923 110 152
                                    

düzenleme sonrası not: hoş geldiniz!! bu one shot ilk hikayem olduğu için aşırı acemi bir dil ile yazdığımı düşünüyorum. haliyle hala yayında olması tam olarak içime sinmese de ithaf edilmiş bir kitap olmasından ve konusunu da sevdiğimden dolayı kaldırmadım. bu sebeple okuyacak olanların çok büyük bir beklentiye girmemesini öneririm :) keyifli okumalar. ♡ 

Sonbahar akşamlarından birindeydik. Hava hafif esiyordu ama üşütmüyordu. Tam sevdiğim gibi, diye geçirdim içimden. En sevdiğim mevsimde, en sevdiğim saatlerde kendimden çok sevdiğim çiçekçi dükkanımın kapısını kilitliyordum.

Evet, ben o şanslı kesimdeydim. Sevdiği işi yapan nadir insanlardandım.

Kapının kilitlenip kilitlenmediğini kontrol etmeden bisikletime ilerledim. Ne de olsa kimse bir çiçekçi dükkanını soyma gereksiniminde bulunmazdı. Gün içinde bile tüm o göz alıcı renklerine rağmen dikkat çekmezdi benim çiçeklerim. Hafif işlek bir caddedeydim. İnsanlar oradan oraya koşuşturmaktan, bir yere yetişmekten fark etmezlerdi bu küçük dükkanı.

Aman, dedim bisikletimi sürerken. Güneş doğmaya, kuşlar cıvıldamaya, çiçekler açmaya devam edecekti ne de olsa. Yakalayabilenlere ne mutlu.

Yaklaşık 10-15 dakika sonra evimin önündeydim. Bisikletimden inip her zamanki yerine kilitledim. Apartmanın kapısına uzandığımda benden önce alt komşum Taehyun açmıştı. Gülümseyip ''iyi akşamlar'' dedim. Küçükken çok samimiydik ama daha sonra büyüdükçe güzelliğini kaybeden her şey gibi biz de samimiyetimizi kaybetmiştik. O üniversite için başka bir şehre gitmişti. Döndüğünde de bambaşka hayatlarımız ve uğraşlarımız vardı. Mesela o sanatçıydı. Şarkılar söylerdi. Çok az denk gelirdik.

O da gülümsedi. Güzel gülümserdi.

''İyi akşamlar Beom. Denk gelmemize sevindim. Bir mekanda şarkı söyleyeceğim bu akşam. Benimle gelmek ister misin? Hem uzun zamandır vakit geçiremedik.''

Aslında ilk sorduğu an kabul etmiştim ama düşünüyormuş gibi davrandım. Sonra aklıma gerçekten de bir şey geldi. ''Sen hiç benden çiçek aldın mı?''

Yüzündeki gülümseme anlık kendini şaşkınlığa bıraktı. ''Yani... sanırım hayır. Neden bunu sordun ki?''

''Eğer gelmemi istiyorsan bir çiçek almalısın.''

''Ama benim çiçek büyütecek bir yerim bile yok. Hem ben ona su vermeyi unuturum. Daha kendime zor bakıyorum.''

''Olabilir.'' Hafif bir kıkırtı bıraktı havaya. Vazgeçmeyeceğimi anlamış olmalıydı. ''Tamam, yarın uğrayıp bir çiçek alacağım senden. Geliyor musun?''

O gece onu dinlemeye gittim. O da ertesi sabah benimle dükkana geldi ve sözünü tuttu.

Daha sonra bu aramızda küçük bir anlaşmaya döndü. Ben akşamları onu dinlemeye giderdim, o da benim çiçeklerimden birini satın alırdı. Çok sordum bunca çiçeği ne yapıyorsun diye ama hep geçiştirdi. Zamanı gelince görürmüşüm.

Ve biz daha sonra o eski samimiyetimizi tekrardan bulmaya başladık. Ama küçüklüğümüzden biraz farklıydı bu sefer. Mesela küçükken onu görmek için dakikalar, saatler saymazdım. Oynayacağımız maçlar için sayardım.

Elimi yanağına koyup okşamak istemezdim, sarılmak istemezdim. Büyük adamlarmış gibi davranmaya bayılırdık, erkek adamdık biz. En fazla yumruklarımızı tokuştururduk.

Ama şimdi gerçekten de büyümüştük. Herkesin bizi sokmak istediği o kalıplar umurumda değildi. Uzun zaman önce bırakmıştım o düşünceleri. Sarılmayı bir cinsiyetle sınırlandıracak o sığ düşüncelere karşıydım.

bir çiçek yaprağında sesin | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin