şey mi oldu?" bana doğru yürüdü ve tam önümde durdu.
"Jungkook. O benim. Kapıdayken yüz ifadeni gördüm, onu seviyorsun. Ama o benim sevgilim ve biz evlenmeyi düşünüyoruz. Yani anlayacağın, ondan uzak dur. " kan akışımın yavaşladığını hissediyordum. Evlenmekten söz ediyordu. Derin bir nefes aldım. Sakin ol Lali, artık Jungkook'u sevmiyorsun...
"Onu seviyorum değil. Seviyordum. Düğün davetiyenizi gönderirsin tatlım, pistten inmeyeceğime söz veriyorum."
Bir şey söylemesini beklemeden arkamı dönüp yürümeye başladım. Geri zekalı.
Oturduğum koltuğa geri döndüğümde Ryujin ve Felix telefondan izlediği bir şeye gülüyordu. Beni gördüklerinde Ryujin yanıma yaklaştı.
"Neredeydin? Jungkook gelip seni sordu. Şimdi de seni arıyor. Yüzsüz demek istemiyorum ama gerçekten yüzsüzün teki." yüzümde mimik oynamazken, arkama yaslandım ve kokteylimin yerini alan rose şaraptan bir yudum aldım.
"Lavaboya gitmiştim."
"O piç bugün senin yanına yaklaşırsa, onu doğduğuna pişman ederim." Felix kaşlarını çatarak konuşurken omuz silkerek etrafı izlemeye devam ettim. İsterse komaya sokabilirdi kılımı kıpırdatmazdım.
Yanımda hissettiğim hareketlilikle kafamı çevirdiğimde Jisoo ve Jin'i yanıma otururken buldum. 8. sınıftan beri sevgiliydiler ve bir kez bile ara verdiklerini hatırlamıyordum. Şimdi ise ilk bebeklerini bekliyorlardı. Gülümsedim. Hala olacaktım.
Black Monster grubunun sahneye çıkış anonsu yapıldığında yerimde rahatsızca kıpırdandım. Etrafta büyük bir alkış koparken sahneye çıkan dörtlü gruba baktım. Roseanne, Jimin, Suga ve Jungkook. Herkes yerine geçerken gözlerim eline bagetleri alıp tabureye oturan Jungkook'taydı. İzlendiğini hissetmiş gibi kafasını direkt gözlerime çevirirken, tek kaşımı kaldırdım. Yüzünde fark edilmemesi imkansız bir şaşkınlık vardı. Önüme eğilip şarabı tek dikişte bitirdim ve herkese iyi geceler dileyip mekandan çıktım. Orada durmaya devam edersem, ağlayacaktım. Valeye arabamın anahtarını verip beklemeye başladım.
Vale arabamın anahtarını teslim edince arabama doğru yürümeye başladım ancak adımlarım anında bıçak gibi kesildi.
"Lalisa!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tattoo | liskook
Fanfictionsiz: pişt yakışıklı sizin dükkanda dövme yaptırana dövmeci hediyeymiş diye duydum yarın dövme yaptırmaya geliyorum ve sonra sen benim oluyorsun anlaştık mı