lana del rey, fuck it i love you
..
Jimin'
Heyecanlıydım.
Min Yoongi'nin hislerini bildiğim andan beri içimde engel olamadığım bir heyecan vardı. Ona ilk başta kızgındım, sarhoş olmuş olsa bile beni bir anda öpmüş olmasından hoşlanmamıştım. Ona kızgın olduğum için uzak durmuş, açıklamama yapmaması beni çıldırtmıştı. Bana karşı hisleri olduğunu Taehyung grupta açıklamasa ve Min Yoongi sonrasında bana anlatmasa belki bir daha konuşmazdım bile fakat sevgisi saftı, kalbimi ısıtıyordu.
Ondan hoşlanıyordum, bu artık inkar edemeyeceğim bir durumdu. Aynanın karşısında son kez kendime bakarken bu gece onunla randevuya çıkacağıma hâlâ inanamıyordum. Siyah pantolonumun Chanel kemerini düzelttikten sonra pembe saten gömleğimi çekiştirdim ve bir kısmının kemerin üzerine düşmesini sağladım. Bu sabah pembeye boyattığım ve tahminimin aksine daha soft bir hale dönen saçlarımı ikiye ayırarak düzelttim.
Siyah deri ceketi üzerime geçirdikten sonra cüzdanımı arka cebime attım, telefonumu deri ceketimin cebine koymadan önce Min Yoongi'nin beni beklediğini söylediği mesajı okudum. Restoranda buluşabileceğimizi söylememe rağmen beni alabileceği konusunda ısrar etmişti, sonunda kabul ettiğimde akşam için sözleşmiştik.
Botlarımı giydikten sonra merdivenleri hızla inerken kanım normalden daha hızlı akıyordu, sıcaklık tüm vücudumu sarıyor, beni ateşler içinde bırakıyordu. Mat gri Bentley arabasına yaslanmış, üzerinde siyah dar bir pantolon, beyaz boynunu ortaya çıkaran siyah ön düğmelerinden birkaçı açık gömlek ve tenine değen üzerinde anahtar işaretinin bulunduğu gümüş kolyesi ile nefes kesiciydi. Siyah saçları geriyr atılmış haldeydi ve küçük bir tutam hepsinden koparak alnına düşmüştü. "Jeongguk bunları giymemi istedi." derken eli ensesine gitmiş, oradaki saçlarla oynuyordu. İç geçirdim, onun sahip olduğu güzellik karşısında yapabileceğim başka bir şey yoktu.
"Güzel görünüyorsun."
İltifatım utanmasını sağlarken hafif gülümsemiş, "Senin karşında bir hiçim." demişti, dudaklarımı büzerek ona bakarken arabadan uzaklaşmış, ön kapıyı benim için aralamıştı. Koltuğa otururken sıcak hava tenime değmiş, titrediğimi o an fark etmiştim. Min Yoongi'nin sahip olduğu aura bambaşkaydı. Onu sahnede izlerken sahip olduğu güç insanın dizlerinin üzerine çökmek istemesine sebep olacak kadar sahiciydi, bakışları karanlık, gözleri alev saçıyordu. Onunla ilk tanıştığım anda yorgun ve aceleciydi. Grup içinde arkadaşlarına ve kuzenine karşı korumacı bir hava vardı. Onda sadece bana olduğunu hissettiğim bir şeyler vardı, yanımdayken benimle uğraşmaya bayılıyor fakat aynı zamanda utanıyordu, gözleri bir kez olsun gözlerime değmiyordu ama bakışları içimi ısıtacak sıcaklıkta üzerimdeydi. Sevilmekten, ilgi görmekten hoşlanıyor ama bunu asla dile getirmiyordu, ilgi üzerinden gittiği anda dudakları hafif büzülerek küçük bir çocuğa dönüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sugarboo' yoonmin
Fanfictionagust d, park jimin"e bu kadar çabuk kapılacağını tahmin etmemişti.