= deuil =

60 12 12
                                    

Önümüze sayısız kapılar açılır . Her bir açılan kapının ardından bir yenisi açılır ve sona ulaşana dek böyle de devam eder . Hangi kapıyı seçeceğimiz kendi kararımızdır , kimse senin için kapıyı açamaz ne de sen kimse için kapıyı açabilirsin . Ulaştığımız sonu kendimiz seçeriz ve yola nasıl yalnız başladıysak öyle de yolun sonuna varırız . Herkesin kendi seçimleriyle yarattığı kaçınılmaz bir sonu vardır ve biz buna ' kader ' deriz .

***

Çok uzak diyarlarda çiçeklerin , bitkilerin ve ağaçların devasa boyutta fakat bir o kadar da görkemli oldukları büyük bir çiçek köyü bulunurmuş . Burası öyle bir köymüş ki gelen ziyaretçiler büyülü diyarlara ayak bastıklarını düşünürmüş . Köy kendi yerlileri arasında ' Flowanka ' adıyla anılırmış , kendilerine ise Flowanka'nın tohumları diye anlamlandırdıkları ' Flonik ' adını vermişler . Köyün yerlileri - diğer bir söyleyişle Flonikler - kendilerine özgü garip geleneklere sahipmişler . Bu geleneklerin en önemlisi her köylünün bakmakla yükümlü olduğu birer çiceğe sahip olmasıdır . Mart ayı eşsiz çiçeklerin yumuşak toprağın altından zarifçe başlarını Güneş'e çevidikleri , aynı zamanda doğum ve yenilenmeyi temsil eden kutsal aylardan biridir . Mart ayında çiçekler rastgele serpiştirildikleri geniş çicek bahçesinin toprağının altından çıkar ve hizmetkarları ile tanışırlar . Her Flonik de on yaşına girdiği vakit mart ayında hayatını adayacağı değerli çiçeği ile tanışır . Çiçekler ortaya çıktığı vakit bütün köy kutsal çiçekleri için çalışırlar . En tatlı derelerin sularından taşır , besin vermesi adına büyük böcekleri avlayarak gübre yapar , en doğal su kaynağı olan yağmura ve yaşam enerjisi olan Güneş'e dua eder , toprağa bakım yaparlar . Tek amaçları kendilerince kutsal saydıkları çiçeklere servis etmektir . Hasat ayı olan ekim ayı geldiğinde ise köy yetkilileri köy boyunca çiçek kontrolü ve durum değerlendirmeleri yapar . Solmaya yüz tutmuş çiçekler ölüme terk edilirken sahipleri ise köyün yüz karaları olarak damgalanırlar . En görkemli çiçeklere sahip olanlar ise halk tarafından övgülere boğulur ve kıdemli olarak görülürler . Değerlendirilmeden sonra ise herkes hak ettiğini alır . Başarılı ödülünü , başarısız ise cezasını . Başarısızlar tüm hayatlarını başarısız bir şekilde harcadıkları için utanç ve pişmanlık duymaları adına halk tarafından hakaret ve eziyetlere uğrarlar . Soyluların ayak işlerini yapar , soytarılık yapar , bir mal gibi kullanılırlardı . Başarılılar için özel şenlikler düzenlenir ve burada başarısız olmuşlar küçük düşürülürdü .

Zalim kışın hüküm sürdüğü aralık ayına gelindiğinde ise kutsal törenlerini gerçekleştirirler . Soğuk kış onlar için ölümcül bir hastalık gibiydi çünkü Flonik halkının tamamı küçük ve zayıf ciğerler ile lanetlenmişti . Bu nedenle çok uzaklara gitmekten ve soğukta kalmaktan korkuyorlardı . Yaşamın kanunu budur zayıf her zaman güçlü tarafından ezilir . Güçlü isen o gücü nasıl elde ettiğin önemli değildir , hile de yapsan , alnının teriyle de kazansan herkesin gözünde en güçlü ve kudretli olan sensin ve kimse seni tahtından indirecek güce sahip değildir . Acımasız kışı alıp sıcak güneşi getirmesi için tanrıya dua etmek ve öncesinde verdiği nimetler adına şükretmek için sefalet içinde olan senenin başarısızları kurban edilir . Köyün en yüksek tepesine ' Litfaska ' adında bir yanar dağı bulunur . Önce yanar dağın etrafında toplanır ve dua ederler . Ardından kurbanlarını fokurdayan sıcak sular içerisine düşüşlerini izlerler. Halk yanan bedenleri büyük bir hayranlık ve kutsanmışlıkla izlerler . Fakat unuttukları bir şey vardır . Bu sene kurtulmaları gelecek seneye kurban edilmeyecekleri anlamına gelmiyordu . Bir sonraki mart ayında amansız savaşları tekrar başlayacaktı . Hizmet ettikleri çiçeklerinin ne kadar ömrü var ise onların da o kadar vardı . Eğer bir soylu değil isen sana biçilen yaşam buydu .

une petite vie " Bir Küçük Hayat "Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin