tw// kendine zarar verme (Bölümün ilerleyen kısımlarında kendine zarar verme eylemi bulunmaktadır. Etkilenecek, ya da rahatsız olacak bireyler lütfen o sahneyi atlasınlar, teşekkür ederim♡♡♡)
"İlacını aldın mı bir tanem?" Louis mutfak masasına oturmuş mısır gevreğini yerken, Louis'nin kendini bildi bileli hizmetlileri olan Sophie sordu. Kadın ellilerinin başında, ufak tefek, zayıf bir kadındı. Yer yer ağarmış kahverengi saçları her zaman sıkı bir topuzla süslenirdi, ve gerek olmasa dahi, her zaman önlüğü üzerinde olurdu. Louis onu bir kez bile farklı bir halde görmemişti. Üstelik, kadın Louis dört yaşına bastığından beri onların yanındaydı. Louis'nin tanımaya fırsat bulamadığı annesinin yokluğu yerine, Sophie'nin anaç varlığı yer edinmişti. Artık evlerinde Sophie'ye ihtiyaç olmasa dahi, Louis onun gitmemesi için her şeyi yapmıştı.
"Evet, Sophie." Diye mırıldandı mavi gözlü çocuk, fakat bu koca bir yalandı. İlaçlara güvenmiyordu. İlaçları veren doktora, onu doktora gitmesi için zorlayan babasına, ya da babasının aklına giren üvey annesine güvenmiyordu. İlaçlar onu sersemletiyor, düşünmesini engelliyordu. Bu Louis için bir kabustu. Zira Louis her zaman tetikte olmalıydı. Etrafında güvenemeyeceği tonla insan vardı.
"Harika, birtanem. Bay ve Bayan Tomlinson erken çıktılar, davetli oldukları bir etkinlik varmış. Sen bugün ne yapacaksın? Evde kalacaksan, sevdiğin kurabiyelerden yapabilirim." Louis omuz silkti. Henüz bir planı yoktu. Arkadaşlarıyla buluşmak istemiyordu, onların arkadaşları olduğunu bile düşünmüyordu ya, neyse. Artık bir kız arkadaşı da yoktu. Gerçi, Helena ile takılmak, kafasını kıyma makinesinin içerisine sokmakla eş değerdi, ki öyle bir durumda Louis kıyma makinesini bile daha cazip bir fikir olarak bulurdu. Dün gece, sıradan bir mesaj atarak ondan ayrılmıştı. Bu bilmem kaçıncı ayrılıkları olduğundan, uzun bir ayrılık konuşmasına dahi ihtiyaç duymamıştı ki, ona görüldü atan Helena'nın da bunu pek umursamadığı belliydi.
Dün geceyi düşününce, içi istemsiz bir heyecanla doldu. Harry denen o çocuğu etek giyerken görmüştü. Üstelik, o etek içerisinde öyle güzel görünüyordu ki, Louis'nin düşündükçe nefesi kesiliyordu. Gerçi, Harry'nin güzel olmak için ekstra bir şey yapmasına bile gerek yoktu. O öylece dururken bile baş döndürücüydü.
Çocuğun kuzeniyle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Çok sevimliydi, kibardı, ve utangaçtı. Tüm iyi şeylerin ortak paydası gibiydi. Bir insan her açıdan mükemmel olabilir miydi? Louis kendi kendine istemsizce gülümsedi.
"Sanırım birinden hoşlanıyorum." Ağzından dökülen kelimelerle, Sophie elindeki havluyu omzuna atıp, mutfak masasına oturmuş, duvara karşı kendi kendine sırıtan çocuğa baktı.
"Öyle mi? Helena ile barıştığını sanıyordum." Dedi Sophie, mutfağın ortasındaki ada tezgaha yaslanarak.
"Dün ayrıldık. Zaten ondan hoşlanmıyorum, bunu biliyorsun, Sophie."
"Pekala anlat bakalım, kimmiş bu şanslı kız?" Louis ona sırıtarak baktığında, Sophie de güldü.
"Kimmiş bu şanslı erkek?" Diye tekrarladı sorusunu. Eh, tüm dünya Louis'nin biseksüel olduğunu biliyordu. Louis bunu hiçbir zaman saklamamıştı ya zaten. Bu yüzden Sophie de şaşırmamıştı. Daha önce eve girip çıkan tonla çocuğa şahit olmuştu, ve Louis'nin neredeyse her şeyini bilirdi. Louis'nin güvenebileceği tek kişi belki de Sophie'ydi.
"İsmi Harry. Okula bu sene geldi." Diye mırıldandı.
"Nasıl biri peki bu Harry?" Diye sordu Sophie, Louis'nin önündeki boş kaseyi alırken. Louis derin bir iç çekti.
"Mükemmel. Kelimenin tam anlamıyla hem de. Onu üzecek olmak canımı sıkıyor." Louis'nin mavileri derin bir kederle perdelenirken, Sophie boş kaseyi sudan geçirerek bulaşık makinesine bırakmış, sonrasında çatık kaşları ile Louis'nin yanına oturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
borderline | larry
FanfictionDiyorlar ki, "Tüm iyi çocuklar cennete gider." Ama kötü çocuklar cenneti sana getirir. ya da Louis borderline kişilik bozukluğuna sahip bir punk, Harry ise kuzeninin sürekli ayrılıp barıştığı bu çocuğun gerçekten ilginç biri olduğunu düşünüyor. pun...