*
Yeni dönemin başlamasına sadece bir hafta kalmışken ve eylül ayı tüm o üşütmeyen serinliğiyle Kore'de hakimiyetini korurken Jungkook, boş zamanlarının son demleri olduğunu bildiğinden sürekli vaktini ayırdığı köpeği Bam'la yaptığı yürüyüşten evine dönüyordu. Bam her ne kadar görüntüsünün aksine bir bebek kadar uysal olsa da Jungkook onun ne kadar güçlü olabileceğinin farkındaydı. Bu yüzden tasmasının zincirini avcuna bir kez dolamış, sıkı sıkı tutarken yaşadığı sitenin bulunduğu sokağın başında vitrinlere bakına bakına yoluna devam ediyordu. Birine çarpma gibi bir derdi yoktu. Onun tüm o siyah kıyafetlerinden ve Bam'ın saldırgan bir cins olduğu düşünülmesinden dolayı etrafındaki herkes zaten onlardan en az beş adım uzakta hareket ediyordu.
Jungkook bu duruma alışmıştı. Korkutucu bir hava yayıyor olmak bir yandan hoşuna da gidiyordu. Bir dediği tekrarlatılmaz, çevresinde boşboğaz insanlar bulunmaz, eşcinselliğini kimse tiye alamaz ve bunu dalga konusu haline getiremezdi. Siyah kombinleri, takıları, dövmeleri, piercingleri, arada bir kampüse getirdiği köpeği ve ağırlığı yüzünden adım attıkça yeri titreten botlarıyla ben bir tehlikeyim diye bas bas bağırıyordu. Bunu umursamayıp ona kafa tutanlar da elbette mevcuttu, bir avuç aptaldan fazlası değillerdi çünkü Jungkook sadece tarzıyla değil kişiliğiyle de oldukça baskın biriydi. Asker olan babasından kaynaklansa gerek, yeri geldiğinde tek bir bakışıyla karşısındakini titretebiliyordu. Bu titreme de her zaman korkudan kaynaklanıyor değildi. Jungkook'un kadın erkek fark etmeksizin peşine taktığı birçok aşığı vardı. O da onlarla bir gecelik vakit geçirmekten oldukça memnun kalırdı. Fakat bir süredir dişine uygun biriyle karşılaşamıyordu.
Bam'ın sürüklemesiyle hızlanan adımları her zaman alışveriş yaptığı gümüşçünün önüne gelince yavaşlarken vitrinde gördüğü yeni takılarla camekân alana iyice yanaştı. Jeon Jungkook'un en bilindik zaafı şimdilik gümüş takılardı. Tüm o kaba yüzüklerle, iç içe birbirine geçirilmiş bilekliklerle, halka küpelerle ve göğüs kaslarından aşağı sarkan kolyelerle kafayı bozmuştu. Sırf yumruğunun tadına bakmak istemedikleri için bütün harçlıklarını bu takılara yatıranlar vardı.
Hiçbir zaman yapmayacağını düşündüğü o dikkatsizliği de tam olarak zincir bilekliğe hayran hayran bakarken yapmıştı. Karartılmış gümüşün kendi bileğinde ne kadar iyi duracağını hayal ederken diğer eline sarılı olan tasmanın boşa çıktığının ve yolun biraz ilerisinde gördüğü tanıdık yüzün yanına gitmek için heyecanla dolan Bam'ın kendisinden uzaklaşan patilerinin farkına varamamıştı.
Dolu olması gereken elinde hiçbir çekiştirme hissetmediğini fark etmek sadece birkaç saniyesini almıştı ama vitrinden ayak ucuna dönen görüş alanında Bam'a dair hiçbir iz yoktu. Telaşla etrafında dönmüş ve koca gözlerini dikkatle çevresinde gezdirmişti ama tüm bu arayış hüsranla sonuçlanmıştı.
"Bam! Neredesin?" diye bağırdı, köpeği ismini biliyordu. Jungkook'un seslenmesine hiçbir zaman tepkisiz kalmazdı ama bu sefer işler her zamanki gibi ilerlememişti. Endişeli çocuğun aklına o sıra yaşanabilecek en kötü şeyler geliyordu. Bam saldırgan bir köpek değildi ama ondan kaçışan insanların oyun oynamak istediğini sanarak peşine takılabilirdi. Jungkook bir daha Bam'ı göremeyebilirdi ve daha kötüsü, bağıran birisi olursa onu korkutarak savunmaya geçmesini sağlayabilir ve olası saldırma durumunda Bam, Jungkook'tan alınıp barınağa kapatılabilirdi.