Manzara güzelmiş.
Duyduğu yabancı sesle irkilip hızlıca arkasını döndüğünde küpesi hoş bir tınıyla çınladı.
Gözlerini sesin kaynağını bulabilmek için, çok kısa bir süreliğine, etrafta gezdirdi. Karanlık atmosfer nedeniyle çok belirgin olmayan siluetini seçtiğinde gözleri üstünde kilitlendi. Boş bakışlarıyla gözlerinin içine bakarak çıkıştı.
Ha? Ne zamandır oradasın?
Cümlesi bir sorudan çok "Defol git." der gibiydi. Buna rağmen sesindeki tedirginlik sezilebiliyordu. Yine de sanki gözlerin yerine direkt olarak ruhuna bakıyormuşçasına diktiği gözleri, kaçıp gitme hissi uyandırıyordu.
Ama bu hisse karşı koyacaktın. Buraya bunun için gelmemiştin. Uzun zamandır kovaladığın bu fırsatı elinin tersiyle itmeyecektin. Ona ilk defa bu kadar yakınlaşmıştın ve geri adım atmaya niyetin yoktu.
Tehdit olarak algılanmak istemediğin için sakin, yumuşak bir ses tonuyla konuştun.
Üzgünüm, seni rahatsız hissettirmek istemedim.
Ellerini ceplerinden çıkarmadan arkasını şehir manzarasına dönüp ileriye bir adım atarak korkulukları olmayan terasın yüksek kısmından indi. Ne tek kelime etti ne de yüzünde tepkisini ölçmene yardımcı olabilecek bir ifade vardı. Boş boş bakıyormuş gibi görünüyordu ama aslında bir şey yapmanı bekliyor gibiydi. Sen yavaş adımlarla yanına ilerlemeye karar verdiğinde, gözleri bir an olsun seninkilerden ayrılmadı. Gözlerini kırpmadan, nefes alış verişin de dahil, en ufak hareketini izliyormuş hissi uyandırması içine gerginlik tohumları ekiyordu.
Kazutora'nın, zihninde yaptığı çağrışımı düşününce belli belirsiz gülümsedin.
"Kaplan"*, demek. Bana daha çok yavru bir kedi gibi geldi: Her an tetikte olan, herhangi bir tehlikede ellerinden kaçıp gitmeye hazır, tedirgin, küçük bir kedi. Daha önce insanlardan sevgi görmediği için herkesten korkan, saklanan bir kedi.
Sen adımlarını, sevmek istediğin ama korkutup kaçırmamak için yavaşça ve sabırla yaklaştığın yavru kediye doğru büyük bir dikkatle atarken kedicik kendisine yaklaşan tehdidin zararsız olup olmadığını anlamak için gözlerini dikmişti. Onu kaçırmadan yanına yaklaşabilsen bile, elini uzatman senden uzaklaşmasına neden olabilirdi. Öncelikle ona güven duygusunu hissettirmen gerekirdi. İyi niyetli olduğunu, ona zarar vermeyeceğini hissetmesi gerekirdi.
Aranızda üç dört adım kaldığında durdun. Henüz elini uzatmak için doğru zaman değildi. Konuşmayı onun şekillendirmesini istiyordun çünkü yanlış bir şeyler söyleyip onu kendinden uzaklaştırmak istemiyordun ancak o pek konuşacakmış gibi görünmüyordu. Eğer konuşursan hoşuna gitmeyebilirdi ama konuşmak için fazla zaman harcarsan da ilgisini kaybedebilirdi. Yine de şansını denemek için biraz daha beklemeye karar verdin.
Sonunda aranızdaki sessizliği bozan kişi Kazutora oldu.
Sen Walhalla'ya yakın zamanda giren şu yeni üye değil misin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗲𝘆𝗲𝘀 𝗱𝗼𝗻'𝘁 𝗹𝗶𝗲; -𝘬𝘢𝘻𝘶𝘵𝘰𝘳𝘢 × 𝘳𝘦𝘢𝘥𝘦𝘳.
Fanfiction# ˖࣪ ¡! contains 𝙨𝙡𝙞𝙜𝙝𝙩 spoilers for 𝙠𝙖𝙯𝙪𝙩𝙤𝙧𝙖'𝙨 𝙨𝙥𝙞𝙣-𝙤𝙛𝙛 𝙗𝙤𝙤𝙠𝙡𝙚𝙩 & 𝙫𝙖𝙡𝙝𝙖𝙡𝙡𝙖 𝙖𝙧𝙘 [34-77].